Tarihi kimi kaynaklara göre 5 bin, kimi kaynaklara göre de 10 bin yıl eskiye dayanan Türk milleti, bugün 5 kıta üzerinde 300 milyon nüfusa sahip, 8’i bağımsız 40 küsur devlet ve özerk bölgeden oluşan önemli bir güç.
Bu devletlerin kuşkusuz birbirlerine yapacakları katkı ve destek çok önemli.
Arap Birliği, İngiliz Milletler Topluluğu, Fransız ve İspanyol milletler topluluğu ve dili konuşan ülkeler birlikleri gibi kuruluşlar dünya sahnesinde önemli roller oynuyorlar.
Bugün sadece İngiliz Milletler Topluluğu’nun iç ticaret hacmi 600 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Dünya ticaretinde önemli aktör.
Peki bizim Türk Dünyası için böyle bir organizasyonumuz var mı?
Ne yazık ki yok…
Arada bir yapılan devlet başkanları zirvesi ya da ikili ilişkiler veya ziyaretler harici İngiliz Milletler Topluluğu veya Arap Birliği gibi blok karar alabilen bir mekanizmamız var mı?
Hatta böyle bir kurumumuz var mı?
El cevap, hayır!
Peki niye yok?
Türklerin dünya üzerinde hâkim olduğu dönemler medeniyetin, insan hak ve güvenliğinin zirve yaptığı; sanatın ve sanatçının korunduğu en muhteşem dönemler değil midir?
Peki niye biz Arap Birliği veya İngiliz Milletler Topluluğu gibi bir yapılanmayı oluşturmuyoruz?
Bu konuda turizm bakanlığına bağlı bir kurum ile yol alına bilinir mi?
Kültür Ve Turizm Bakanlığı’ndaki bürokratlar bu konuda ne kadar yetkin olabilirler?
İşin romantik veya slogan kısmını bir kenara bırakırsak; çok ciddi bir teknik alt yapı ve bilgi birikimi gerektiren Türk Dünyası konusunda yetişmiş ve yetkin insan bulmak ne yazık ki zaten bir hayli zor.
Romantik hülyalar yerine ayağı yere sağlam basan projelerle, sloganlar yerine mevcut durumu değerlendiren; ileriye dönük gerçekçi projeler üretebilecek bir yapı oluşturulması olmazsa olmaz bir şarttır.
Bu konuda;
• Mevcut asimilasyon uygulamalarına karşı politikalar üretilmesi,
• Ticaret hacminin genişletilmesi,
• Teknoloji transferi,
• Ortak alfabe işinin bir an önce tamamlanması,
• Ulaşım ve iletişim imkânlarının çeşitlendirilip ucuzlatılması,
• Güvenlik ve terör konularında iş birliği ve ortak üretim,
• ‘Eurovision’ benzeri bir üst yayın kurulunun hayata geçirilmesi,
• Türkvizyon ve benzeri yarışmaların yaygınlaştırılması,
• Bilgisayar ve internet konularında alternatif millî sistem kurulması
• Ve millî bilincin ve hedeflerin (özellikle Türkiye’de) gençlere verilmesi;
Gibi konu başlıklarında hızla yol alınması gereklidir. Bunlar hayata geçmediği müddetçe sloganlarla ve hayallerle debelenip dururuz.
Bütün bunlar için ise Türkiye’de başta olmak üzere bütün Türk dünyası devletlerinde müstakil Türk Dünyası bakanlıkları kurulmalıdır.
Ve bu bakanlıkta görev alacak personel temin edilirken kesinlikle “işi ehline verin” emri ilahisine dikkat edilmelidir.
Çünkü bütün insanlığın sorumluluğu bu arkadaşların üzerinde olacaktır, velhasıl Dicle kıyısında bir koyunu kurt kapsa sorumluluğu bizimdir, vebali büyüktür.