Türkiye’de önceleri beş yılda sonraları dört yılda yapılan ancak şu an bilemediğimiz sebeplerden dolayı erkene alınan seçimlerde nüfusun nerede ise herhangi bir siyasi partiden aday adayı olmaları artık her kesim tarafından kanıksanır bir süreç haline geldi.
Normal şartlarda ortalama bir yaşantısı olanlar için Milletvekilliği, Belediye başkanlığı gibi makamlar aslında insanını hayatını zehir eden uğraşlardır, Özel hayatında sabah istediği zaman kalkan,özel keyifleri olan, gezmeyi dolaşmayı seven üstelik bu hayatı sürdürecek ekonomik bağımsızlığı da olanlar durduk yerde “Hele birde mebus olarak memlekete hizmet edeyim, yada belediye başkanı olarak beldemin daha yaşanabilir bir merkez olması adına katkı sunayım” dedikten ve bu hedeflerinin birisine da ulaştıklarında o güzelim yaşantıları bir anda başkaları tarafından programlanan bir kabus olarak karşılarına çıkıyor.
Tabi mebus olmak isteyen kitle sadece parası pulu olan yada çok uzun yıllar devletin en üst kademelerinde bürokratlık yaptıktan sonra “oldu olacak birde milletvekili yada belediye başkanı olayım” diyenlerden ibaret değil, zira birde ekonomik sıkıntılar dolayısı ile hayatını devam ettirecek kadar para kazanamayan ve tek çıkışı siyaset olarak gören başka bir kitle var.
Kim nereden aday olursa olsun kendisi ile ilgili kararı seçmenin verdiği her türlü seçim sonunda olağanüstü neticelere gebedir, bir bakarsınız çok büyük ümitler ile kurulan, var olan ekonomik potansiyeli dolayısı ile kamuoyunda ilgi gören siyasi partinin sandıklar açıldığında başarısız olduğu görülürken hiç hesaba alınmayan, şans verilmeyen siyasi partini de sandıkları kasıp kavurduğu gerçeğini bu millet pek çok kez görmüş geçirmiştir.
Umut vermeyen bir siyasi partinin sırf aday listesi dolsun diye sıralamanın beklide an sonlarına yazılan çoğu zamanda işi gücü olmayan hatta adaylıkla ilgili başvuru parasını bile denkleştiremeyen çok sayıda insan bir gün önce sıradan bir kişi iken seçim sabahı Türkiye’nin kaderinde söz sahibi olan bir parlamenter olabiliyor.
Milletvekillerine tanınan özlük hakları, Vatandaş asgari ücret ile çalışmaya mecbur bırakılırken aslında fazla olmayan ancak Türkiye’deki ücret dengesizliği yüzünden çok gibi görülen milletvekili maaşları, Milletvekili olduktan sonra o kişinin yapısına uygun ise iş takibi vs. derken bir dönem TBMM’de görev yapan siyasetçinin dönem sonunda olağanüstü zengin olduğu görülüyor.
İşte böylesi sonuçlar yüzünden her seçim arafesinde “ben bu mebusluk için yeterlimiyim” diye asla düşünmeyen çok sayıda partili “fırsat bu fırsattır, belki denk getirir hayatımı kurtarırım” diyerek daha süreç başlar başlamaz aday adayı olmakta hiçbir sıkıntı görmüyor.
Türkiye gibi 80 milyonluk dev bir ülkenin 600 kişilik parlamentosunun üyelerinin de kırk elekten geçip öyle TBMM’ye girmesi gerekirken bilgili-tecrübeli-ehil isimler geri duruyor böyle olunca da ortaya hiç kimsenin hoşnut olmadığı bir yapı çıkıyor.
Halbuki milletvekili maaşları bu kadar yüksek olmasa, Milletvekillerine tanınan imkanlar böylesine fazla olmasa o zaman vatandaşta siyaseti bir rant kapısı olarak görmeyecek, her seçim öncesi dosya vermeyecek böyle olunca da işinin ehli uzmanlar mebus olmak için uğraşacaklardır.
Bu söylediklerimizin hayata geçebilmesi için öncelikle vatandaşın hayat standardının yukarı çıkması herkesin yüzünün gülmesi, siyasi kavgaların artık son bulması, Seçimlerin bir ölüm kalım mücadelesi değil de sadece bir demokrasi şöleni olarak bilinmesi gerekiyor.
Herhangi bir işyerinde asgari ücret ile çalışan vatandaşla TBMM’de mebus olarak görev yapan siyasetçi arasındaki ücret uçurumu kapatılsa, bundan daha da önemlisi vatandaşın hayatı kolaylaştırılsa işte o zaman siyaset vatandaşın gözündeki önemini kaybedecek ve talep gören bir meslek olmayacaktır.
Beş yıllık zaman dilimi boyunca hiç tanımadığı insanların derdini dinlemek zorunda kalan, Düğün-Bayram-Cenaze gibi özel günleri asla ve asla kaçırma gibi bir şansı olmayan, daha da kötüsü milletin derdi ile uğraşmaktan kendi çocuklarının gözünün önünde büyüdüklerini bile fark edemeyen milletvekilliğinin aslında hiçte görüldüğü gibi olmadığı zaten yapanlar tarafından hemen her platformda anlatılıyor.
Bütün bunlara rağmen yazımızın başında da belirttiğimiz gibi Türkiye’de siyaset halen daha rant kapısı olarak bilindiğinden ve bu rant sürekli yeni zenginler ürettiğinden maalesef her seçim öncesi başta iktidar partisi olmak üzere diğer siyasi partilerin kapısında yatanların oluşturdukları kuyruk daha belli bir dönem azalmayacaktır.
Dileğimiz bu beklenen döneminin çok uzun sürmemesidir.