"Keskin burunlar" AFAD ekiplerinin "gözü kulağı"

GENEL

- Sakarya'da henüz yavruyken zorlu eğitimlerden geçirilerek göreve hazır hale getirilen İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) bünyesindeki arama köpekleri, keskin koku alma yetenekleri sayesinde deprem, heyelan ve sel gibi afetlerde başarıyla görev yapıyor - AFAD ekiplerinin adeta "gözü kulağı" olan "keskin burunlar"ın eğitmenleri, çok sevdikleri arama köpekleriyle bazen birlikte uyuyor, bazen de yemeğini paylaşıyor - AFAD İl Müdürü Hüseyin Kaşkaş: - "Afet anında köpeklerden çok istifade ediyoruz. Özellikle depremlerde enkaz altında insan olup olmadığını önce köpeklerimiz tespit ediyor, sonra ekiplerimiz gerekli arama kurtarmayı yapıyor"

SAKARYA (AA) - ONUR ORHAN - Sakarya'da İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) bünyesinde henüz 6 aylıkken zorlu eğitimlerden geçirilerek göreve hazır hale getirilen arama köpekleri, keskin koku alma yetenekleri sayesinde deprem, heyelan ve sel gibi olası afetlerde ekiplerin adeta "gözü kulağı" oluyor.

Sapanca ilçesinde AFAD İl Müdürlüğü'ne bağlı Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü'ndeki Köpek Eğitim Merkezi'nde "Zeytin", "Rain", "Hera" ve "Helen" isimli arama köpekleri, 6 aylıktan itibaren enkaza alıştırma, kayıp kişi arama, havlama ve sosyalleştirme gibi zorlu eğitimlerden geçiriliyor.

Özel hazırlanan enkaz ve parkurlarda "emeklilik yaşı" gelene kadar sürekli eğitime tabi tutulan "keskin burunlar", Van depremi gibi Türkiye'nin çeşitli yerlerinde meydana gelen birçok afette görev aldı.

Keskin koku alma yetenekleri sayesinde enkaz altında kalan kazazedelerin kurtarılması veya kayıp kişilerin bulunması gibi birçok olayda AFAD ekiplerinin en büyük destekçisi olan köpeklerin eğitmenleri, çok sevdikleri arama köpekleriyle yakından ilgileniyor.

- "Her an afet olabilecek düşüncesiyle hareket ediyoruz"

AFAD İl Müdürü Hüseyin Kaşkaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her günün, Marmara Depremi'nin yaşandığı gün gibi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Her gün, her an, her dakika ve her saat afet olabileceği düşüncesiyle hareket ettiklerini vurgulayan Kaşkaş, ekiplerin buna göre çalışmalarını yaptığını ifade etti.

Sakarya Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü olarak Kocaeli, Düzce, Bolu, Zonguldak, Karabük ve Bartın illerine de hizmet verdiklerini aktaran Kaşkaş, "Burada köpeklerimiz arkadaşlar tarafından tatbikat alanında eğitiliyor. Afet anında köpeklerden çok istifade ediyoruz. Özellikle depremlerde enkaz altında insan olup olmadığını önce köpeklerimiz tespit ediyor, sonra ekiplerimiz gerekli arama kurtarmayı yapıyor. Sık sık dağda, ormanda kaybolma olayları oluyor. Dolayısıyla kayıp vatandaşlarımızın bulunmasında köpeklerimizden ciddi manada istifade ediyoruz." diye konuştu.

- "Afetlere hazır olmak en büyük görevimiz"

Köpek Eğitim Merkezi sorumlu şefi Hakan Deligöz de deprem bölgesinde olan bir ülkede yaşanıldığı için kendilerine düşen görevi yapmak zorunda olduklarını anlattı.

Vatandaşlara olası bir afette yardımcı olmak amacıyla sürekli eğitimden geçtiklerini söyleyen Deligöz, "İnşallah böyle afetler olmaz ama olursa da hazırlıklı olmak en büyük görevimiz. Bunu yapmazsak 17 Ağustos 1999'da yaşanan sıkıntıları yine yaşamış oluruz." dedi.

