İçerisinde bulunduğumuz günlerde Türkiye tam anlamı ile 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçim havasına girmiş durumda, İki kişinin bile bir araya gelebildiği her noktada ortak sohbet konusu “Bizim partinin belediye başkan adayı kim olacak, Belediye başkanlığı için aday gösterilecek olan siyasetçi seçimi kazanabilecekmi.?” şeklinde.
Partilerin Genel merkezlerinin seçimi kazanabilecek adaylar ile yola çıkmaları bunun içinde “kılı kırk yaracak” şekilde araştırma yapmaları son derece normal, zira neticede yapılacak olan bir yerel seçimdir ve yerel seçimde kazanabilmek adına seçmenin karşınsa kitleleri etkileyebilecek ve onların oyunu alabilecek isimler ile katılmak gerekmektedir.
Özellikle yerel seçimde herhangi bir siyasi partiden aday olmak isteyen ve yapılan araştırmalar sonunda aday adaylığı noktasından adaylık bölümüne kadar gelmeyi başarabilen siyasetçiler içinde aslında görünmeyen, görünmek istemeyen fakat adayların maddi-manevi dengesini değiştirecek sorunların beklediğini de siyaset ile bir miktar hemhal olmuş herkesin bilgisi dahilindedir.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçime katılacak partilerin bir kısmında Belediye başkan adayları belirlendi, Ancak önemli sayıdaki adaylar ise henüz belirlenmiş değil,seçime 90 günden daha fazla bir zaman kaldığı bir noktada partilerin tamamının da YSK’nın verdiği takvime göre adaylarını kamuoyu ile paylaşmaları gerekiyor.
Seçimin hem partiler hem de adaylar için olağan üstü bir külfet olduğunu aşağı yukarı bilmeyen yok, herhangi bir siyasi partiden aday olmak isteyen bir siyasetçinin daha için başında parti genel merkezinin aday adaylığı için talep ettiği miktar ile birlikte aynı anda mensubu bulunduğu siyasi partinin il ve ilçe teşkilatlarına yaptığı bağış ile aday yada aday adayı yeni sürece “merhaba” demiş oluyor.
Özellikle nüfusu yüz binin üzerinde bulunan seçim merkezlerinde partisinin belediye başkan adayı olmaya hak kazanmış siyasetçilerin önünde kazanabilmek için propaganda yapmaları için yukarıda da belirttiğimiz gibi 90 günden daha fazla bir zaman dilimi bulunmaktadır.
Seçim çalışmalarının daha çok seçmen ziyaretleri ile netice bulunduğu memleketimizde aday olmaya hak kazanmış siyasetçinin önünde bitmez tükenmez olarak bilinen 90 günlük süre içerisinde yapacağı çalışmaların yüzde 90’lık bölümü de bilindiği gibi Finans ile ilgili ayrıntılardır.
Böylesi zamanlarda iş döner dolaşır Parti teşkilatlarının adayı bir kenara çekip “Seçim takvimi boyunca çalışmalar için ne kadar finans ayırdın.? sorusunda düğümlenir, Bir taraftan adayın önündeki 90 günlük süre içerisinde yapacağı çalışmalara ayırmak zorunda kaldığı finans, diğer taraftan mensubu bulunduğu siyasi partinin o yerleşim merkezindeki teşkilatlarının giderlerine yapılması istenilen katkı derken aday için bu 90 günlük süre adete “Kahır dolu günler” olarak değerlendirilir.
Fazla kafa karışıklığına yol açmadan anlaşılması gereken hadise şudur, yukarıda da belirttiğimiz gibi nüfusu yüz binin üzerinde bulunan bir seçim merkezinde herhangi bir siyasi parti adayının her gün sadece ve sadece propaganda yapabilmek için yaptığı toplantılara katılan seçmen için ödeyeceği çay parası günlük 500 lira civarındadır.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçime 90 gün kala herhangi bir siyasi partiden aday olan bir siyasetçinin bu 90 günlük zaman zarfında medya kuruluşları için ayıracağı bütçe bir tarafa, Toplu yemekler için ayıracağı finans bir tarafa, Afişti, araç giydirme idi, Seçim irtibat bürosuydu gibi adayı perişan eden harcamaları bir tarafa bıraktığımızda sadece çay parası için üç aylık gider 45 bin lira gibi bir rakama ulaşıyor.
