Feridun abiyi bundan yaklaşık dört yıl önce Murat Mustafa Satı vasıtası ile tanıdık, İlk anlarda işin doğrusu son derece sert görünümü ve davudi sesi ile etrafına mesleki bilgiler veren Feridun abinin bu tavırlarını garipsemedik desek yalan söylemiş olmayız.
Aradan geçen zaman zarfında Kartepe’de İşadamı Murat Mustafa Satı tarafından hayata geçirilen BUREAU projesinde nerede ise günü birlik bir araya geldiğimiz Feridun Ulusoy ile biraz daha samimi bağlar kurunca bir anda sanki uzun yıllardır bir araya gelmek gibi bir mecburiyetimizin olduğu ancak karşılaşmakta da son derece geç kalmış iki candan dost gibi kaybettiğimiz zamanı kazanmaya çalışmaya başladık.
Feridun Abi Kocaeli genelinde hemen herkesin tanıdığı sevip saydığı bir İnşaat mühendisi olarak hayatını devam ettiren örnek bir şahsiyet olarak tanınıyordu, ancak işin doğrusu son dört yıldır nerede ise gün aşırı bir arada olmamıza rağmen gündelik hayat ile ilgili sohbetlerimizden olsa gerek kendisinin mesleği ile ilgili tek bir gün konuştuğumuzu hiç hatırlamıyoruz.
Ofise gelir gelmez daha içeriye girmeden, oradaki arkadaşlarımıza sade kahvesini söyler, kapalı alanlarda da oturmayı pek sevmediğinden “Yüksel Kahveleri söyledim içelim dışarıya çıkalım, sana anlatacağım çok şey var, kaç gündür anlatamadım, hadi olum iç kahveni çıkalım” dedikten dakikalar sonra kendimizi dışarıya atardık.
Feridun abi’nin hep acelesi vardı,Ofise geldiğinin daha en geç onuncu dakikasından itibaren biz Murat Satı ile birlikte Feridun abiyi biraz daha tutmak adına bilinen bütün engellemeleri yaparken bir anda “Çocuklar benim işim çıktı Aslanbey’e doğru gideceğim” der, dışarı çıkar çıkmaz bende peşinden koşar “Feridun abi seni uğurlayayım” diye koluna girdiğim anda nefes nefese “benim çok acelem var” diyen Feridun abi ile en az bir saat süren sohbetler yapardık.
Feridun abi ile her seferinde yaklaşık bir saat süren sohbetler sırasında birbiri ardına yaktığı sigarayı görünce “Feridun abi dinini-imanını seversen şu mereti biraz azalt, yazık günah” şeklindeki ikazlarımızı bizi çok sevdiğinden ve kırmak istemediğinden olsa gerek “Tamam olum içmeyeceğim ama bugün fazla sigara içmedim o yüzden iki yada üç tane yakayım” dediğinde bize de yapacak fazla bir şey kalmazdı.
Hafta içerisinde ofise gidip oradaki arkadaşlarımıza “Yahu bu Feridun abi nerede birkaç gündür göremiyorum, ben fazla aşağıya inemiyorum, oda yukarıya çıkmıyor olabilir, acaba siz gördünüzmü” diye sorduğumuzda arkadaşlarımızın tamamı “Yüksel Bey bizde göremiyoruz,” cevabını verdiler.
Bu cevap üzerine telefona sarıldık “Feridun abi 3-4 gündür seni göremiyorum, darılıyorum valla, buralarda yokmusun , şehir dışındamısın” diye sorduğumuzda “Yüksel bende seni özledim ancak ağır bir grip geçirdim, bu yüzden evde yatıyorum, iyileşir iyileşmez geleceğim” dediğinde kendisine “Ben eve geliyorum, sana ilaç alayım doktora götüreyim” desem de etrafındakilerin o çok bildiği “inatçılığı” tekrar nüksedince “peki gelmekten vazgeçtim,ama iyileşir iyileşmez, bekliyoruz” dedik.
Cumartesi günü saat 13.00 gibi İzmit Merkezde gazeteci arkadaşlarımızla buluştuk, sohbet ettik, çay –kahve içtik, İzmit’ten çıkıp yarım saatliğine Derince’ye uğradık, tam işimizi bitirdiğimizde telefon çaldı ,Murat Satı “Feridun abi kalp krizi geçirmiş, Şu an ambulansla İzmit Medicalpark hastanesine götürüyorlarmış, ben hastaneye geçiyorum, bir bak bakalım durum nedir” diye konuşunca başımızdan aşağıya kaynar sular döküldüğünü hatırlıyoruz.
O telaşla Kocaeli Medicalpark hastanesi başhekimi Dr. Erhan Çıplaklıgil’i aradık, Feridun abinin durumu ile ilgili bilgi sorduk, yaklaşık beş dakika içerisinde Erhan Bey “Abi Feridun bey hastaneye kalbi durmuş bir vaziyette gelmiş, arkadaşlar gerekli müdahaleyi yapıyorlar ancak bilgin olsun durumu çok ağır” haberini verdi.
Hastaneye yaklaşık bir kilometre mesafe kaldığında tekrar çalan telefonumuzu açtığımızda Murat Mustafa Satı “Başımız sağ olsun Feridun abi vefat etmiş” haberini verince öyle kalakaldık, O telaşla Hastanenin Acil servisine girdiğimizde Feridun abinin muhterem eşi ile kız kardeşini feryat figan Murat Satı’yı da gözyaşları içerisinde bulduk.
Bizim son dört yıldır tanıdığımız Babacan Feridun Abinin 70 yıllık hayatının geçirdiği bir kalp krizi sonrasında bir hastanenin acil servisinde son bulması son kendisini seven herkesi derin acılar içerisinde bıraksa da “Allah’tan geldik, yine Allah’a gideceğiz” düsturu ile dudaklarımızdan “Allah rahmet eylesin yakınlarının başı sağ olsun” temennilerinde bulunduk.
Feridun abinin eşinin ısrarı sonucu hastanenin Morguna indik, Beyaz kefen içerisinde hayatını kaybetmiş bir şekilde bedenini görünce yaşadığımız hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğuna , asıl olanın dostluk ve insanlık olduğunu bir kez daha anlamış olduk.
Biz yapı olarak kolay kolay dost edinmeyiz, kanımız hemen tanıştığımız kişiye ısınmaz, araya epey bir mesafe koyduktan ve muhatabımızda bizim koyduğumuz mesafeyi tek tek aşabildikten sonra dostluğumuz başlar ve çok uzun yıllar devam eder.
Ancak Feridun abi ile tanışmamızın üzerinden çok kısa bir zaman geçtikten sonra sanki yıllar önce kaybettiğimiz bir yakımızı bir anda bulmuş ve bir daha kaybetmemek için bildiğimiz bütün yolları denemek zorunda kaldığımızı hatırlıyoruz.
Feridun abi bu dünyaya veda etti, kendisinden önce yaşayan milyarlarca insan gibi ölüm denilen gerçeğin farkına vardı, bizi de gerçekten derin üzüntüler içerisinde bırakarak ahirete intikal eti.
Adam gibi adamdı, Allah mekanını cennet etsin, kendimizi çok yakın bir akrabamızı kaybetmiş gibi hissediyoruz, üzüntümüz sonsuz ancak ölüm gerçek.
Allah rahmet eylesin.