İSTANBUL (AA) - Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, "Vergisel düzenlemelerimiz bir miktar karışık, bir miktar öngörülebilirliği az ve uygulamada da kayıt dışılık sebebiyle belli alanlarda sanki köşelere sıkıştığı gibi bir izlenime neredeyse herkes katılmış vaziyette. Burada kökten bir vergi reformu çalışması gerekiyor" dedi.
AA Finans Masası'na konuk olan Bilecik, yeni ekonomik program içerisinde 3 ana bacağın oluşması gerektiğini söyledi.
Bilecik, "Finansal istikrarın, yapısal reformların ve ekonominin yapısal dönüşümünün sağlanması, küresel ilişkilerin pekiştirilmesi... Siz ne kadar iyi programlar sunarsanız sunun, ne kadar liyakati yüksek bir ekip bu programın her bir tarafından tutarsa tutsun küresel ilişkilerinizde gerçekten sıkıntı yaşıyorsanız bunu hayata geçirmek zorlaşır." ifadelerini kullandı.
Finansal istikrar için gerçekçi bir büyüme ile uyumlu bir enflasyon hedeflemesinin belirlenmesinin önemli olduğunu vurgulayan Bilecik, "Dün Merkez Bankası yüzde 13,4'lük bir enflasyon tahmini ortaya koydu ve piyasalar buna olumsuz tepki verdi, döviz kurunda bir hareketlenme oldu. Uzun bir dönemdir, Merkez Bankası'nın enflasyon tahmininde, gerçekleşen ile tahmini arasında sürekli bir sapma olduğu için sürekli kredibilite sorunu yaşandı." dedi.
Bilecik, 24 Haziran seçimlerinden sonra yaptıkları çalışmalar sonucu bu yılın sonunda yüzde 14'ler civarında enflasyon beklentisini kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatarak, gerçekçi büyüme ile uyumlu enflasyon hedeflemesinin önemine işaret etti.
- "Piyasa denetleyicisi tüm kurumların bağımsızlığı önemli"
Erol Bilecik, para politikası ve mali politikanın uyumlu çalışmasının, bakanlığın bu tür konularda tek olmasıyla daha kolay hayata geçebileceğini belirterek, projeler, yatırımlar, yerel yönetim harcamalarının bütçe ile beraber mali disiplinle sıkı bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Piyasa denetleyicisi, düzenleyicisi olan tüm kurumların bağımsızlığının ve liyakata dayalı yönetim sistemiyle yönetilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Bilecik, şunları kaydetti:
"Yapısal reformların içini çok boşalttık. Bugüne kadar çok konuşuldu, çok listeler yapıldı ama temel olarak baktığımızda 3 yapısal reformun öncelikli olması gerektiğini düşünüyorum. Vergi reformu, vergisel düzenlemelerimiz bir miktar karışık, bir miktar öngörülebilirliği az ve uygulamada da kayıt dışılık sebebiyle belli alanlarda sanki köşelere sıkıştığı gibi bir izlenime neredeyse herkes katılmış vaziyette. Burada kökten bir vergi reformu çalışması gerekiyor. Vergi Konseyi'nin yeni dönemde de etkin halde çalışması önemli. Gelir vergisi reformu, Katma Değer Vergisi reformu... Tam geçen yıl veya bu yıl içerisinde çıkmasını beklerken, maalesef olmadığını görmekten iş dünyası bir miktar hayal kırıklığı yaşadı. Bütçe reformu, vergi reformunun yanı sıra bütçe reformuna da ihtiyaç var. İş gücü reformu ücret dışı vergi ve prim oranlarının neredeyse OECD ülkeleri içinde bile en yüksek seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bu konuda titiz bir çalışma yapılmalı."
Vergilerde sadeleşme talebine ilişkin soru üzerine Bilecik, orada komplike bir yapı olduğunu belirterek, "Daha bir sadeleşme. İki kalem, tek kalem olabilir." dedi.
Bilecik, dış politikanın daha hassas bir terazi ile tartılması gerektiğini aktararak, "İyi bir dış politikanız varsa, muazzam derecede ekonominiz olsa bunu çok daha iyi noktalara getirebilir. Bu olmadan da iyi bir ekonominin olamayacağı da kesin." diye konuştu.
- "Doğal gaz zammı keşke geri çekilse"
Bilecik, Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ'nin (BOTAŞ) elektrik üretim santrallerinin kullandığı doğal gazın fiyatına 1 Ağustos'tan itibaren geçerli olmak üzere yüzde 49,5'lik, konutta kullanılan doğal gaza da yüzde 9'luk zam yapmasına ilişkin soru üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Dün iş dünyası olarak buna önemli feed back'ler, tepkiler verilmeye başlandı. Yüzde 50 civarında bir zamdan bahsediyoruz. Kurların gerçekleştiği atmosferde olduğu gibi. Bugün iş dünyasına baktığınız zaman döviz kuru 3,70'lerden ertesi gün 3,75'lere, 3,74'lere... Yani bu dalgalanma dediğimiz dalga boylarının küçük olabileceği bir yapı söz konusu olsa. En çok etkilenen şey birden bire yüksek zıplama. İnanın aşağı doğru bir zıplama olsa bu bile etkiliyor olumlu bir şey gibi gözükmesine rağmen. BOTAŞ'ta da aldığımız nokta eminim teknik olarak hesaplandığında önemli nedenleri olabilir, dövizin artışı ve toplam bütün bu ilişkilerin neticesinde. Ama bunun bir seferde sanayi başta olmak üzere bütün yapıya yansıması hakikaten çok katlanılabilir bir durum değil. Yani keşke bunlar tekrardan geriye çekilip tekrar yeni bir yapılanma dahilinde yapılsa. İş dünyası olarak bu değişiklilerin ister istemez zorlayıcı nedenlerden dolayı alınmasını anlıyoruz ama bunun uygulanması daha yumuşak geçişlerle sağlanabilir."
