İçerisinde bulunduğumuz günler kelimenin tam anlamı ile gece seçim ile yattığımız sabah seçim ile uyandığımız günler, Sohbetlerimizin, tartışmalarımızın, zaman zaman kavgaya kadar giden münakaşalarımızın ortak noktası 24 Haziran tarihinde yapılacak erken seçim.
Normal şartlar altında bir “Demokrasi düğünü” olarak karşılanması kimin hangi kişi yada siyasi partinin iktidar olması gibi konuşmaların daha sessiz daha sakin bir şekilde hemen herkesim tarafından sessiz sedasız bir şekilde tartışılması gerekirken en samimi sohbet bile anında önü alınmayan büyük tartışmalara sahne oluyor.
Hepimiz biliyoruz ki Demokrasinin vazgeçilmez araçları olarak bilinen siyasi partiler iktidar olmak için kurulurlar, Kuruluş aşamasını tamamlamış ve kuruluşu ile ilgili yeterli belgeleri ilgili kuruma veren bir siyasi partinin yöneticilerinin “Biz partimizi sürekli muhalefette kalmak için kuruyoruz” dediğine bu zamana kadar şahit olmadık, bundan sonra da duyacağımızı sanmıyoruz.
Hal böyle olunca kuruluşunu tamamlamış bir siyasi partiye “Sen neden seçime katılıyorsun, Sen neden milletvekili adayı gösteriyorsun, sen neden Cumhurbaşkanı adayı oluyorsun.?” şeklindeki başlayan ve devam eden bütün sorularında anlamsızlığı zaten ortaya çıkıyor.
Bir kere iktidara gelen bir siyasi partinin çok uzun yıllar iktidarda kalmak istemesi anlaşılabilir bir taleptir, İktidara gelen bir siyasi partinin vatandaşın hayatını kolaylaştıracak hizmetleri hayata geçirebildiği kadar iktidarda kalabileceğine en iyi örnek zaten 03 Kasım 2002 yılında iktidara gelen AK Parti hükümetidir.
İktidarda kalmanın yolu zaten belli, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan 80 milyon vatandaşın hayat şartları iyileştirildikçe, yaşam standardı mevcut durumdan daha yukarılara çıkartıldıkça, Temel hak ve özgürlükler noktasında AB standartlarına yaklaşıldıkça kim ne söylerse söylesin seçmen zaten kendisine bu güzellikleri yaşatan siyasi partiden asla vazgeçmiyor.
Adına Genel yada yerel dediğimiz seçimlerde zaten bunun için var, Her 4 yada 5 yılda yapılan seçimde partiler kendilerini test ederken seçmende bir dahaki dönem için kendisine iyi bir hayat sunan partiye bir dönem daha yol veriyor, beklentilerinin karşılanmadığı nokta da “sen yoruldun biraz dinlen” diyerek iktidarda bulunan siyasi partiyi saha dışına alıyor.
24 Haziran tarihinde yapılacak olan seçimden aylar önce daha çok MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin talebi ile iktidarda bulunan AK Parti ile ismi “Cumhur İttifakı” olan bir beraberliğe gidildi, O günlerde pek çok kesimden dostumuzun “Böyle bir ittifak olamaz hayata geçirilemez” demelerine rağmen biz “Arkadaşlar AK parti ve MHP tarafından hayata geçirilmeye çalışılan bu ittifak tamamen siyasi partiler kanunu çerçevesinde yapılıyor, burada ne kanunlara nede yasalara aykırı bir durum yok” ikazında bulunmuştuk.
AK Parti ve MHP böyle bir ittifakı hayata geçirmeye çalışırken haklı olarak daha fazla oy almanın, daha çok milletvekilini TBMM’ye taşımanın ve mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı önümüzdeki dönemde de seçtirmenin hesabını yaptılar ve yukarıda da belirttiğimiz gibi kendi açılarından haklı bir birliktelik yapmış oldular.
AK Parti ve MHP dışındaki partilerde bu yapılanma karşısında kendilerinin bir ömür boyu iktidara gelemeyeceklerini, bırakın iktidara gelmeyi TBMM’ye bile giremeyeceklerini ve hayata geçirilen bu “Cumhur ittifakı” ile AK Parti ve MHP birlikteliğini yenmenin iki dünya bir araya gelse mümkün olamayacağının farkına vardılar.
Dikkat edin bugünlerde seçim ittifakı için bir araya gelen CHP-İYİ Parti-SP ve DP bundan aylar önce AK Parti ve MHP’nin “Cumhur İttifakını” gerçekleştirmek adına açtıkları yoldan geçmek dışında başka hiçbir şey yapmıyorlar, Her iki partinin TBMM’de hayata geçirdikleri yasadan kendileri nasıl faydalandı iseler muhalefet partileri de aynı yolu takip ederek kendilerini iktidara taşıyacak birlikteliği sağladılar.
Böyle bir yapılanma karşısında AK Partili ve MHP’li dostlarımız “Hayata geçirilen bu yapılandırmalar sadece AK Parti ve MHP için uygulanır, bu iki partinin dışındaki hiçbir parti diğeri yada diğerleri ile ittifak yapamaz, bir araya gelemez” diyorlarsa bu ifadeye de bir diyeceğimiz olamaz , sadece “canları sağ olsun” demek zorunda kalırız.
AK partili ve MHP’li dostlarımızın “Bizim dışımızda kalan siyasi partilerin böyle bir ittifak etrafında toplanacaklarını kestirememiştik, Meral Akşener’in başında bulunduğu İYİ Partinin seçime katılacağını düşünmüyorduk, CHP’nin seçime katılabilmesi adına 15 milletvekilini İYİ Partiye gönderebileceği ihtimalini de aklımızdan bile geçirmemiştik” şeklinde serzenişlerini de saygı ile karşılıyoruz ama unutmayalım ki siyaset böyle bir şey.
Bütün bu olup bitenler aziz milletimizin gözleri önünde cereyan ediyor, yapılanların iyi olduğu, kötü olduğu, toplum karşısında hoş karşılandığı yada karşılanmadığı ile ilgili kararı da 24 Haziran tarihinde sandık başına gidecek seçmenin vereceğini ve seçmenin vereceği her karara da “Eyvallah” dememiz gerektiğini de zaten bütün siyasetçimiz biliyor.
Seçmen bir siyasi partiyi iktidara getirdiğinde nasıl “Bizim seçmenimiz eğriyi doğruyu bilir” diyorsak, aynı partiyi iktidardan götürdüğünde de “Seçmen eğriyi doğrudan ayıramadı” saçmalığından da vazgeçmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Bu yüzen başta adaylıklarını açıklayan kim varsa başta onlar olmak üzere, milletvekilinden, belediye başkanına, bürokrattan , çiftçiye, yoldaki adamdan, holding patronuna kadar herkesin sakin olması ve olup bitenleri büyük bir “sükunet” içerisinde takip etmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Öbür türlü beş yılda bir seçim yapmaya bile gerek kalmaz, Sayısal çoğunluğuna güvenen partiler “Seçim 25 yılda yada 50 yılda bir yapılır” şeklinde bir yasa çıkartırlar olur biter.