"Benzin vardı da biz mi içtik?" Süleyman Demirel.
"Urfa’da sanki Oxford vardı da biz mi gitmedik?" İbrahim Tatlıses.
"Vekillik, başkanlık verdiniz de biz mi yapmadık ?" Yüksel Ercan.
Bizimle çok fazla samimiyeti olmayan ancak hayatımızın bir bölümünde bir şekilde tanıştığımız, tanıştıktan sonrada ilişkilerimizin devam ettiği yada tanışmadığımız halde bir başka dostumuz vasıtası ile bize ulaşarak kendisine göre var olan “ufak-tefek” problemlerinin çözümü adına telefonda “merhaba” dedikten yada gazeteye gelip her an hazır olan soğuk su ve sodayı içtikten hemen sonra problemini söylemeden önce bizi her zaman keyiflendireceğini düşündükleri “Reis seni eninde sonunda milletvekili yapıp Ankara’ya göndereceğiz” şeklindeki bir parmak balı dilimize sürdükten ve bizim yüzümüzdeki tebessümü gördükten hemen sonra asıl meseleyi anlatmaya başlıyorlar.
Siyasete bizim gibi bir şekilde bulaşmış ancak yine bizim gibi başarısızlıkta tavan yapmış kişi yada kişilere “Seni milletvekili yada belediye başkanı yapamadık ancak üzülme ilk seçimde Ankaradasın olmadı burada belediye başkanısın” şeklindeki “pembe yalanlar” günde kaç kişi tarafından kaç kişiye söyleniyor, Allah bilir.
Hemen her genel seçimde işin doğrusu karşımızdakilerin inanmadıkları halde bizim için söyledikleri bu “pembe yalanlar” ne yalan söyleyelim bizimde hoşumuza gidiyordu, Yıllar yılı tüm Türkiye seçim havasına girmişken bize gaz verenler yanımızdan ayrıldıktan sonra kendi kendimize “Neden olmasın henüz ellili yaşlardayız, Önce partimizin genel merkezi bizi milletvekili adayı yada belediye başkan adayı olarak belirler arkasından seçmen de bizim kendilerine ne kadar büyük hizmet aşkı ile yanıp tutuştuğumuzun farkına varırsa en azından bir dönem vekillik yaparız” diye düşünüyorduk.
Mensubu olduğumuz siyasi partinin üst yönetimi başta olmak üzere birkaç milletvekili, eski belediye başkanları ve kanaat önderleri olarak sahada kim varsa kendilerine “Değerli büyüklerimiz halkımıza hizmet için yanıp tutuşuyoruz, içimizde yanan ve bir türlü sönmeyen bu ateşin sönmesi adına elimi tutun, sesime ses verin, beni halkımla buluşturun” şeklindeki çağrımıza bir tamamı “Senden iyisinimi bulacağız, aday ol bakalım elimizden ne gelirse yaparız, sen bu kentin değerisin, hafızasısın vs.vs” cevabını verince “galiba işimiz tamam” diye düşünmeye başladığımızı hatırlıyoruz.
Ancak sözünü ettiğimiz bu üst yönetim bizden başka muhtemelen yüzlerce kişiye daha “ senden iyisinimi bulacağız aday ol bize düşeni yaparız” demiş olacaklar ki biz başvuruyu yaptıktan saatler sonra yaklaşık yüzlerce kişinin daha aday adaylığı için başvuru yaptıklarına şahit olduk.
Sonrası malum bizim gibi aklından milletvekilliğ yada belediye bşkanlığı geçiren birazda yakın çevresinin “bu işi senden daha iyi hiç kimse yapamaz, bunca yıllık bilgi birikim ve deneyimini halkımız için kullanmanın tam zamanı gün bu gündür” şeklindeki gazı ile yola çıkan yüz kişiden biz dahil doksan dokuz tanesi çırak çıktı.
Aday adaylığı sürecinde yarış dışı kalınca bütün aday adayları gibi bizde aday gösterilen arkadaşımızı tebrik ettikten ve “Vallahi kendim aday gösterilmiş kadar sevindim, Seçim akşamına kadar 7/24 uyumadan birlikte koşacağız, telefonum 24 saat açık bize düşen ne varsa lütfen çekinmeden ara” şeklindeki “tarihin en büyük yalanlarından” birisini söyledikten sonra adayı seçileceği güne kadar tek başına bıraktıktan sonra işimizin başına döndük.
Genel seçim sonrası bilindiği gibi 31mart 2019 tarihinde ortaya çıkan netice hepimizin malumu seçilen belediye başkanları gitti görevi eski başkanlardan devralarak koltuğa oturdu, diğer aday adaylarının da en azından gönlünü almak isteyen misafirler "Geçmiş olsun hak senindi ama siyasette olur böyle şeyler. 5 yıl su gibi geçer gider, sen başkan olursun" şeklindeki pembe yalanı söyledikten bilemediniz 10 dakika sonra mevcut başkandan randevu alabilmek aldıktan sonrada “Başkanım vallahi, billahi ekmek Kuran çarpsın ki çoluk çocuk aylardır senin kazanman için çalıştık, başkanlık zaten senin hakkındı, başkası olsaydı biz çok üzülürdük” diye Allah ne verdiyse sallayıp durmaktan asla geri kalmadılar.
Geçtiğimiz hafta içerisinde bizi ziyarete gelen bir siyasetçi dostumuz "Yüksel bey maşallah çok dinçsin, duruma göre gelecek seçimde yine siyaset yapacaksın, bize düşen bir şey var mıdır?" diye sorar sormaz "Aman gözünü seveyim, yaş artık 60 oldu. Bundan sonra tek hedefim akşamları televizyonun karşısındaki koltuğa uzanmak, boşuna gaz verme" cevabını verdik.
Biz ilçe başkanı olduğumuzda 27 yaşındaydık. O dönemler milletvekili yada belediye başkanı olabilme ihtimali bugüne göre çok daha kolaydı,
Ancak o tarihlerde bizim de mensubu olduğumuz siyasi parti tek başına iktidar olamayınca yada herhangi bir koalisyonda yer alacak sayıda milletvekili, kazanamayanınca Yüksel Ercan olarak bizde hedeflediğimiz yerde olamadık o esnada kafamızı çevirdik ki 30 yılımızda su gibi geçip gitmiş.
Siyasetin yapılacağı en güzel yıllarda netice alamamış birisi için bundan sonrası zaten karanlık, dolayısı ile bizim için "Tam senin siyaset yapacağın zaman, hazır ol" diyen dostlarımız sağ kulağımızdaki deliği gösteriyoruz.
Öpülecek başka yer kalmadı zira.