Uluslararası Edirne Tarihi ve Kültürü Sempozyumu

GENEL

EDİRNE (AA) - Trakya Üniversitesi ve Trakya Üniversiteler Birliği işbirliğinde "Uluslararası Edirne Tarihi ve Kültürü Sempozyumu" düzenlendi. Sempozyumda, "Edirne'nin İşgali ve Tunca Adası Vahşeti" konulu bir sunum...

EDİRNE (AA) - Trakya Üniversitesi ve Trakya Üniversiteler Birliği işbirliğinde "Uluslararası Edirne Tarihi ve Kültürü Sempozyumu" düzenlendi.

Sempozyumda, "Edirne'nin İşgali ve Tunca Adası Vahşeti" konulu bir sunum yapan Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlker Alp, 1. Balkan Savaşı'nda Edirne'nin büyük tahribata uğradığını söyledi.

Yaşanan dramı yabancı gazetecilerin dünya kamuoyuna duyurduğunu belirten Alp, "İngiliz gazeteci George Scott, olaylar bittikten sonra Türklerin yerlerde yattıklarını ve ağaç kabuklarını yemiş olduklarını gösteren bir tablo çizmiştir. Bunu henüz burada olduğu sırada 19 Nisan 1913'de İllustration dergisinde yayınlamış ve burasını 'Ölüm Adası' olarak isimlendirmiştir." dedi.

Balkan Savaşı'nda Edirne'nin zor günler geçirdiğini anlatan Alp, şöyle devam etti:

"Ne yazık ki 1. Balkan Savaşı'nda Osmanlı Devleti çok ağır bir mağlubiyete uğramıştır. Mağlubiyetin acıları 632 bin sivil halkın ölümü ile bütün savaşlardan 100 binin üzerinde askerin şehit olmasıdır. Edirne savaştan önce 47 bin Türk olmak üzere toplam 87 bin nüfus vardı. Ancak Bulgarların saldırmasıyla 20 bin kişi daha sonra daha çok göçmen gelmeye başlamıştı. Bu sebeple Edirne'de nüfus önce 167 bin daha sonra bunun da üzerine çıkmıştı. Nüfusun bu kadar artması nedeniyle un, buğday gibi temel gıdalar çok kısa zamanda tükenmişti ve Edirne'de yokluklar çekilmeye başlanmıştı.

Edirne'yi savunmak için 60 bin Osmanlı askeri vardı. Diğer tarafta müttefik orduları 167 bin kişilik orduyla saldırmışlardı. Sayıca bizim kolordumuza göre 3 kat daha fazla, ateş gücü bakımından da 6 kat daha fazlaydı. 18 Ekim'den 3 Aralık tarihine kadar mütarekenin tarihi güne kadar birçok yerde çatışmalar oldu. Ama en şiddetlileri Maraş ve Kartaltepe'de olmuştu.

Londra'da barış müzakereleri sürdürülüyordu ama burada müzakereler kesilmişti çünkü işgalciler daha da fazla toprak almak istiyorlardı. Böylece yeniden savaş başlamış ve 3 Şubat'tan itibaren Bulgarlar temin ettikleri ağır toplarla yine büyük zahiyat veriyordu. Edirne'de günde ortalama 450 top mermisi düşüyordu. Özellikle 24 ve 25 Mart günlerinde en şiddetli çatışmalar olmuştur. Ama insan gücünün dayanma sınırı da mevcuttur. Bütün fedakarlıklara rağmen Doğu cephemiz çökmüştür. Çünkü sadece 26 Mart gecesi doğu cephesinde düşman birlikleri 23 bin 250 top mermisi atmıştır. Bugünkü savaşlarda Suriyeyi ele alalım. Kaç mermi, kaç füze düşer? Burayla karşılaştırdığınızda cehennem ateşi altında birliklerimiz kalmıştır."

- Askerlerimiz açlığa mahkum edildi

Alp, Edirne işgal edilmesinin ardından Bulgarların sivil halka ve askerlere kötü muamelede bulunduğunu ifade etti.

Esir alınan askerlerin akıl almaz işkencelere maruz kaldığını aktaran Alp, şunları kaydetti:

"Bulgarlar Edirne'de esir aldıkları 30 bin kişiyi 26 Mart sabahından itibaren Tunca Nehri'nin oluşturduğu adacığa, yani bugün Tunca Adası, Sarayiçi ya da Tavuk Ormanı olarak noktaya götürmüşlerdir. Burada 30 bin kişi 1 aya yakın süre boyunca tutulmuştur. Aç, çıplak bir halde, yağmur altında şiddetli ve soğuğa maruz kalmışlardır. Bu şartlar da binlerce esirin ölümüne yol açmıştır. Buradaki esir Türklere yiyecek verilmediği için esirler ağaç kabuklarını yemek zorunda kalmışlardır."

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.