Merhaba Değerli Dostlarım,
Tükçede "İpin ucu puştun elinde" diye bir deyim vardır. Bir işle, bir olayla ya da bir durumla ilgili olarak kontrolün bizde değil de bir başkasında olması ve o kişinin de güvenilir olmaması halinde bu deyimi kullanırız.
Eğer ipin ucu puştun elindeyse; puştun ne yapacağı ve ne zaman nasıl davranacağı belli olmadığından, hiçbir şekilde güvende değiliz demektir. Sıkıştığı zaman puşt puştluğunu yapacağından, puştla dostluk olmaz, ona güven olmaz.
Bu sözün çıkış kaynağı olan hikâye ise şöyledir;
Vakti zamanında genç bir adam, medrese eğitimini tamamlayarak bir camiye imam olarak atanır. Ne oldum demeye kalmadan da ilk Cuma namazı gelip çatar. Genç imam, heyecanlı ve telaşlıdır. Caminin yaşlı hatibinden yardım ister. Hatip bir çare düşünür ve bulur. Hatibe ayrılan yer ile mihrap arasına ucu halkalı bir ip çekerler. Delikanlı, hutbe için mihraba çıktığında bu halkayı ayak başparmağına geçirecek, olur da bir hata yaparsa, yaşlı hatip ipi çekerek onu uyaracaktır. Neyse, bizim delikanlı hutbe için mihraba çıkar ve ipin halkasını, kaşla göz arasında, ayak başparmağına geçirir. Hutbe başlayınca, imamın her cümlesinde yaşlı hatip ipin ucunu çekerek genç imamı çaresizlik ve utanç içinde bırakır. Genç imam yaşlı hatiple bir an göz göze geldiğinde, işin içinde, bir puştluk olduğunu anlar. Bir yandan sarığını-cüppesini çıkarırken, bir yandan da cemaate seslenir:
- Ey cemaat-i müslimin! Hakkınızı helâl edin, benden size imam olmaz. Çünkü, ipin ucu puştun eline geçti.
Meselenin aslı ise şudur; Yaşlı hatibin mektep-medrese kaçkını, işsiz-güçsüz bir oğlu vardır. Cemaati ikna ederek, camiye ücretli imam yapmaya çalışmaktadır. Devletin gönderdiği kadrolu imam, oğlu için hazırladığı bu planı suya düşüreceği için, böyle bir yola başvurmuştur.
Şimdi gelelim asıl konumuza;
Güvenlik güçlerimiz son zamanlarda, hem yurt içinde ve hem de yurt dışında, hain ve düşmanlara karşı büyük bir mücadele vermektedir. Bu mücadelelerde (eskiye göre) çok üstün başarılar sağlandı ve sağlanmaya da devam edilmektedir. Hain terör örgütleri kahraman ordumuzun tokatını hergün yüzlerinde hissetmekte ve kaçacak delik aramaktadırlar. Hatta bunun da ötesinde, bu teröristlere kucak açıp destek olan ülkeler bile, ne olduklarını şaşırmış vaziyetteler. Teröristlere yapmış oldukları binlerce tır dolusu silah ve mühimmat yardımının ve onlar için hazırladıkları tünel ve mevzilerin bir işe yaramadığını hayretle müşahade etmektedirler. Güvenlik güçlerimiz, çok şükür ki, her girdiği operasyondan artık zaferle çıkmaktadır.
Şimdi gelelim kritik soruya;
Eskiye göre ne değişti de, durum yüz seksen derece tersine döndü?
Bu sorunun cevabı çok kısa ve gayet net;
İpin ucu artık puştta değil !
Bu sözü biraz açalım isterseniz;
Artık, dağı-taşı bombalayan bir ordu yerine, direk hedefe yönelik isabetli operasyonlar düzenleyen bir ordumuz var.
