DAVOS (AA) - BAHATTİN GÖNÜLTAŞ/CÜNEYT KARADAĞ - Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Mehmet Göçmen, 2018'in, ders çıkartılan bir yıl olduğunu belirterek, "2018’de ciddi badireler atlattık. Artık yeni bir Türkiye hikayesiyle tekrar yola çıkma zamanı." dedi.
İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen 49. Dünya Ekonomik Forumu'na katılan Göçmen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Davos'ta konuşulan ana konunun "Globalleşme 4.0" başlığı altında dijital dönüşüm olduğunu vurgulayarak, dijital dönüşümün bir teknoloji, bir de iş dünyasına etki boyutu olduğunu söyledi.
Dijital dönüşümün üretim verimliliğini iki katına çıkarma potansiyeli olduğuna işaret eden Göçmen, "Enerjiden ulaşıma kadar tüm sektörleri çok etkileyen bir yapı... Tabii ki tüm dünyada, gelişmiş ülkelerden başlayarak, faizlerin arttığı bir ortamda yatırımları daha da ucuzlatan bir unsur olduğu için bugünkü ana trend bu..." dedi.
Göçmen, dijital dönüşümün bireylere dokunan tarafı da olduğunu belirterek, "Özel bilgilerin başkalarıyla paylaşımı riski var. Güven sorunu var. 'Bu kadar bilgi bu şirketlerin elinde biriktiği zaman ne olacak' sorusu var. Dolayısıyla bir şeffaflaşma ihtiyacı var. İş dünyasının emek tarafına dokunan boyutu var. İnsan yerine yapay zeka, robotlar geçince insanlar ne ile uğraşacaklar? Bunların hepsi karmaşık bir yapı oluşturuyor kendi içinde... Dünya da bunu tartışıyor. Nasıl yeni standartlar koyalım ki şeffaflık sağlayalım? Bir taraftan ülkelerimizin ulusal çıkarlarını korurken bir taraftan çağa nasıl ayak uyduralım? Dünyada tekrar globalleşme yerine, 'çok yerel' denilen birden çok yereli içeren yapıların tartışıldığı bir dönemdeyiz. Ana trend bu... Türkiye’de zaten hepimizin gündemi de bu... Başka şekilde Türkiye’yi dünyada rekabetçi hale getiremeyiz. Dijital dönüşümü ıskaladığımız takdirde geriden gelmek durumunda kalırız." ifadelerini kullandı.
- "Brexit'in Türkiye'nin dış ticareti üzerindeki etkisinin irdelenmesi gerekir"
Mehmet Göçmen, bunun yanında dünyada başka bir gündem daha olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bir taraftan jeopolitik riskler... Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede yaşananlar, dünyanın başka coğrafyasında yaşananlar... Bu jeopolitik risklerin getirdiği çatışma ortamı var. Bir taraftan 'Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşı' diye adlandırılıyor ama aslında ticaret savaşı da değil, acaba bu ekonomik liderlik savaşı mıdır ya da teknolojide liderlik etme savaşı mıdır? Çünkü teknolojide dünyada en büyük ilk 10 şirketi saydığınızda bunlar Japon, Çin ve ABD'li şirketlerdir. Avrupa da bu yarışta çok geride kaldı. Acaba bu liderlik çekişmesi midir, bize 'ticaret savaşı' diye yansıtılan konu, başka konu mudur? Böyle de bir tartışma var. AB içerisinde, Fransa’da yaşananlar, bunun çevre ülkelere yayılması ve sosyal etkileri var. Bir tarafta da Brexit süreci var. Bunlar AB'nin üzerindeki soru işaretlerini artırıyor. Burada tartışılan aslında tüm bunların ışığında Globalleşme 4.0’ın nasıl gerçekleştireceği..."
İster istemez Türkiye'nin de bu tartışmaların içinde olduğunu belirten Göçmen, "Çin ile ABD arasındaki sorunun Türkiye gibi ülkelere bir fırsat yaratıp yaratmayacağı, Türkiye'nin jeopolitik sorunlarının neticelenmesi durumunda kendi çıkarlarına uygun şekilde bundan nasıl bir avantaj sağlayacağı" konularına şimdiden cevap aranması gerektiğini söyledi.
Brexit konusuna da değinen Göçmen, "İngiltere'nin Türkiye için çok önemli bir yeri var. Türkiye'nin AB'de dış ticarette fazla verdiği tek ülke İngiltere. Bu nedenle Brexit'in Türkiye'nin dış ticareti üzerindeki etkisinin irdelenmesi ve sürecin nasıl yönetileceğine ilişkin yol haritasının belirlenmesi gerekir." dedi.
