Son dönemlerde özellikle de 15 Temmuz öncesinde “Bu ülkede artık darbeler olmaz, Bundan sonra daha çok sivilleşme olacak, Halkın demokrasiye olan özlemi hayata geçirilecek uygulamalar ile daha çabuk gerçekleşecek” diye düşünürken 15 Temmuz gecesi uygulamaya konulan “Hain kalkışma” bu coğrafyada Türk milletinin Huzuru bulmasının da ne kadar zor olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
15 Temmuz sonrası bütün siyasi partilerin bir araya geldiği günlerde özellikle de “Yenikapı” ruhu olarak adlandırılan birlik ve bütünlük ruhunun hüküm sürdüğü anlarda herkes gibi bizde büyük bir keyif akmış ve “İnşallah bu aşamadan sonra siyaset dili biraz daha yumuşayarak devam eder, Dışarıdaki Emperyalist güçlerin Türkiye’deki işbirlikçileri ile beraber uygulamaya koydukları darbe girişimi karşısında dimdik hep beraber duran Türk insanı da bundan sonra artık ayrılığa prim vermez” diye düşünmeye başlamıştık.
Aradan biraz daha zaman geçti, 15 Temmuz sonrası bir arada olan vatandaşımız siyasetçiler dolayısı ile birbirlerine karşı yeniden hatta eskisinden daha sert bir üslup ile bağırıp çağırmaya, kendilerine oy veren kitleleri blok hale getirerek siyaset yapma cihetine gitmekte hiçbir sakınca görmediler.
Son Afrin Harekatı bir kez daha gösterdi ki bu milletin ayrısı-gayrısı yok, yıllar yılı tasada-kederde-sevinçte bir araya gelen Türk halkı özellikle Ülke sınırları sıkıntıya düştüğünde parti-siyaset gibi meseleleri bir tarafa bırakıyor bir ve beraber olma mücadelesini omuz omuza vermekten çekinmiyor.
Edirne’den, Kars’a kadar aynı değerler içerisinde yoğrulan bu milletin bir araya getirmek aslında ayırmaya çalışmaktan daha kolayken siyasetçilerin ayak diremesi son derece garip, Aynı duygular ile hareket eden başarılardan keyif alan, Ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunlar karşısında üzülen bu milletin değerleri ile oynamanın kime ne faydası olacağını halen daha anlayabilmiş değiliz.
Siyasi partilerin kuruluş amaçları iktidar, Ancak bazı partiler bir bölgeden bazı partilerde diğer bölgeden oy alamıyorlar, Bu coğrafyada iktidar olabilmek adına memleketin hemen her yerindeki insana ulaşmak gibi bir mecburiyetleri olan siyasi partiler gitmekten korktukları bölgelerden oy alamayınca aynı noktada kalmaktan başka bir işe yaramıyorlar.
Halbuki Diyarbakır’da, Edirne’de, Hatay’da, Ankara’da yaşayan Türk-Kürt-Çerkez-Laz-Göçmen-alevi vatandaşlarımızın tamamı çocuklarına kız istemeye giderken söze “Allahın emri Peygamberin Kavli” diye başlıyorlar, Bu şehirlerde yaşayanlar “mademki biz diğerleri gibi düşünmüyoruz öyle ise kız istemeye yeni bir kavram getirelim” diye asla düşünmüyorlar.
Gaziantep’te yapılan muhteşem lahmacunu , Hatay’da yapılan Künefeyi, Trabzon’da pişirilen Hamsiyi, Edirne’nin dillere destan Ciğer Tavasını bu memleketin hangi ferdi “istemem” diye diretiyor.. Bilen varmı.?
Tekirdağ’da ki bir düğünde çalınan müzikle hangimizin içi kıpırdamıyor, Rize’de çalan kemençe ile kim coşmuyor, Erzurum’daki Hançer barı ile hangimiz keyif almıyor, Bu kadar ortak değeri paylaşan bu milleti birbirinden ayırmaya çalışmak kime ne fayda sağlıyor.
Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın yada Milli Futbol takımımızın yurt dışında kazandığı bir başarı sonunda Şırnak’ta, Edirne’de, Aksaray’da, Giresun’da kalpleri aynı duygular ile çarpan ve bu heyecan ile sokaklara fırlayanları nasıl görmezden geleceğiz.
Afrin Harekatında bu memleket için toprağa düşen CHP’li yöneticinin acıklı hikayesini hepimiz içimiz yanarak okuyoruz, “Bu memleketin sınırlarında sorun yaşanmasın” diye ölüme koşan askerlerin içerisinde çok iyi biliyoruz ki hemen her siyasi görüşten insan olduğunu hepimiz bildiğimiz halde bunları görmezden gelmek çok acı.
Biz uzun yıllar siyaset yaptık, siyaset yaptığımız zamanlarda mesela sırf ideolojimiz böyle emrediyor diye yurdumuzun sınırları dışındaki bir ırkdaşımızı Diyarbakır’da ki bir vatandaşımızdan üstün tuttuk, başka bir siyasi zihniyette çok uzaklardaki Türk olmayan bir Müslümanı mesela Yozgat’taki bir vatandaşımızdan üstün tuttuk, Bir başka zihniyette Diyarbakır’daki, Şırnak’taki bir Kürt vatandaşın hakkını hukukunu savunmak yerine sınırlarımız dışındaki kürdün mücadelesini veriyor.
Son dönemlerde sınırlarımızın içinde yada dışında gelişen hadiseler bizim öncelikle kendi insanımızın dertleri ile dertlenmemiz gerektiğini sınırlarımız içerisinde yaşayan vatandaşlarımızın mutluluğu için çalışılması gerektiğini umarız anlamışlardır.
Bizim nesil rahat bir yaşam süremeden şöyle arkasına yaslanıp güzel rüyalara dalamadan, dünyanın bu kadar küçüldüğü bir noktada bulunduğu yerden başka bir ülkeye seyahat edemeden, emekli olduğu halde aldığı maaş yetmediği için eskisinden daha fazla çalışarak ömrünü bitiriyor.
Partiler bir ülkenin sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlarımı mutlu etmek, onların yaşam şartlarını daha üst noktalara çıkarmak için kurulurlar, 12 eylül 1980 yılına geri dönüp o günden bu zamana kadar Avrupa ülkelerinin nasıl büyük mesafeler aldığının hesabını yapabildiğimiz anda neler kaçırdığımızı daha kolay anlayabileceğiz.
Birbirimizi sevmek-saymak zorundayız, Türkiye’nin bizim gibi düşünmeyenlerinde ülkesi olduğunu bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız, sınırlarımız içerisinde yaşayan milyonlarca vatandaşımızın tamamının bizim kardeşimiz olduğunu hiç unutmadan tesis edeceğimiz Vatandaşlık hukuku ile var olan kutuplaşmayı da ortadan kaldırabiliriz.
Önce içeride birlik sonra dışarıda beraberlik anlayışını bu memlekete hakim kıldığımız anda yıllar yılı kaybettiğimiz mesafeyi kazanabiliriz aksi takdirde işimizin bugünden daha zor olacağını tahmin etmek hiçte zor olmasa gerek.