Çünkü, istihbarat kurumumuz, kendi içerisine çöreklenmiş FETÖ'cü hainlerden ve dolayısıyla onların verdiği maksatlı ve yanlış istihbaratlardan kurtularak, doğru istihbaratlarla hareket eder hale gelmiştir. Yani, istihbarat açısından, ipin ucu artık puştun elinde değildir.
Bir başka husus ise, ordumuzun kullanmaya başladığı araç-gereç, silah ve mühimmatın yüzde 70-75 oranında millileşmesidir. Eskiden, dost görünümlü düşman devletlerden büyük paralar vererek alınan araç, silah ve mühimmatlarla yapılan mücadelelerde, bunları veren devletlerin direktif, veto ve benzeri kısıtlamaları yüzünden büyük sıkıntılar yaşanmakta ve dolayısıyla operasyonların başarısı da sınırlı kalmaktaydı. Ama bugün durum değişti; artık ordumuz, başta Aselsan olmak üzere, milli kuruluşlarımızın ürettiği silahları kullanarak terörist ve düşmanlarla mücadele etmektedir. Hatta bu kuruluşlar yalnızca ordumuza yönelik üretim yapmakla kalmayıp, başka ülkelere de hatırı sayılır miktarda silah ve araç-gereç ihracatı yapmaktadırlar.
Yani, eskiden milyarlarca lira para vererek satın aldığımız malzemeleri kendimiz üreterek, silah sanayisinde büyük ölçüde millileşmiş durumdayız. Artık ne ABD'ye, ne de başka ülkelere eskisi gibi bağımlılığımız bulunmamaktadır.
Kısacası, araç-gereç, silah ve malzeme konusunda da, ipin ucu artık puştun elinde değil.
Son olarak, insan unsuru hususunda eskisinden çok daha sağlam ve güçlü bir ordumuzun var olduğunu bilmenizi isterim. Malum olduğu üzere, hain FETÖ örgütünün özellikle çöreklendiği kurumların başında askeriye ve polis teşkilatı geliyordu. 15 Temmuz hadisesi öncesinde, bu örgütün himaye ve emrinde olan binlerce rütbeli asker, bu hain örgütün emir ve talimatları doğrultusunda hareket etmekteydi. Böyle olunca da, terör ve hainlerle mücadelede başarı şansı son derece kısıtlı kalmaktaydı.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında gerçekleştirilen temizlik operasyonları ile, askeriye içerisindeki hain unsurlar çok büyük oranda temizlenmiş ve böylece askeri operasyonların başarısı artırılabilmiştir. Bunun örneklerini, yakın zamanda gerçekleştirilen "Zeytin Dalı" operasyonunda, 2016 yılındaki "Fırat Kalkanı Harekatında" ve Türkiye'nin doğu ve güneyinde gerçekleştirilen operasyonlarda görmek mümkündür.
Sonuç olarak, askeriye içerisinde de ipin ucu, artık puştun elinde değildir.
Sevgili Dostlarım,
Tarih bize göstermiştir ki, milletimizin en önemli gücü kendi varlığından kaynaklanır. Gerçek dostlarımız bize güç, dost sandıklarımız ve düşmanlarımız ise hep zarar vermiştir. Bu nedenle dostumuzu-düşmanımızı iyi belleyip, mümkünse başkalarından medet ummaktan kurtulmalıyız. Birbirimizle kenetlenmeli ve içimizdeki iman ateşini, vatan-millet sevgisini güçlendirmeliyiz. Parçalanıp bölünürsek, şüphesiz ki Allah'ın buyruğuna da aykırı hareket etmiş oluruz. Çünkü Yüce Yaradan, Al-i İmran sûresinin 103 üncü ayetinde;
"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın?.." buyurmaktadır.
O halde zaman, birlik beraberlik ve topyekün diriliş zamanı; kendi göbeğimizi kendimiz kesip, ayaklarımız üzerinde durma zamanı. Yoksa, birgün gelir ve güvendiğimiz dağlara karlar yağar.
Esen kalın sevgili dostlarım...