Türkiye uzun bir süredir siyah beyaz bir hayat yaşıyor, Böyle bir süreçte hiç birimiz için ara renklerin bir önemi kalmıyor, Çoğumuz için renkler arasında gri yoktur mesela...
Oysa bize öğrettiler ki sadece gri bile ne çok renktir aslında.
Bir ucu beyaza yakın diğer ucu neredeyse siyah.
Hayatımızda sadece iyi ve kötü kaldı böyle düşünenler yüzünden taraflar kendi değer yargılarına, kendi bakış açılarına uymayan insanları acımasızca yaftalıyorlar, yargılıyorlar.
Böyle olunca karşısındakinin farklı tercihleri olabileceğini, ya da farklı bir öğretiyle belki de o sırada iyi bir şey yapıyor olduğunu düşündüğünü bilmek bile istemezler.
Birkaç gün önce Türkiye’nin ilk yerli otomobil markası olacağı söylenilen TOGG’un lansmanından sonra ortaya çıkan tablo karşı karşıya kaldığımız siyah-beyaz renklerine ne ölçüde mahkum olduğumuzu bir kez daha ortaya çıkardı.
Türkiye’nin yarısı 2030 yılına kadar TOGG markalı bir milyon otomobil üretileceğini üretilen otomobillerin tüm dünya ülkelerine satılacağını savunurken ülkenin değer yarısıda TOGG’un kesinlikle yerli marka bir otomobili olmayacağını sadece montajdan ibaret olacağını savunuyor.
Halbuki otomobili savunanlar TOGG’un serüvenini abartmadan anlatsalar, artık dünyanın en bilinen otomobil markalarının pek çok parçasının dünyanın değişik ülkelerinde imal edildiğini kamuoyu ile paylaşsalar vatandaşın daha kolay ikna olacağını ortaya çıkacaktır.
Otomobili savunmayan tarafta bira merhametli olsa yanlış yapılan bir imalatın bile hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğunu bunun içinde muhataplarına biraz kredi açmanın daha olumlu bir yaklaşım olacağını anlayabilirler.
Ancak yazımızın başında da belirttiğimiz gibi ara renkleri kaybettiğimiz gibi ara fikirleri de kaybettiğimiz müsamaha denilen güzelliği de çoktan rafa kaldırdığımız bir süreci yaşıyoruz.
Bu karşıtlığı sadece otomobil ile sınırlandırmak son derece yanlış bir yaklaşım olur, bizi epey bir uğraştıran “kanal İstanbul” projesi başta olmak üzere daha yüzlerce proje karşısında mutlaka ama mutlaka taraf olmak zorunda bırakılıyoruz.
Böylesi bir noktada iş dönüp dolaşıyor 2018 yılında ilk defa tanıştığımız Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde düğümleniyor, Sözünü ettiğimiz sistemde kazanabilmek ve iktidar olabilmek için gereken 50.1 oy oranını yakalamak için var olan seçmenin yarısının oyunu almak gibi bir mecburiyet olunca 84 milyon vatandaşta ister istemez taraf yada karşı taraf olmak zorunda kalıyor.
Bizim bu şekildeki bir tarafgirlikten bir an önce kurtulmamız gerekiyor,
Aksi takdirde belki yüzde yüz faydamıza olan bir projeye bir taraf anında olumsuz tavır takınırken hiçbir işe yaramayan bir projeye de yine siyaseten baktığımızdan “Evet” demek zorunda kalıyoruz.
Bu durumun hiç birimize yani 84 milyon vatan evladının hiç birisine faydası yok.
Zarardan başka..