- "(Trump'ın gerek sayın Pence'nin söylemleri) Sosyal medya üzerinden Türkiye'ye verilen mesajlar kabul edilemez"
Bilecik, dış ilişkiler konusunda garip dönemlerin yaşandığı, Twitter diplomasisi diye bir şeyin başladığı, bir devlet başkanının tivit atarak başka bir ülkeye ambargo açıkladığını, bu durumun döviz kurlarını da etkileyebildiğine dair bir yorum üzerine, şunları söyledi:
"Bugün ülkeler arası diplomasiye baktığımız zaman kurumsal kanallardan uzun süre neredeyse yürütülememesinin getirdiği zorluklarla şu anda muazzam derecede baş başayız. Bu sadece ABD'de değil bakarsanız yüzlerce ülke neredeyse bu akıma hızlıca girmiş durumda. Dış politikalar özellikle hayata geçirilirken ortaya çıkan şöyle bir sıkıntı artık netleşmiş vaziyette. Siz dış politikanızı ülke olarak yaparken, mutlaka iç politikalarınıza ve kamuoyunuza artık daha iyi gözükmek zorundaymışsınız gibi. Yani bazı gerçekler var hakikaten o muazzam ve pembe tablolar çizilmesi gerekmeyebilir. Ya da gönüllere değil gerçeklere biraz daha hitap edilmesi gerekebilir. Buna bir de sosyal medyadan iletişim boyutu eklendiğinde ülke diplomasilerinde bu iş gerçekten artık yürütülmesi imkansız hale gelmiş vaziyette."
Bilecik, "Gerek sayın Trump'ın gerek sayın Pence'nin söylemleri, özellikle sosyal medya üzerinden dünyaya ya da bize, Türkiye'ye verdiği mesajlar kati surette kabul edilebilir söylemler değil. Bunlar gerçekten problem çözmenin veya çözümün bir parçası olmaktan çok sorunun bir parçası olmuş vaziyetteler. Özellikle sosyal medya üzerinden bu tür olumsuz mesajlar bu dünyanın da iklimini bozduğu gibi diplomatik iletişimi de bertaraf eden bir yapıya sokuyor." diye konuştu.
- "İlişkilerin normalleşmesi konusunda TÜSİAD olarak çalışıyoruz"
Erol Bilecik, Türkiye'de artık OHAL'in sona erdiğini anımsatan Bilecik, hukuk devleti, güçler ayrımı, temel hak ve özgürlükler ayrımında atılacak daha fazla adımların Türkiye'nin elini güçlendireceğini vurguladı.
Bilecik, herhangi bir yaptırım olmasına karşı iş dünyası olarak ne gibi çalışmalar yaptıklarına dair bir soru üzerine, Türk-Amerikan ilişkilerinin uzun bir süredir olumlu seyretmediğini belirterek, iki tarafın Suriye konusunda Dışişleri Bakanları düzeyinde olumlu iş birliğine imza attığını, ancak bu olumlu çalışmaların kısa sürede erozyona uğradığını aktardı.
Bu durumdan mutsuz olduklarını dile getiren Bilecik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada temel olan faktör uzlaşmanın bir yenilgi olmadığı platforma dönüşmesi gerekir. Her tarafta, bütün bu iletişimi kuran taraflarda. Bizim de ABD ilişkilerine baktığımızda, işin hem iktisadi, hem ekonomi, hem sosyal, hem siyasal açıdan ve yıllara sari kökleşmiş birçok tarih açısından değerlere sahip bir yapımız var. Oradaki iş dünyası ile sürekli iletişim halindeyiz. İş dünyasının birbirini daha fazla anladığı bir süreç içerisinde yaşıyoruz."
Bilecik, "Yani anlaşmazlıklar siyasi, cezalar iş dünyası üzerinden." şeklindeki yorum üzerine, şunları kaydetti:
"Günün sonunda malesef öyle. Alan da veren de ticari sinerjinin bozulmaya çalıştığı ama hala bizim iş dünyası olarak dilimizin değişmediği bir yapıdayız. Bugünlerde daha da proaktif olarak bu ilişkilerin onarılması noktasında elimizden geleni fazlasıyla yapıyoruz."
Bilecik, "Paydaşlarınız bu konuda düşüncesi nedir?" sorusuna karşılık, "İş dünyası birbirini daha iyi anlayabileceği dil ile konuşuyor. Konuştuğumuz yapılara baktığımız zaman bu türden diplomatik olmayan bir iletişimin ne kadar zarar verdiğini her iki taraf da fazlasıyla kabul etmiş vaziyette. Bizim karşı tarafta konuştuğumuz dostlarımızın tamamı ile ortak dili kullanıyoruz." dedi.
(Sürecek)