Seçim kazanma iddiasındaki bir siyasi parti adayının bu 90 günlük süre zarfında harcamak zorunda kalacağı miktar ortalama gider en az 500 bin lira civarındadır, Bu rakama hemen her fırsatta parti ve aday ayırımı yapmaksızın ellerinde “ ödenmeyen elektrik-su-doğalgaz faturaları, ödenmemiş ve icralık olmuş evraklar” ile “Benim 400-500 oyum var ancak bu faturaları da ödemem gerekiyor” diyen “Fırsat düşkünlerinin” de bitip tükenmeyen taleplerini de koyduğumuzda adayların içerisinde bulundukları içler acısı durum daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Anlatmak istediğimiz şudur, Özellikle yerel seçimde adayların 80 gün önce 90 gün önce ilan edilerek sahaya sürülmeleri bu adaylara zulümden başka hiçbir şey değildir, Beş yıllık bir zaman diliminde o yerleşim merkezlerinde binalarda fazla bir değişim olmaz, Seçmende de hatırı sayılır bir değişim olmayacağına göre her seçim öncesi üç ay öncesinden aynı binalara aynı bakkala aynı manava gidip tekrar tekrar “oyunuzu bana verin” demenin de hiçbir gerçekliği olmasa gerek.
Siyasi partilerin adaylarını belirlemesi ile seçim tarihi arasındaki süre 15 gün hadi bilemediniz bir aydan fazla olmamalıdır, Bizim seçmen zaten yıllar yılı seçimi son derece iyi takip ettiğinden oy vereceği siyasi partiyi seçimden çok önceleri netleştirdiğinden seçim öncesi kapısına gelerek kendisinden oy isteyen adayın her anlattığına “Ama” diye başlayan ve saatlerce süren içi boş tartışmalardan boşa geçen zaman olarak değerlendirilir.
Siyasi partiler bir şekilde kendilerinin de bildiği ancak Ankara’da olduklarından dolayı bildikleri halde pek müdahil olmak istemedikleri bu süre işini artık tam anlamı ile değiştirmek ve adayın lehine bir değişiklik yapmak durumundadırlar.
Adaylar ile beraber dolaşan parti yöneticilerinin de hiç durmadan adaya “Falanca seçmenin düğününe gidip takı takmak lazım, Falanca STK’nın güzel yoğurt yeme etkinliği var uğrayıp 10-15 kova yoğurt almak lazım, “ şeklindeki bitip tükenmek bilmeyen isteklerinin adayı perişan etmemesi isteniyorsa seçim propaganda takviminin olabildiğince kısaltılmasından başka çaresi yoktur.
Bu bitip tükenmek bilmeyen ve ne işe yaradığını da bir türlü anlaşılmayan giderlere bir an olsun “yahu bu kadar gidere ne gerek var, aday olduk diye günaha mı girdik.?” diye itiraz etme gafletinde bulunan adaya da anında verilecek cevap “ Kardeşim paran yoktu o zaman ne diye aday oldun, Senin kadar bizde bu işleri biliyoruz, bizimde siyasi birikimimiz var ancak ekonomik durumumuz iyi değil diye aday olmadık” şeklinde olacaktır.
Türkiye her seçime başka bir yenilikle giriyor, 31 Mart tarihinde yapılacak yerel seçim öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın herkesi memnun eden “Çevre kirliliğine yol açmamak adına Plastik afiş vs. olmayacak, tanıtım için daha çok sosyal medyaya yönelin, görüntü ve ses kirliliğine geçit yok ” açıklaması hem çevre kirliliğinin önlenmesi, hem de adayların daha z para harcamaları açısından son derece olumlu bir karar olarak karşılık bulmuştur.
Geriye bir tek seçim propaganda süresinin en aza indirilmesi kalmıştır, Bu noktada atılacak adımlar ile adayların mağduriyetinin önüne geçilebilir, o zaman muhtemelen “Parası olan aday oluyor, gerçek partililere sıra gelmiyor” şeklindeki anlayışında önüne geçilir.
Parti genel merkezleri bu teklifi daha etraflıca daha sakin bir kafa yapısı ile değerlendirdiklerinde hem kendilerini hem de adayları büyük bir yükten kurtaracak adımları atacaklarından en ufak bir şüphemiz yok.
Zira doğru bir tanedir.