Geçtiğimiz akşam iftar sonrası bir şehir turu attıktan sonra kent meydanında biraz soluklanmak ve çay içmek adına mis gibi çayın demlendiği semaverin yanına konuşlandık, bizim orada olduğumuzu gören birkaç İYİ Partili arkadaşımızda geldi oturdu biraz sonra CHP’li kimliği ile bilinen dostlarımız geldi, on dakika sonrada AK Partinin ilçe yönetiminde görev yapan 3 arkadaşımız ile son derece güzel ve seviyeli siyaset ağırlıklı sohbet başladı.
Kısa bir süre önce bizim uzun yıllardır tanıdığımız ve çok kısa bir zaman MHP il yönetiminde bulunan bir arkadaşımızda sohbete dahil oldu, çay-kahve-sohbet derken vaktin bir hayli ilerlediğinin farkına varıp “-Arkadaşlar bize müsaade” talebinde bulunduk.
Bizim kalkacağımızı duyan tüm arkadaşlar “-Abi seni her zaman bulamıyoruz, bu kadar ortak dost ve her partiye mensup arkadaşımız varken bir hatıra fotoğrafı alalım en azından gelecek günlere bir dostluk hatırası kalır” dediklerinde “Hay hay” cevabını verdik.
Bütün arkadaşlarımız fotoğraf için birbirine yaklaştığında daha önce MHP il yönetiminde bulunan arkadaşımız “-Ben fotoğraf karesine girmek istemiyorum, bu karede görünmem bana sıkıntı verir sorun yaşatır “ dediğinde önce onun adına üzüldük sonrada kendi kendimize “-Bu kadar ayrışma ne arada oldu.?” sorusuna cevap bulmaya çalıştıysak ta işin doğrusu net bir neticeye ulaşamadık.
Siyaseti Ankara’da yani partilerin üst noktalarındaki siyasetçilerin birbirleri ile olan sataşmalarına hiçbir şekilde katılmamakla birlikte bir noktada Evet diyebiliriz zira bizim gibi ülkelerde siyasetçinin birbirlerine olan sataşmalarının halen daha prim yaptığı çok net bir şekilde kabul edilebilir.
Ancak en az 30 yıl bir yerleşim merkezinde ikamet etmiş, bu 30 yıllık zaman dilimi içerisinde aynı partide görev yapmış insanların sırf şu an başka bir partiden olması dolayısı ile selamı sabahı kesmelerinin sebebini işin doğrusu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Siyaseti bir bürokrasi gibi değerlendirmek yanlış olur, neticede bürokratlar iktidara gelen siyasi partiler tarafından oluşturulan kadrolardır, yani bürokrasinin patronu siyaset kurumudur.
Ancak bir şekilde kurulan siyasi partilerin patronu sadece ve sadece millettir, bu yüzden “Partileri siyasetçiler kurar ancak kurulan siyasi partilerin yaşayıp yaşayamayacağına ise millet karar verir” şeklinde harika bir tanımlama bulunmaktadır.
Birbirinin acı gününde, düğününde bulunan komşusunun cenazesinde tabutun altına giren belki askerlik görevini birlikte yapan dostlar maalesef siyaset dolayısı ile aynı fotoğraf karesinde bulunamıyorlar.
Bu kadar ayrışmanın bizi nereye götüreceği meçhul, ancak gittiğimiz noktanın da hiç iyi olmadığını görmemek için kör olmak gerektiğine inanıyoruz.
Toplum yeniden kucaklaşmadan, birbirini sevmeden, siyaseti ötelemeden, “bu partiler yokken biz vardık, siyaset bizi neden ayrıştırıyor” sorusuna cevap bulmadan huzura ermemizin mümkün olmadığını bizde görüyoruz 84 milyon vatan evladı da görüyor.
Lütfen biraz daha sağduyu…