Dini ve Milli bayramlar bizi birbirimize kenetleyen, bir olma, beraber olma duyusunu ön plana çıkartan özel günlerin başında gelir, birbirlerini uzun sayılabilecek bir süre göremeyen kim varsa bayram vesile ile biriken hasretliği gidermenin yolunu arar.
Bizim gibi sürekli göç halinde bulunan bir Ülkenin vatandaşları için Bayramlar birazda doğup büyüdükleri memleketlerini ziyaret edip, orada kalan aile büyüklerini dünya gözü ile bir kez daha görmek anlamını taşımaktadır.
Bu yüzden daha çok Ramazan ve Kurban bayramlarında başta İstanbul olmak üzere nüfusun büyük bir kısmının barındığı büyükşehirlerden Anadolu’nun hemen her bölgesine müthiş bir göç başlar, Her sene gerçekleşen ve milyonlar ile ifade edilen bu kalabalıklar hiç durmadan devam eder gider.
Her bayram öncesi Oto yollarda başlayan trafik yoğunluğu dolayış ile İstanbul’dan, Erzurum’a, Sivas’a, Kars’a, yada yurdumuzun başka bölgelerinde yaşayan akrabalarına ulaşmak isteyen vatandaşlarımızın yolculukları beklenildiğinden daha uzun sürer, oto yollarda hiç bitmeyen araç kuyrukları dolayısı ile vatandaş çoğu zaman yollarda çok büyük eziyetlere maruz kalır.
Özel araçları ile yola çıkanlar bir taraftan, Hava yolculuğu, eniz yolculuğu ve Şehirlerarası otobüsler ile yola çıkanlar derken bayram önceleri ve sonraları 780 bin 576 kilometrekarelik vatan toprağı müthiş bir trafik yoğunluğuna sahne olur.
Aile büyükleri hayatta olanlar için Kurban bayramı günler, hatta aylar öncesinden alınan Kurbanlıkların kesilmesi ve dini vecibelerinin yerine getirilmesi anlamını taşıyor, ancak aile büyüklerini birkaç yıl önce kaybeden vatandaşlarımız için Dini bayramlar şu aşamada resmen tatile dönmüş vaziyettedir.
Son dönemlerde belki tesadüf olsa gerek Ramazan Bayramları da, Kurban bayramları da en az bir hafta olmak üzere 9-10 günlük zaman dilimine denk geliyor, işte uzun sayılabilecek bu zaman aralığını fırsat gören herkes bulabildiği ulaşım araçları ile cebine uygun tatil beldelerinin yolunu tutuyor ve bir yılın yorgunluğunu atıyorlar.
Bizde Annemiz rahmetli oluncaya kadar Kurban bayramına aylar kala Kurbanlık telaşına düşerdik, Önceleri bayramdan 15-20 gün önce alıp bayram gününe kadar evin bahçesinde misafir ettiğimiz kurbanı ilk gün keser, pay sahiplerine dağıtır, kendimize düşen payı da Dini vecibeler dolayısı ile gereği gibi dağıtırdık.
Yıllar içerisinde artık bahçede kurban kesme imkanı kalmadı, Bizde bu sefer yakın dost ve komşularımız ile birlikte Kurbanlık alıp Belediyelerin gösterdikleri alanlarda Kurbanı kestikten sonra evimize getirmeye başladık ki bu vaziyette aşağı yukarı 3-4 yıl devam eti.
Annem 3 yıl önce vefat edip aramızdan ayrıldığında zaten bizde nerede ise 20 yıldır aynı binada ikamet eden kardeşlerimizden ayrılıp başka bir eve yerleşmiştik, zaman içerisinde kardeşlerimizin taamı da mevcut binadan başka mahallelere doğru göç edince beraber kurban kesme imkanımızda aşağı yukarı kalmamış oldu.
