Yapılan genel seçim öncesi geçmek zorunda oldukları binlerce etabı aştıktan sonra milletvekili adayı olan sonrada seçilip Ankara’nın yolunu tutup TBMM’ye gelmeyi başarabilen Milletvekilleri çoğu zaman eşlerinin yada çocuklarının yakalarına taktıkları Milletvekili rozetine bir taraftan mağrur bir ifade ile bakarken bir taraftan da “ Milletvekili olarak görev yapacağım bu beş yıllık dönem yüz yıl gibidir ve asla bitmez” diye düşünürlerken bir bakarlar ki sayılı gün çok çabuk geçmiş ve yeni seçim kapıya dayanmış.
Eğer 1999 yılında yapılan genel seçimdeki gibi 3,5 yıllık dönem yada 01 Haziran ila 03 Kasım arasındaki beş aylık yol kazasına uğramış dönemlerin bir üçüncüsü tekerrür etmez ise Türkiye 2019 yılının Kasım ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte yeni bir Milletvekili genel seçimine “Merhaba” diyecek.
Her seçim döneminin kendisine has özellikleri vardır, Çok büyük kabul gören bir milletvekili bilinen yada bilinmeyen sebepler dolayısı ile ancak bir dönem TBMM’de kalabilirken toplum tarafından çoğu zaman “bundan bir şey olmaz” diye tanımlanan bir siyasetçi profilinin de çok uzun dönemler TBMM’de kaldığına şahit olunmuştur.
2019 yılının Kasım ayında yapılacak seçimler hem Türkiye’de yönetim modelinin değişecek olması, içeride ve dışarıca cereyan edecek olayların sorumluluğunu taşıyacak bir siyasi yapının oluşması, hem de şu an Milletvekillerinin ellerinde bulunan yetkilerinin nerede ise tamamının Halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanına devredilecek olması nedeni ile çok büyük önem taşıyor.
Adımız gibi biliyoruz ki şu an TBMM’de bulunanlar ellerinde olan yetkilerinin tamamının kendilerinden alınmasından memnun değiller ancak Türkiye’de var olan bir adı “Parti taassubu” diğer bir adı da “grup kararı” olan katı kurallar dolayısı ile milletvekilleri zaman zaman istemedikleri ve kendi zararlarına olacak kararları almak durumunda kalıyorlar.
2019 yılında yapılacak seçim sonunda kabul etmek gerekir ki Milletvekillerinin alacakları mebus maaşından başka hiçbir özellikleri kalmıyor, yetkilerinin tamamını yeni sisteme göre ismi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ne ancak doğru ismi Başkanlık yada yarı başkanlık modeline devredecek olan mebuslar için önümüzdeki dönem hiçte cazip değil.
Genel seçim 2019 yılının kasım ayında yapılacakken yerel yönetimler ile ilgili seçim aynı yılın Mart ayında yani dokuz ay önce yapılacak, yani partilerin ne yapıp yapamayacağı aslında genel seçimden dokuz ay önce belirlenmiş olacak.
İşte böyle süreç içerisinde bir taraftan milletvekilliğinin var olan cazibesinin artık biteceği bir taraftan da bu kaotik ortam içerisinde TBMM’de olan vekillerin partileri tarafından bir daha aday gösterilip gösterileceğinin belli olmaması dolayısı ile vekiller şu an dikkatlerinin tamamını Belediyelere çevirmiş durumdalar.
Partilerin genel başkanları kendilerine yakın gördükleri milletvekillerini eğer iktidarda iseler bakanları bir şekilde Büyükşehir-İl-ilçe belediyelerinde değerlendirmek ve bu vekilleri o belediyelerde istihdam etmek adına gerekli çalışmalara başlamış durumdalar.
Şu an TBMM’de bulunan milletvekilleri için başta kendi seçim bölgeleri olmak üzere genel merkezlerinin uygun göreceği bölgelerde belediye başkanı olmak son derece cazip bir hale geliyor, İstanbul’un, İzmir’in, Ankara’nın ve çok sayıda büyükşehir belediyesinin başkanı olmak hatta büyükşehir olmadığı takdirde isimleri bütün Türkiye tarafından bilenen çok büyük ilçelerin birisinin başkanlık koltuğuna oturmak şu ara çok sayıda milletvekilinin rüyalarını süslüyor.
İşte bu sebeplerden dolayı halen görev başında bulunan Belediye başkanlarının rakiplerinin diğer siyasi partilerden ziyade kendi partilerinde görev yapan milletvekilleri oldukları çok iyi biliniyor, Partilerin TBMM’de ki milletvekili sayısı kadar rakip bugünlerde Belediye başkanlarının sinir sistemlerini yerle bir ediyor.
Bizim memlekette kaç dönem milletvekilliği yada belediye başkanlığı yaparsa yapsın siyasetçinin “benden bu kadar artık yoruldum, görevi başka bir arkadaşıma devrediyorum” ifadesi pek görülmediğinden milletvekillerinin belediye başkanı yada belediye başkanlarının milletvekili olması kesinlikle garipsenecek bir hadise asla değildir.
Şu sıralar çok sayıda milletvekili “ bir dahaki dönem aday gösterilip gösterileceğimizin garantisi yok, Yerel seçim daha önce yapılacak, böylesi bir noktada yetkileri nerede ise tamamen sıfırlanmış bir şekilde TBBM’de bulunacağıma (Oda tekrar aday gösterilmem halinde) en azından orta büyüklükte bir ilçe belediyesine başkan olabilsem daha iyi” diyerek belediye başkanlığı için çok büyük kulis başlatmış durumdalar.
Bir tarafta ayda bilemediniz yirmi bin lira maaş ve yetkileri elinden alınmış milletvekilliği bir tarafta da trilyonları bulan bütçesi, makam arabası, koruma, özel şoför, protokol müdürü ve son derece bir hareket özgürlüğü bulunan belediye başkanlığı.
Milletvekili böylesi bir durumda Belediye başkan adayı olmasında ne yapsın.?