Daha bir yıl önce bir misafiriniz ile orta halli bir esnaf lokantasında geleneksel çorba-et yemeği-pilav-çorba dörtlüsünü yada buna dörtlü ekseninde var olan ve merkezinde et bulunan sulu yemeklerden yediğinizde önce midenizi sonra da cebinizi yormayacak bir ücret ile keyifli bir şekilde o lokantanın kapısından dışarı çıkabiliyordunuz.
Geçtiğimiz hafta dört arkadaş yine orta halli bir esnaf lokantasında az çorba arkasından da birer porsiyon döner, iki kişiye bir salata dört kişilik ortaya bir tatlıya 830 lira hesap gelince ister istemez “Yan masanın hesabını da bize yazmış olmayasınız.?” şeklinde ironi yapmak zorunda kaldık.
Takip eden günlerde bir taraftan etrafımızdaki arkadaşlarımıza “dört kişilik bir esnaf lokantasında 836 lira hesap ödedik” dediğimizde arkadaşlarımızın tamamı “mutlaka bir yanlışlık olmuştur” şeklinde görüş bildirince kendilerine bu sefer “ hepimizin bildiği bir AVM’de iki çay içtik 32 lira verdik, bir çayın 16 lira olduğu memlekette bir kişilik yemek fiyatının 210 lira olması da normal” dediğimizi hatırlıyoruz.
Dün öğlen saatlerinde bize “Senin hesapta bir yanlışlık olmuştur” diyen arkadaşlarımızın tamamı ağız birliği etmişçesine “-Abi senin ödediğin rakam normal zira bizde dün bugün gittiğimiz lokantalarda aşağı yukarı aynı rakamları ödedik, hayat çok pahalı” diyerek bizim çektiğimiz sıkıntıya ortak oldular.
Normal şartlarda bir kişinin yukarıda sözünü ettiğimiz esnaf lokantalarında 50 liraya karnını doyurduğu bir süreçte bu rakamın birden bire dört katına çıkmasının verdiği şaşkınlık ve o şaşkınlıkla birlikte bizi çevreleyen karamsarlık şu sıra 84 milyonun ortak derdi durumunda.
Biz anlatmaya çalıştığımız bu anormal durumu her türlü siyasetin dışında değerlendiriyoruz, dün tükettiğimiz yemeği bu en az dört katı bir fiyatla alabildiğimiz bir süreç partili partisiz hemen herkesi derinden yaralıyor.
Burada “-Arkadaş sende yemeği dışarıda yeme, git evinde ye” şeklinde bir yönlendirme yapabilirler ancak bize bu tavsiyede bulunan arkadaşlarımızla birlikte kasaba, manava, bakkala, fırına gittiğimizde o ürünleri eve getirmenin de artık büyük bir maharet olduğu görülecektir.
Sonbahar mevsimini sonlandırıp kış mevsimine “Merhaba” diyeceğimiz günlerin arefesindeyiz, Havalar soğudu , çoğumuz kışlık elbiselerimizi çıkarmış durumda hazır bekliyoruz, ancak en yakın komşularımızın bile hava soğuk olduğu halde doğalgazı en son noktaya kadar yakmama kararlığını da çok yakından görüyoruz.
Elektrik pahalı
Doğalgaz pahalı
Su pahalı,
Akaryakıt pahalı
Gıda ürünleri el yakıyor.
Bu kadar pahalılığın olduğu bir ülkede işin doğrusu gelen hesabı gördüğümüzde lokantacı esnafına “-Yahu bu ne pahalılık” demeği de kendimize yediremediğimiz itiraf etmemiz lazım.
Söz konusu pahalılığın artık geriye doğru gitmeyeceğini hepimiz biliyoruz, hal böyle olunca geriye kendi genel giderlerimizi kısmak kalıyor.
Ama bu kısmayı nereye kadar götüreceğiz.?
Bu sorunun cevabını bizde bilmiyoruz.