Bu sene Kurban bayramında “Kurban keselimmi, yada kurbana karışalımmı.?” diye düşünürken Kurbanı bir hayır kurumuna bağışlamanın daha uygun olacağı fikri ağır bastığından kurbanımızı bu işin organizasyonunu çok iyi yaptığını bildiğimiz Kızılay’a bağışladık, Kurban işi de aradan çıkınca geriye “Tatile nereye gideceğiz.?” Sorusuna cevap bulmak kalmıştı.
Geçtiğimiz yıllarda Muğla’nın dolayısı ile Türkiye’nin yüz akı Firmalarından olan ERMAŞ MERMER ve COANTE Firmalarının yönetim kurulu başkanı Amca oğlu Mustafa Ercan bizi Muğla’nın şirin beldesi Akyaka’da bir hafta misafir etmiş bizde işin doğrusu Akyaka’nın muhteşem güzelliği karşısında büyülenmiştik.
Tam “Nereye gideceğiz.?” diye düşünürken Amca oğlu Mustafa Ercan ile başka bir konuda gerçekleşen telefon görüşmesi sonrasında dokuz günlük Kurban bayramı tatilini geçirmek için en uygun yerin yine Akyaka olduğu noktası olduğu fikrinde birleşince hazırlıkları yapıp , sabahın erken saatlerinde aracı çalıştırıp Gebze’den, Akyaka’ya doğru yol almaya başladık.
Yaklaşık bir haftadır Amcaoğlu Mustafa Ercan’ın misafiri olarak “Yeryüzü Cenneti” diye bilinen Akyaka’da Sahipliğini Turizmci Nilgün ve Şenol Özmen çiftinin yaptığı Mervehan Residence’de tatil yapıyoruz, Şenol Özmen ve eşi Nilgün Özmen hanımefendinin misafirperverliğine hazırladıkları güzel kahvaltıya nefis öğlen ve akşam yemekleri de eklenince Mervehan Residence’nin o büyülü atmosferinde hepimiz son derece güzel anlar geçirmiş olduk.
Bizimle birlikte Mustafa Ercan’ı, Ercan Bozat’ı, Prof.Dr. Mehmet Necdet Akkuş’u aile fertleri ile birlikte Mervehan Residence’nin mistik havasındaki havuz başında ağırlayan Nilgün ve Şenol Özmen çiftinin kendi elleri ile hazırladıkları yöresel ürünleri tadarken Özmen çiftinin turizm işinde neden bu kadar başarılı olduklarını da o an itibarı ile anladık.
Mervehan Residence’nin özel havuzundan çıkıp Azmak Çayının o insanı şaşkına çeviren buz gibi suyunda çivi gibi olmanın, sonrasında da her biri bir turizm rehberi kalitesinde bulunan tekne kaptanlarının anlatımı eşliğinde Azmak çayındaki 25 dakikalık tekne gezintisi inanın insanın ömrüne ömür katıyor.
Kurban bayramının bir anda nasıl dokuz günlük tatile döndüğü meselesi bir tarafa herkesin bir taraftan eski bayramları özlerken diğer taraftan bulduğu ilk fırsatta tatil yapabileceği yerlere akın etmesi aslında sosyolojik bir meseledir diye düşünüyoruz, THY’nin bayram öncesi dört günlük süre içerisinde bir milyon kişiyi bir yerden başka bir yere uçurduğu da düşünüldüğünde nasıl bir noktaya doğru yol aldığımızda aslında aşağı yukarı belli oluyor.
Biz bugün idrak edeceğimiz Kurban bayramının bütün Türk-İslam alemine hayırlar getirmesini Allah’tan niyaz ediyoruz, Bayram öncesi yakınlarına ulaşmak, bayram sonrası da evlerine gelmek için yola çıkan sürücülere de “Lütfen aracınızı yavaş kulanın, Trafik kurallarına uyun ki kaza bela olmasın, yakınlarınızda bir ömür sizin acınızı yüreklerinde hissetmesin” tavsiyelerinde bulunuyoruz.
Birde büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden…….