- "Türkiye'de ortalama yaş 29. Dünyada çok az böyle ülke var"
Sabancı Holding CEO'su Göçmen, Davos’un gündemi ile aslında Türkiye'nin fırsata dönüştürmesi gereken gündemin birbiriyle çok örtüştüğünü ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi:
"Türkiye'de ortalama yaş 29. Dünyada çok az böyle ülke var. Yeni teknolojiler, internet, sosyal medya ve bunlara çok hızlı adaptasyon... Türkiye'nin nüfusunun büyük bir kısmı bunun içinde doğuyor aslında... Elbette yarattığı fırsatlar da var, tehditler de var. Nesiller arası fark da yönetilmesi gereken bir unsur... Türkiye gibi çok hızlı kentleşen bir ülkede bunların yaşanıyor olması, yönetilmesi gereken sonuçlar doğuruyor. Örneğin, Türkiye’de inşaat sektöründe aşmaya çalıştığımız birtakım darboğazlar var. İnşaat, çok fazla insan istihdam eden bir sektör. Bir tarafta inşaatta yaşadıklarımız bir taraftan dijital transformasyonun getirdiği yeni bir emek piyasası... Türkiye, işsizlik sorununu nasıl aşacak? Dolayısıyla acaba tarım ve turizm sektörünün mü ön plana çıkması lazım? Tarım sektörünün ön plana çıkması için acaba kentleşmeyi tersine çevirip insanları kendi ait oldukları coğrafyalarda istihdam edecek yeni bir modele mi geçmek lazım? Aynı zamanda şehirleri de daha da yönetebilir şehirler hale getirme sonucu doğurur mu? Bugüne kadar şehirleşmeyi savunduk. Mega kentlerde şehirleşme sorunlarına çözüm arayışında olduk. Acaba tersine göç, tarım istihdamın çok olacağı bir yer, bize yeni bir fırsat getirir mi?
Dünya gündeminin Türkiye’ye ne şekilde yansıyacağı ve Türkiye'nin de bundan menfaatlerine uygun yeni yapıları nasıl oluşturacağı... Bence bu dönemde sıkça tartışacağımız konular bunlar ve hep beraber nasıl yeni bir döneme girmemiz gerektiğinin ipucunu veriyor."
- "Sektörleri çoğaltarak yeni istihdam alanları yaratmak en büyük fırsat"
Mehmet Göçmen, Türkiye'nin, mevcut sanayisini dijital dönüşümle dünyada daha fazla rekabet edebilir hale getirmesinin önemine işaret ederek, "Bugün dijital dünyada, teknolojiden dolayı bir konfeksiyon ürününü Bangladeş'te üretmek ile Almanya’da üretmek arasında bir maliyet farkı kalmıyor. Hem daha az hatalı hem de ucuz yapıyor. Takım elbiseler Bangladeş'te üretiliyor. Çünkü emek yoğun bir iş... Orada emek ucuz... Bu üretimi Almanya’ya, Avrupa'ya, Türkiye’ye taşırsanız Bangladeş nasıl yaşayacak? Dijital dönüşümden Türkiye'nin bir rekabet avantajı elde etmesi lazım. Bunun için de mevcut, içinde olduğumuz sanayileri hızla bugünkü teknolojiye adapte edip verimliliği artırmamız lazım." şeklinde konuştu.
Yeni istihdam alanları yaratmaları gerektiğini vurgulayan Göçmen, şöyle devam etti:
"Bir taraftan teknoloji istihdamın yerine geçiyor ama bir taraftan da genç nüfus var. Onlara iş yaratmak gerekiyor. Dijital dünya; bunların bir kısmına, vasfı daha yüksek olanlara istihdam yaratacak. Hızla eğitim sistemimizle beraber ortalama eğitim seviyemizi yükseltmemiz ama bu arada emek yoğun sektörleri oluşturmamız gerekiyor. Bir tanesi tarım... Şehirden köye gidişi özendirerek insanları tekrar tarım sektörüyle nasıl barıştırabiliriz? Nasıl turizmi tüm ülkeye yayıp hem tarihi mirasımızı hem doğal güzellikleri turizme açarız? Bu da emek yoğun bir sektör... Bir taraftan dünyada çok fazla rekabet gücü yüksek müteahhitlik sektörü var. Onları yurt dışında nasıl rekabetçi hale getirerek, onlar üzerinden istihdam sağlayabiliriz? Sektörleri çoğaltarak yeni istihdam alanları yaratmak Türkiye'nin önündeki en büyük fırsattır."
- "Tüm dünyaya bir Türkiye hikayesi sunmak herkesin borcu"
"Paranın maliyeti artıyor. Ulaşılması zor oluyor. Yatırımcıyı özendirmek eskisinden daha da zor. Cepteki paranın değeri daha yükseliyor" diyen Göçmen, tüm dünyaya bir Türkiye hikayesi sunmanın herkesin borcu olduğunu söyledi.
Tüm paydaşların bir araya gelip Türkiye hikayesinin dünyaya nasıl anlatılacağına karar vermesi gerektiğini belirten Göçmen, "Karar vermemiz lazım ki dünyadan sermaye çekebilelim. Türkiye’nin kendi sermayesiyle büyümesi yüzde 3-4 seviyesinde." dedi.
Hükümetin her türlü çabasına rağmen tasarruf seviyesi yüksek bir toplum olunamadığını vurgulayan Göçmen, şunları kaydetti:
"Olamadığımız için açığımızı dışarıdan sağlamamız lazım. Dışarıdan sağlamak için yatırımcıları özendirmek lazım. Dışarıdan sermaye getiremezsek kendi potansiyelimiz yüzde 3’tür. Ama Türkiye'nin gerçekten büyümesi için en az yüzde 5 büyümesine ihtiyaç var. Refah seviyesini yükseltmesi için yüzde 5’ten fazla büyümek lazım. Bu da hepimizin boynumuzun borcudur. Varmamız gereken hedef bu.
Geçen yıl ders çıkartılan bir yıl oldu. 2018’de ciddi badireler atlattık. Artık atılımcı yeni bir Türkiye hikayesiyle tekrar yola çıkma zamanı. Türkiye’nin; üretimi kaldıraç olarak kullanan, teknolojinin olanaklarıyla daha çok katma değer üreten, bunu yaparken de verimliliği odağına alan bir anlayışla geleceğe bakması gerekiyor."
(Sürecek)