Deligöz, AFAD bünyesinde görev yapan köpeklerin de kendilerine afetlerde çok yardımcı olduğunu, köpeklerin burada çok zorlu eğitimden geçirildiğini dile getirerek, "Ona, enkaza gidip oradaki kazazedeyi bulup, havlamasını öğretmeye çalışıyorsunuz. Doğal olarak bu kolay bir süreç değil. 6 aylıkken alıyoruz, farklı testlere tabi tutuyoruz. Bizim için yeterli gelirse, sonra eğitimlerine başlıyoruz. Yani anneden ayrılır ayrılmaz aslında eğitim başlıyor. Sosyalleştirme, enkaza alıştırma, havlama eğitimleri, bunların hepsi uzun bir süreç istiyor. '10 yıl sonra bu köpek oldu.' diyemiyorsunuz, sürekli kendinizi yenilemeniz, değişik senaryolar üzerinde çalışmanız gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Sadece enkazda arama yapmadıklarını, ormanda kayıp vatandaş da aradıklarına işaret eden Deligöz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İnsanlar, 'Sadece depreme yönelik köpekleri eğitiyorlar.' şeklinde düşünebilir. Aslı öyle değil. Her an oluşabilecek acil durumlarda, arazide, kayalık alanda kaybolmuş kazazedeyi bulmak için de köpek eğitimlerimiz sürekli devam ediyor. Eğitimler, köpek 'emekli' olana kadar sürüyor, kesinlikle 'bitti' diye bir şey yok. Tabii bu bizi de zorluyor çünkü canlı bir varlık üzerinde çalışıyorsunuz. Onun ihtiyaçlarını, yaptığı hareketlerden ne demek istediğini, neye karşı tepki gösterdiğini bilmeniz lazım. Bazen öyle durumlar söz konusu oluyor ki siz 'Kazazede burada olmaz.' dediğiniz anda, köpek kafanızdaki o yanlış düşünceyi silip, olmadık yerlerde size kazazedenin olabileceğini gösteriyor. Biz onun burnuna güveniyoruz. Belki cihazlarımız, ekipmanlarımız var ama hiçbiri iyi eğitilmiş bir enkaz köpeği kadar verimli, başarılı değil. Bir cihazımızla enkazı arayıp taramamız belki yarım saat sürer ama iyi eğitilmiş bir köpekte bu süre en fazla 3 dakikadır. Bunun da bizim için hem zaman bakımından hem de iş gücü bakımından çok büyük yararları var. Köpek, bizim olmazsa olmazımız. Zor, zahmetli bir süreç. Belki evde geçirdiğiniz süreden daha fazla onunla ilgilenmeniz gerekiyor ama bütün her şeyinizi ona aktarmak zorundasınız. O sizi biliyor, siz onu biliyorsunuz. Bir süre sonra zaten ekip oluyorsunuz."

Bünyelerinde "Zeytin", "Rain", "Hera" ve "Helen" adlı 4 arama köpeği olduğunu aktaran Deligöz, köpeklerin Van Erciş depremi gibi birçok görevde yer aldığını söyledi.

Köpeklerle arkadaş gibi olduklarını anlatan Deligöz, "Bizde bazı hitap şekilleri vardır, köpeğe o şekilde hitap edersiniz. Mesela 'Bırak.' Bunu sert şekilde söylemeniz lazım ki köpek bıraksın. İyi bir şey yaptığı zaman 'Aferin oğluma, aferin kızıma.' diye seversiniz. Bir süre sonra ekip oluyorsunuz. Belki 'baba-oğul', 'baba-kız' ilişkisi oluyor. Köpek korktuğu zaman ilk önce dizlerinizin dibine geliyor ya da bir şey istediği zaman ilk önce size gelip talebini bildiriyor. Yeri geldiği zaman çadırda birlikte yatıyorsunuz, aynı yatağı, tulumu paylaşıyorsunuz. Yeri geliyor yemeğinizi paylaşıyorsunuz. Netice itibarıyla onun size, sizin ona bağlı olmanız lazım. Diğer insanlarda sizde bulduğu şefkati bulamaz köpek. Hasta olduğunda başucunda siz oluyorsunuz, bir anne-evlat ilişkisi gibi." ifadelerini kullandı.

Çocuklarının köpekleri bazen kıskandığını dile getiren Deligöz, bu nedenle onları bir araya getirmemeye çalıştığını sözlerine ekledi.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.