15 Temmuz Cuma saat 22.30 gibi eve girdiğimizde çocuklar “Baba anormal bir durum var. Askerler Boğaz köprüsünü kapatmış, görevli askere burada ne oluyor, köprüyü neden kapattınız diyen soran vatandaşa bir asker, “Evinize gidin silahlı kuvvetler yönetime el koydu” cevabı veriyor, bir bak duruma dediklerinde “Eyvah darbe oluyor” dedik ve gerekli araştırmalara başladık.
Saat 22.50 sıralarında CNN Türk televizyonuna bağlanan dönemin başbakanı Binali Yıldırım “Bir kalkışma var” dediğinde işin hiçte şakaya gelir tarafı olmadığını ve resmen darbe girişimi olduğunu anlamakta gecikmedik.
İşte o an itibarı ile yani saat 22.50’den itibaren yayın kuruluşlarımızın abone olduğu Ajanslar vasıtası ile ele geçirdiğimiz bütün bilgileri kardeşim Yavuz Ercan ile birlikte Sosyal medya hesapları ve yayın kuruluşlarımızın internet siteleri aracılığı ile bütün Türkiye ile paylaşmaya başladık.
Böylesi olağanüstü durumlarda gazetecilik yapmak son derece zor ve tehlikelidir, zira Darbe yapmak amacı ile başlayan sürecin kimin lehine neticeleneceği bilinmediğinden hangi taraftan yana saf tutacağını hesap etmek epey bir delikanlılık ister.
Saat 22.50’den 23.30 arasında geçen süre içerisinde bizi arayan çok sayıda üst düzey AK Partili yönetici ve siyasetçi “Yüksel bey ne oluyor, durum nedir, başımıza ne gelecek, durumun ne olacağını bilmeden hareket edemiyoruz. Lütfen bize bilgi ver” diyerek durumu anlamaya çalıştıklarında seslerindeki korku ve endişe zaten kendisini belli ediyordu.
İşte o yarım saatlik zaman zarfında darbecilerin hareket kabiliyetinin son derece ileri gittiğini üstüne üstlükte TRT televizyonlarından spikerin “Darbecilerin kendisine verdikleri bildiriyi” okumaya başladığında çok sayıda AK Partili “Şimdi bittik” diye köşe bucak saklanmaya çalışırken, biz sosyal medya hesaplarından “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Genel kurmay Başkanının halkın karşısına çıkıp bir açıklama yapması bekleniyor. Yoksa durum hiç iç acıcı değil” yazdık ve olacakları beklemeye başladık.
O ana kadar TRT televizyonundan darbecilerin “yönetime el konulmuş Hükümet İptal edilmiştir” açıklamasını duyan üstüne üstlük Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da herhangi bir haber alamayan AK Partililer bu darbenin kendilerine yapıldığını düşünerek bundan sonrasının hesabını yapmaya koyulmuşlardı.
Ne zaman ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Face Time aracılığı ile CNN Televizyonuna bağlanarak “Durumum iyidir, bulunduğum yerden İstanbul’a geliyorum. Vatandaşlarımı da havaalanlarında ve şehir meydanlarında toplanmaya çağırıyorum” şeklinde açıklama yaptı işte o andan sonra hangi tarafa yatsak diye düşünen AK Partililerin çoğu bir anda “Demokrasi kahramanı” kesilerek sokaklara doğru akmaya başladılar.
Biz 12 Eylül 1980 ihtilalini birebir yaşamış ve darbelerin ne kadar kötü bir şey olduğunu bilen birisiyiz. Dolayısı ile böylesi durumlarda yani darbenin gerçekleştiği zamanlarda en üstteki siyasetçiden tutunda, hiçbir şeyden haberi olmayan sade vatandaşın başına neler gelebileceğini çok iyi bildiğimizden, daha ilk andan itibaren Kocaeli Öncü haber sitesini yöneten kardeşim Yavuz Ercan’a, "Biz biliyoruz ki darbe yapıldığında kesinlikle kişi-kurum-parti-dernek tanımaz. Dolayısı ile bizim tarafımız demokrasidir. Bu yüzden elimizden geldiği ölçüde haber sitelerimiz aracılığı ile vatandaşlarımızı ve okuyucularımızı darbeye karşı bilinçlendirmek ve olup bitenleri anında okuyucularımızla paylaşmak durumundayız”diyerek haberciliğe başladık.
Bu işlerde fazla alçakgönüllülük yada mütevazilik iyi değildir. Darbecilerin eylemlerine başladıkları ilk andan itibaren bırakın Kocaeli’yi Türkiye’nin hemen her köşesindeki vatandaşlarımız süreci bizim haber sitelerimizden ve sosyal medya hesaplarımızdan öğrendi “Demokrasiden tarafız” başlığı altında verdiğimiz haberlere göre yön çizdi.
Şu sıralarda herkes kahraman, herkes demokrasi adına ölüme hazır. Eline bir cep telefonu ya da fotoğraf makinası alan bulduğu bir tankın üzerine çıkıyor, ya da AK Parti'nin herhangi bir teşkilat binasının tabelası altında boy boy poz verip altına da “Demokrasi nöbetindeyiz” diye yazıyor ve durumu kurtarıyor.
Biz oldum olası “Yağmur nerede tarla orada” ifadesinde kendisini tanımlayan kıblesi belli olmayan kişileri sevmeyiz. Böylelerine asla prim vermeyiz, yapacağı en ufak bir açıklamada puslu havanın açılmasını bekleyen ve galip gelen taraf adına olmadık şaklabanlıkları yapanları da milletin sırtına binmiş “Asalaklar” olarak tarif ederiz.
Bize göre “Darbe ve Darbecilik insanlık suçudur” 21. Yüzyılın ortasında daha rahat bir hayat yaşamayı beklerken her 10 yılda bir yapılan ve Türkiye’yi geri götüren Darbelerden kurtulmak adına parti yada dünya görüşü ayırmaksızın herkesin ortak bir noktada buluşması en büyük temennimiz.
Bizim sürekli “Devlet içerisinde Devlet, Ev içerisinde ev olmaz” şeklindeki ikazlarımıza rağmen siyaseten kendisine yol açmaya çalışan AK Parti sonunda belki de hiç beklemediği anda son derece büyük bir darbe alacaktı ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Medya kuruluşları sayesinde darbe bastırılmış oldu.
Biz sonuna kadar darbenin ve darbecilerin karşısında olacağız, bu görevimizi yerine getirirken de kendimiz adına değil bütün Türk milleti adına bu mücadeleye atılacağız ki hiç değilse bizden sonra gelen nesiller darbe korkusu olmadan bir hayat sürebilsinler.
NOT: Bu yazı 18 Temmuz 2016 tarihine yani Hain 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra yazılmıştır.