Son dönemlerde ABD-Türkiye-İran üçgeninde cereyan eden aslında ABD ile asla ilişkisi olmadığını düşünmediğimiz ancak AB’nin o bildik baskın tavrı ile “Sen İran ile alışveriş yaparken benim Dolarımı kullandım, o yüzden size ceza keseceğim” diyerek Reza Zarrab ve Halk bankası genel müdür yardımcısını mahkeme etmeye başlaması ile Para denilen kavram bir kez daha var olduğundan çok daha önemli noktalara doğru koşmaya başladı.

Gençlik yıllarımızda sanatçı Rüçhan Çamay siyah-Beyaz televizyon ekranına çıkar “Üç şey demiş Napolyon "Para, para, para/İnsanlar öldürür onu uğruna/Servetin ulaşsa da yüz milyonlara/Kefenin cebine sığmaz bir tek lira/Para, para, para/Varlığı bir dert yokluğu yara” şeklindeki şarkıyı söylemeye başlayınca işin doğrusu biz kendimizden geçer ancak birazda gençlik dolayısı ile Paranın öyle sanıldığı kadar da önemli olmadığını düşünür hatta “Paramı-Mutlulukmu.?” Şeklindeki soruların cevabının da “Mutluluk” olması gerektiğine inanırdık.

Matematik öğretmenimiz eline o zaman epey kıymetli olan yirmi lirayı alır ve “Tabağa konulmayan,yenilmeyen, içilmeyen hastalıklara şifa olmayan ancak onun olmadığı bir ortamda da kendinizi çırılçıplak hissedeceğiniz bir alışveriş aracıdır para.”diye kendisine has bir tanım yapardı.

Öğretmenimiz “ Para bir ülkenin özgürlük ve egemenliğinin en büyük ifadesidir ve tarih boyunca da güçlenen, kendini güçlü hisseden gerek şehir devletleri ve gerekse diğer egemenlikler, bunu kendilerine ait para basarak ifade etmişler, çevrelerine ve tarihe egemenliklerini ifade etmişlerdir.” Dediğinde bizde o günlerde “Bu bizim hocada iyiden iyiye sallamaya başladı, Para ile Egemenlik arasında nasıl bir alaka kuruyor, Para başka Egemenlik başka” şeklindeki düşünceye daha fazla önem verilmesi gerektiğini düşünürdük.

O dönemlerde henüz öğrenci olduğumuzdan daha açık bir ifade ile “baba parası ile” iyi kötü günlerimizi geçirmeye çalışırken, etrafımızda da paranın nasıl sihirli bir araç olduğunu anlatacak çok zengin birisi yada birileri olmadığından Para bizim için hayatımıza yüzde yüz etki edecek bir kavram olmadı.

Tabi ne dünya ne Türkiye ne de biz durduğumuz yerde durmadık, Bizim gençlik yıllarımızdan artık olgunluğa geçtiğimiz zamanlarda evdeki büyüklerimizin “Artık askerlik bitiyor,askerlik dönüşü iyi bir işe sahip olduktan sonra şöyle helal süt emmiş birisini de bulup evlendiğin zaman hayat hem sana hem bize daha güzel olacak” şeklindeki ince mesajlarda yavaş yavaş gelmeye başlamıştı.

Biz bir taraftan kendimizi yeni hayata adapte etmeye çalışırken diğer taraftan da Sovyet imparatorluğunun kağıttan kuleler gibi yıkılmaya başladığını,”Asla bir araya gelemezler” diye düşünülen Batı Almanya ile Doğu Almanya’nın Berlin duvarının yıkılması ile bir araya geldiklerine de şahit oluyor, “Dünyada bu kadar gelişme oluyor inşallah Türkiye Cumhuriyeti de bu fırsattan faydalanır ve tüm dünyada sözü dinlenilen bir ülke haline gelebilir” noktasında duruyorduk.

Bizim bu güzel beklentiler içerisinde olduğumuz günlerde o zamana kadar normal şartlarda bir düzen devam ettiren ve bu düzenini daha üst seviyelere çıkarmak için kendisine rakip olarak gördüğü Sovyetler Birliğinin dağılmasını ve güç kaybetmesini fırsat bilen ABD’nin başta askeri alanlarda olmak üzere kendisini dünyada var olan bütün ülkelerin “Efendisi” yapacak olan teknolojiyi de olanca gücü ile bütün ülkelere göndermeye başladığını fark etmeye başladık.

