Yahya Kemal Beyatlı 26 Ağustos 1922 tarihinde “Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi/Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi/ Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın/ Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın” şeklindeki şiiri yazarken “bu günleri görüyormuydu, görmüyormuydu “ sorusuna cevap bulmak zor, Yahya Kemal o günlerde hangi ruh hali yada duygusallık içerisinde bu şiiri yazmış olursa olsun bir noktadan sonra belki asırlar boyu unutulmayacak ders vermiş.
Bugün dünyanın hemen her noktasında devam eden savaşların temeli araştırıldığında altında mutlaka “Dini motifler” yatan “inanç savaşlarının” olduğu çok net bir şekilde anlaşılacaktır, Dünyada yaşayan milyarlarca insanın pek çok dini inanç olmasına rağmen Müslümanlık ve Hıristiyanlık dinlerine diğerlerinde daha fazla yönelmeleri asırlardır zaten “Hilal ve Haç kavgası” şeklinde yorumlanıyor.
Son Peygamber Hazreti Muhammed’in bir ümmeti olarak Özellikle Cuma namazlarında hutbede imam efendinin “İnneddîne ındallâhil İslam” Allah katında din islamdır şeklinde Peygamber Efendimiz zamanından beri hutbelerde okunan ayet uyarınca biz son dinin İslam olduğuna ve İslam dininin koruyucusunun da Türkler olacağına iman etmiş bulunuyoruz.
Dikkat edin yüzyıllardır dünyada var olan Müslümanların ne zaman başı sıkışsa iyi kötü az çok Türkiye başı sıkışanın yardıma koşan kendisini riske atan, sonucunda kendisine sıkıntı getirecek olsa bile gözünü kırpmadan mazlumun imdadına yetişen bir profil çiziyor.
Ortadoğu coğrafyasında bulunan ve nerede ise tamamı başta ABD ve İngiltere olmak üzere Emperyalist güçlerin kulu kölesi haline gelen Arap ülkelerinin içerisinde bulundukları durum dolayısı ile kıllarını bile kıpırdatacak halleri kalmadığı artık herkes tarafından biliniyor.
Arap Coğrafyasında var olan ülkelerde bir şekilde iktidarı eline geçirmiş olan ailelerinin can ve mal güvenliğini teminat altına alan ve kendilerine “Biz sizin ailelerinizi dünya durdukça iktidarda var edeceğiz, ancak sizden de beklediğimiz başta petrol ve diğer enerji kaynakları olmak üzere ve kadar yer üstü ve yer altı zenginlikleriniz varsa bizim işletmemize vereceksiniz” diyen batılı emperyalist güçler o ülkeleri kendilerine köle etmeyi başarmış durumdalar.
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere diğer emperyal güçler tarafından kanları sülük gibi emilen Arap Ülkelerinde dikkat edin İnsan hakları yoktur, böylesi bir yüzyılda kadınlar bırakın eşit vatandaşı insan olarak bile görülmezler, Demokrasi yoktur, Seçim yoktur, hak yoktur, hukuk yoktur.
Ortadoğudaki Arap ülkeleri memleketlerini Emperyal güçlere teslim etmiş, günlerini batılı ülkelerde gün etmekten başka hiçbir şey düşünmeyen zevk ve sefa aleminden geri kalmayan insanlar olarak bu ülkelerin kendilerine verdiği kadar bütçeler ile olağanüstü bir hayat sürüyorlar.
Bütün olumsuzluklarına rağmen Türkiye ‘de demokrasi iyi kötü işliyor, Vatandaşın başı sıkıştığı zaman gidip “Benim hakkımı hukukumu koruyun” diyeceği mahkemeler var, Seçimler zamanında yapılıyor, Vatandaş sevdiği siyasetçiyi ve partileri iktidara getiriyor, hizmetinden memnun kalmadığı partilere muhalefet görevi veriyor.
Türkiye’de isteyen herkes dini inancını özgürce yaşayabiliyor, İsteyen sabahlara kadar ibadet edebildiği gibi , eğlenmek isteyenler içinde sonsuz bir mecra var, bu yüzden Türkiye’yi bu coğrafyada var olan yönetimlerden ayırmamız gerekiyor.
