26 Nisan akşamı mesai bitimine kadar herhangi bir kamu kurumunda yada Partilerin yönetim kurullarında görev yapan ve 24 Haziran tarihinde yapılacak olan erken genel seçimde kendi dünya görüşüne uygun gördüğü bir siyasi partiden aday olmak isteyenler için son gündü.
İşte 26 Nisan akşamı mesai bitimine kadar bulundukları görevden istifa eden ve o andan itibaren kendisini 600 milletvekilinden birisi olarak gören kim varsa o an itibarı ile “mekik diplomasisi” yapmaya başladı.
27 Nisan sabahı erken saatlerde telefonumuz birkaç kez ardı ardına bizde kayıtlı olmayan bir numara tarafından aranınca “ açalım bakalım, sabah sabah kimin ne sıkıntısı varki bizi ısrarla arıyor” düşüncesi ile arayan numarayı çevirip “Buyrunuz ben Yüksel Ercan” cevabını verir vermez telefonun diğer ucundaki şahıs “ Yüksel Bey benim ismim…………, Ben dün akşamüzeri parti yönetim kurulu üyeliğinden milletvekili adayı olmak için istifa ettim, Görevimden istifa etmeden önce başta Genel başkanım olmak üzere, Hemşerim olan genel başkan yardımcısı ve diğer MYK üyeleri ile görüştüm, seçilebilecek bir yerden aday gösterileceğim, seçilmemde herhangi bir sıkıntı yok ancak sizden ricam isminin daha iyi duyulması adına beni haber yapmanızı rica ediyorum, Uygun biz zamanınızda sizi ziyarete gelmek istiyorum, Ne zaman geleyim.? dedikten ve bizden “Hayırlı uğurlu olsun” temennilerini aldıktan sonra artık sakız gibi uzayan muhabbeti bitirmenin yollarını aramaya başladık.
Bizi arayan ve kendini o andan itibaren TBMM’de yerini almış olarak değerlendiren siyasetçiden kurtulduğumuzu düşünmeye başlamışken devam eden süreçte nasıl büyük bir yanılgıya düştüğümüzü o gün bu gün birbiri ardına arayan vekil adaylarının bitip tükenmeyen hayat hikayelerini dinlediğimizde anlamış olduk.
Aslında kendisini TBMM’de görmek isteyen ve bunun için var olan bütün kanalları zorlayan aday adaylarının bu beklentilerine saygı duyuyoruz, Zira şu aşamada aday olan hemen herkesin kendilerine has özellikleri var, Bir aday yıllardır particilik yapmış, birisi uzun yıllar topluma son derece faydalı STK’larda çaba göstermiş, bir diğeri pek çok insanı kıskandıracak güzellikte eğitim yapmış, Başka bir aday adayının da miktarını bilmediği kadar fazla ekonomik gücü var.
Ancak bütün bu özelliklerin hiç birisinin tek başına milletvekili olmak için yetmediği, siyaset yapmak isteyen birisinin bütün bu özelliklerin yerine olabiliyorsa partinin Genel başkanına, eğer genel başkana ulaşılamıyorsa onunla çok yakın mesai harcayan yol arkadaşlarından birisine ulaşmaktan geçtiği birkaç kez yapılan denemeden sonra anlaşılabiliyor.
26 Nisan akşamı itibarı ile hangi partiden olursa olsun aday adaylığını ilan eden kim varsa an itibarı ile başta eşi-çocukları- anne-babası ve birinci dereceden yakın akrabaları tarafından “milletvekili” olarak görülür, sonrasında yakın çevresi tarafından yada daha önce görev yaptığı bir kurumda görev yapan mesai arkadaşları tarafından da “Ya dediği gibi milletvekili seçilirse” endişesi ile saygı ve itibar görürler.
Siyasi parti Genel merkezlerinin kendilerinden milletvekili olmak isteyen partililerin aday adaylıktan adaylığa doğru gelinen sürece kadar yani o il merkezinde var olan milletvekili sayısının belli olacağı zaman zarfında milletvekilliğini düşünenler içinde ellerinin ceplerinden çıkmadığı zamanlardır.
Bir seçim bölgesinden TBMM’ye gidecek olan vekil sayısı 15, ancak seçime katılacak 10 partiden bu 15 milletvekilliği için aday adayı olanların sayısı da yüzler yada binler ile değerlendiriliyor, Adaylıktan adaylığa doğru devam eden süreç ne kadar uzunsa aday adaylarının harcayacağı para da o kadar fazla oluyor.
İsimlerini kamuoyuna duyurmak isteyen aday adayları öncelikle parti Genel merkezlerinin adaylık için belirlediği rakamları yatırmak zorunda kalıyorlar, Adaylık başvuruları başkent Ankara’ya yapılacağından bir yada birkaç gün öncesinden gidiş, gerektiği zaman (Çoğunlukla gerekiyor) Ankara’da konaklama, Konaklanan günler ve geceler belki “genel merkezden birileri ile selamlaşırım” umudu ile ödenen yemek paraları aday adaylarının kabusu gibi olur.
Ankara dönüşü, kendi seçim bölgelerinde medya da biraz daha yer bulmak amacı ile medya kuruluşlarına verilen reklam paraları, üçüncü şahısları etkilesin diye partilerin il ve ilçe yönetim kurulu üyelerine verilen geniş çaplı yemekler vs. derken aday adaylarının elleri ceplerinden bir türlü çıkmaz.
Aday adayları ilk şoku aday sıralamasının kamuoyuna açıklandığı an yaşarlar, aday adaylığı süresince kendisine “Sayın vekilim” diye hitap eden kim varsa “Bundan zaten bir numara olmazdı, Sen kim sıralamaya girmek kim” bir anda listeye girenlerin yanına doğru yönelirler.
Adaylık sıralamasının belli olması ile birlikte ilk sıradakiler aşağıdakileri daha çok çalıştırmanın, kazanma ihtimali olmayan son sıralardaki adaylar ise “İlk sıraya kim yazılmışsa onlar koşsunlar, harcamaları da onlar yapsınlar” diyerek çalışmalardan kaytarmanın yollarını alırlar.
Çok partili hayata geçileli beri her seçim öncesi “Benim vekilliğim garanti” diye lacivert elbise ile dolaşan on binlerce aday adayı takip ediyor, Kendilerini TBMM’de gören ancak bu rüyaları adaylık sıralamasının açıklandığı gün sona erenler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da var olacak, Vatandaşlarda bu aday adaylarının bazılarını hiç unutmayacaklar bazılarını da sabun köpüğü gibi unutup gidecekler.
Bugünlerde olduğu gibi.