O günden itibaren dünyada var olan tüm ülkelerin kendi para birimleri olmasına rağmen bütün alışverişlerini ABD doları ile yapmak gibi bir mecburiyet içerisine girdiklerini,kendisini çok zengin olarak gören ülkelerin bile ABD doları karşısında esas duruşa geçtiklerini acı da olsa görmeye başladık.

Derken yıllar su gibi geçti gitti, Geldiğimiz noktada her ne kadar Rusya sınırları içerisinde bulundurduğu yeraltı ve yer üstü kaynakları ile ekonomi konusunda belli mesafeler almış olsa da artık dünyanın tek kutuplu bir noktada olduğu ve bu noktanın da ABD tarafından kontrol edildiği gerçeği hiç kimse tarafından inkar edilemiyor.

ABD doları aslında hiçbir sebep yokken dünyadaki bütün ülkelerin ortak para birimi olarak kabul görmeye başlayınca bu duruma bizim ülkemizde kayıtsız kalamadı, Türkiye’nin dört bir noktasında hayata geçirilmeye çalışılan yatırımların maliyeti “Dolar” üzerinden hesap edilmeye, Kiralar Dolar üzerinden konuşulmaya, Teminatlar “Dolar” üzerinden kabul edilmeye, uzun vadeli borçlarda “Dolar” biriminden kayıt altına alınmaya başlandı.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde biz artık Para ile ilgili değil sadece ve sadece “Dolar” ile ilgili konuşuyoruz, bütün hayatımızı etkileyen, herksin peşinde koştuğu elinde yüz lirası olanın “gidip bir dövizciden Dolar alayım nasıl olsa yükselecek hiç değilse az da olsa bir ekonomik menfaat sağlarım” diye düşündüğü “Dolar” artık herkesin varlık sebebi.

Bu kadar kuşatmışlık içerisinde sınır komşumuz olan İran ile yaptığımız alışverişte dolar kullandığımız için ABD’de kurulan mahkemelerden nasıl bir karar çıkacağını bilmemekle birlikte iyi bir karar çıkmayacağını biliyoruz, Ancak bu durumun sorumlusunun ABD değil biz olduğumuzu da buradan belirtmek gerektiğine inanıyoruz.

ABD işin dışında tutulmak isteniyorsa onun parası olan ”dolar” kullanılmayacak,ancak her iki ülkenin de kendi para birimleri olmasına rağmen anlaşılan o ki Türkiye’de,İran’da kendi para birimlerinden çok ABD dolarına güvenmişler,şimdi de başlarına ABD tarafından açılan beladan kurtulmanın yollarını arıyorlar.

Bir ülkenin parasının değerinin ne kadar olduğu o ülkenin ekonomisi ile birebir ilgilidir, Teknolojide ön saflarda iseniz, Ürettiğiniz markalar bütün dünyada talep görüyorsa, Dünyada var olan milyarlarca insan ABD tarafından üretilen elektronik ürünlere sahip olabilmek adına gece yarılarında kuyruğa giriyorlarsa ABD’nin para birimi olan Dolar’da o ölçüde kabul görüyor.

Günümüzde, dünya üzerinde yürürlükte olan para biriminin, yaklaşık 160 civarında olduğu söyleniyor, ancak bu sayı 160 değil isterse 860 olsun tamamını bir araya getirdiğinizde ABD dolarının semtine bile yaklaşamıyor, kendi ülkelerinde bile kabul görmüyor.

Bu durumu yakından bilen-gören-farkına varan ABD’de kendisine göre haklı olduğunu düşündüğünden olsa gerek kendisine Biat etmeyen, istediğini yapmayan kim varsa yakıp yıkıyor, İktidarları değiştiriyor, Uyguladığı yaptırımlar ile kafasını taktığı ülkelerde taş üstüne taş bırakmıyor.

Artık kabul etmemiz gerek Ülke güçlü ise para birimi de güçlü ülke güçsüz ise para birimi de güçsüzdür ve dünya kurulalı beri güçsüzlerin güçlüler tarafından ezildiğini bildiğimizden boş yere ağlayıp sızlamak yerine Türk milletini hemen her alanda ileriye götürecek ve para birimi olan Lirayı bir dünya markası yapacak adımları atmak adına Teknolojide ön saflara geçmekten başka hiçbir çaremizin kalmadığını bilmek zorundayız.

Gerisi kuru siyaset ve hamasetten başka hiçbir şey değildir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263