Yüzü her şeye rağmen Avrupa’ya dönük olan genç Türkiye Cumhuriyeti bu vasfıyla da dünyada yaşayan müslümanların umudu olmaya devam ediyor, bu yüzden olsa gerek kendi ülkelerinde rahat bir yaşam süremeyen kim varsa Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine gelmek ve burada rahat bir hayata erişmek istiyor.
Burada her şeye rağmen Ortadoğu Coğrafyasını kan gölüne çeviren İngilizlere ayrı bir paragraf açmamız gerektiğine inanıyoruz Zira dünyayı ABD ile birlikte hatta ABD’nin de üzerinde bir güç ile yöneten İngiliz sömürgesi denilince genellikle Asya ve Afrika kıtaları akla gelse de bu gün İngiltere’yi tahtından eden ülke olan ABD bile eskiden bir İngiliz sömürgesiydi ve İngiltere’ye bağlı 13 kolonini 1783’te bağımsızlık kazanmıştır. Bu olaydan itibaren İngilizler gözlerini Asya ve Afrika’ya dikmişlerdir. İngiltere son olarak Ortadoğu petrollerine göz koymuş ve buraları işgal etmiştir. Hala İngiltere’ye bağlı 14 deniz aşırı sömürge devleti bulunmaktadır.
İngiliz emperyalizminin ekonomik sömürünün ötesinde elbette ki kanlı bir geçmişi de olmuştur. Ele geçirdiği her yerde insanlar öldürülmüş ve asimile edilmeye çalışılmıştır. Avustralya’da 1788-1938 yılları arasında sömürge valisi bulunduran İngiltere Aborjin katliamıyla anılmaktadır. Yine yaklaşık 100 yıl sömürdüğü Hindistan’da binlerce insanı katletmiştir.
Burada yaptığı katliamın dışında 1943 Bengal kıtlığı katliamında da yaklaşık 4,5 milyon insan ölmüştür. Sömürge dönemi boyunca doğrudan veya dolaylı yollarla yaklaşık 25 milyon Hintlinin öldüğü söylenmektedir. İngilizler 1. Dünya savaşından sonra Kenya’ya yerleşmiş ve topraklarının % 75’ine el koyarak köle olarak çalıştırmıştır. İngilizler kendisine karşı geldikleri için gözünü kırpmadan yaklaşık 15 bin Kenyalıyı katletmiştir.
Mısırı 1882- 1922 yılları arasında sömüren İngilizler buranın Osmanlıdan kopmasını sağlamıştır. Daha sonra Arap dünyasına el atıp Osmanlıya karşı kışkırtmış ve kopardığı toprakları Şerif Hüseyin’in çocukları arasında paylaştırmıştır. Bu gün hala Ortadoğu’da savaş ve istikrarsızlık varsa bunda aslan payı İngilizlerindir. Suriye, Irak ve Filistin’i ayıran İngilizler Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını sağlamıştır. İngilizler ikinci Dünya savaşından sonra eski gücünü yitirerek mevcut pozisyonunu ABD’ye terk etmiştir. Fakat yapılan bütün işgal ve katliamlarda ABD’nin en büyük müttefiki konumundadır.
Yukarıdan da anlaşıldığı gibi İngiliz emperyalizminin tarihi her ne hikmetse İslam dünyasının parçalanmasıyla çakışmaktadır. Parçalanan ve işgal edilen her Müslüman diyarında neredeyse bir İngiliz oyunu bulunmaktadır. İslam dünyasının kanayan yarası olan Filistin’in de sebebi olan İngilizler akla bazı sorular getiriyor.
Malum İngiliz emperyalizminin temelinde İngiliz burjuvazisinin büyüme hedefleri bulunmaktadır ve ülke sınırlarını aşan bu hedefler İngiliz dış politikasını etkilemektedir. Aynı burjuvazi Amerika’yı sömürüp bu günkü ABD’yi kurmuştur ve günümüz itibariyle iki ülkenin birbirine yakın dış politika gütmesini sağlamaktadır. Ne hikmetse bu dış politikanın hedefinde de daima İslam dünyası bulunmaktadır.
Bütün bu ifadeler sonrasında Yahya Kemal’in “Galib et ya Rab zira bu son ordusudur İslamın” diye tarif ettiği Türk milletinin ayakta durması dünyada var olan mazlum milletlerin de galiba tek umudu olarak hayat bulmaktadır.