Her ne kadar şu sıralar gündem siyaset olsa da dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insan Allah’ın kendilerine bahşettiği ömrü daha rahat yaşamanın, daha kaliteli yaşamanın ama daha da önemlisi daha uzun yaşayabilmenin yollarını arıyor.
Dünyanın pek çok ülkesinde var olan bilim adamları tarafından hayatımıza katılan ve insan oğlunun daha iyi şartlarda yaşamasına vesile olacak buluşlar sayesinde bir zamanların deva bulunmaz hastalıklarından şimdilerde daha az söz ediliyor, başta Kanser olmak üzere insan hayatını zorlaştıran pek çok hastalığın yeni tedavi araçları ile önüne geçiliyor.
Bu kadar gelişmenin karşısında “ Her derdin çözümü var ölüme çare yok” diye hayıflanan ve ne kadar yaşlanırsa yaşlansın ölüm denen gerçek ile karşılaşmak istemeyen insanoğlu bu çerçevede dünyada biraz daha fazla kalmak adına gözünü-kulağını herkesi sevindirecek bilimsel buluşlara çevirmiş durumda.
Geçtiğimiz günlerde Televizyonda 2009 ABD yapımı Bilim kurgu-Aksiyon-Gerilim “Surrogates-Suretler) isimli bir sinema filmi seyrettik, Normal şartlarda bilimkurgu üzerine yapılan sinema filmlerine pek itibar etmeyiz ancak yaşımızın artık ileri safhalara gelmesinden olsa gerek “Suretler” isimli sinema filmi ilgimizi çekmeye yetti.
Filmde FBI ajanları (BRUCE WILLIS ve RADHA MITCHELL) bir üniversite öğrencisinin gizemli cinayetini araştırmaktadır.” Bu öğrenci insanların kendilerinin kusursuz robot versiyonlarını sahip olmalarını sağlayan yüksek teknoloji ürünü suret olgusunun yaratıcısı olan kişiyle bağlantılıdır. Sağlıklı, iyi görünümlü ve uzaktan kumandalı makineler olan suretler, insanların yerini almakta ve böylece insanların evlerinin rahat ve güvenli ortamından çıkmadan dışarıdaki hayatı yaşamalarına imkan tanımaktadır. Cinayet beraberinde cevap arayışını getirir: maskelerle dolu bir dünyada kim gerçektir ve kime güvenebilirsiniz?” sorusuna cevap arayan sinema filmi aslında yaşlanmaya başlayan hemen herkesin ortak kaygısı.
Ana rahminden dünyaya gelen insanoğlu hayata “Merhaba” dedikten sonra şartlara ve ekonomik durumuna göre bir hayat sürüyor, Çocukluk dönemi-gençlik dönemi-olgunluk dönemi isimli merhaleler olağanüstü bir hızla geçip sıra yaşlılık dönemine geldiğinde istisnasız herkes bir anda “acaba yaşlanmayı durduracak bir çözüm bulabilirmiyim.?” diye kendisinden öncekiler gibi arayışlara giriyor.
Yaşlanmayı durdurmadan önce hepimiz biliyoruz ki Bilim insanları “Acaba ölüme çare bulabilirmiyiz.?” Şeklideki sorulara uzun süre cevap aradıktan sonra bunun mümkün olmadığını anladıktan sonra “hiç değilse yaşlanmanın önüne geçecek, yaşlanmayı önleyecek teknolojiyi nasıl bulacağız ile ilgili kafa yoralım” noktasına doğru yöneldiler.
Televizyonun siyah beyaz olduğu günlerde “Altı milyon dolarlık adam” isminde bir dizi vardı, Türk seyircisinin daha çok “Biyonik adam” olarak bildiği dizide bir şekilde vücudunun bir tarafı hasar gören dizi kahramanının o günün teknolojisi ile daha çok plastik cerrahiyi öne çıkaran tedavi metotları anlatılmaya çalışılıyordu.
Bugün kendisini yaşlanmanın eşiğinde gören ve yaşlanmanın da kendisine göre olmadığını düşünen erkek-bayan kim varsa önce kilo verebilmek için doktora gidiyor, sonra dökülen saçlarının yerine en son teknoloji ile saç ektiriyor, eğer görme ile ilgili bir sorun varsa başta gözleri çizdirmeden başlayıp lens taktırmaktan tutunda onlarca çözüm önerisini deneyip dünyayı daha iyi görecek teknolojiye ulaşmanın yolunu arıyorlar.
Tabi yaşlanmayı durduracak argümanları sadece saç ektirmek ve gözleri çizdirmek ile sınırlama yanlış olur, 60 yaşındaki bir insana simsiyah saç ekmek normal sayılmaz, o yaşta bir insanın ellerinde yada vücudunun bir başka bölgesindeki kırışıklıkların düzeltilmesi de gerekebilir.
Seyrettiğimiz “Suretler” isimli sinema filminde bilim insanları daha çok yaşlanmanın eşiğindeki insanları kendilerini hangi yaş ve hangi surette görmek istiyorlarsa o bünyenin içerisinde teknolojik olarak gönderip sahaya sürmek gibi olağanüstü bir mucize gerçekleştiriyorlar.
Daha çok bayanların ilgi gösterdiği bu projede karısının yaşlanmaya başladığı zamanlarda otuzlu yaşlardaki bir surete girdiğini bilen Erkek sonunda “Ben senin başka bir surete girmeni istemiyorum, seni olduğun gibi seviyorum” dediği an galiba hayatımızın da mihenk taşı zaman.
İşte bu “seni olduğun gibi seviyorum” ifadesi bir anda insanın yaşlanmaması adına verdiği bütün kişisel yada teknolojik mücadeleyi de bir anda çöpe atan bir anlayıştır, Biz erkeklerin daha yakışıklı bayanların da daha çekici görünmek adına başvurdukları her türlü teknolojik operasyonları saygı ile karşılıyoruz, Ancak bu karşılamayı yaparken de “Her yaşın ayrı bir güzelliği var” söylemini de kesinlikle unutmuyoruz.
Bizim de yaşadığımız ve isimleri “ilkbahar-yaz-sonbahar-Kış” şeklinde dört adet mevsim var, insanoğlu kendisini ister istemez bu dört mevsime göre hazırlıyor, yaz mevsiminde kayak yapamayacağını da biliyor, kış mevsiminde denize giremeyeceğini de.
İnsan vücuduna yapılacak olan operasyonların sağlığımızın daha iyi olmasına yarayacağı noktada uygulanması gerektiğini düşünüyoruz, Kaza geçiren, her hangi bir ateşli silah ile yaralanan, Savaşta kimyasal bir saldırıya uğrayan insanların vücutlarına zaten teknolojinin kazandırdığı bilimsel tedavilerin en üst şekilde uygulandığı bir süreci yaşıyoruz.
Savaşların asla bitmediği ve bitmesinin de kolay kolay beklenmediği bir çağda teknolojide en üst seviyeye çıkan ülkelerin ortaya çıkan savaşlarda asker kaybetmemek üzere geliştirdikleri kurşun geçirmeyen, yanmayan, yaralanmayan yapay askerleri sahaya sürmeye başladıkları da artık herkesin kabul etiği bir gerçek.
Dünya var olduğundan beri eskiden teknolojik buluşlar ortalama 50 yada 100 yıllık zaman dilimleri ile hayatımıza “Merhaba” diyordu, Ancak içerisinde bulunduğumuz günlerde nerede ise hayatımıza direk etki eden pak çok buluş bırakın yılları ayları nerede ise günlük olarak hayatımıza giriyor.
Dolayısı ile insanoğlunun yazımıza başlık olan “Suretlerin” yada “Maskelerin” arkasına sığınma arzusunun her geçen gün artarak devam edeceği gibi bir gerçek var, Lokman Hekim’den beri ölüme çare arayan ancak bulamayan bilim insanlarının da en azından “daha sağlıklı bir hayat” adına oluşturdukları “Suretlerin” biraz daha insan gibi düşünen yapay organizmalar olmasını temenni etmekten başka da hiç kimsenin elinden başka bir şey geleceği yok gibi.