Birinci Dünya Savaşının bitişinin 100.yıldönümü öncesi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron çok ilginç açıklamalarda bulundu.
Macron; "Gerçek bir Avrupa ordusuna sahip olmadıkça Avrupalıları koruyamayacağız. Tehditkâr olabileceğini gösteren ve sınırlarımıza dayanmış bir Rusya'ya karşı, daha egemen, ABD'ye bağımlı olmayan ve tek başına kendini savunan bir Avrupa'ya ihtiyacımız var" dedi.
Aslında, AB ülkeleri tarafından uzun zamandır kapalı kapılar ardında seslendirilen düşüncelerini ilk defa dünya kamuoyu önünde güçlü bir şekilde dile getirdi.
Bu açıklamanın içerisinde bugün dünyadaki mücadelenin kimlerle kimler arasında olduğunu görebiliyoruz.
Bir tarafta ABD ve Rusya diğer tarafta AB ülkeleri olduğu açıklamanın içerisinde açıkça zikredilmiş.
ABD Başkanı Trump’ın Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un bu açıklamalarına karşı verdiği yanıt aslında işin vahametini ortaya koyuyor.
Birinci Dünya Savaşının sonuçlarına benzer yeni yapılanmalar oluşturacak büyük bir mücadelenin içerisinde olduğumuz görülüyor.
Özellikle Rusya tarafından bilinçli olarak ABD ve AB ayrışması ve bunun doğal sonucu olarak çatışması körükleniyor.
Bu ayrışmanın ve çatışmanın sonucunda murad edilen AB ‘nin zayıflayarak dağılması, küresel bir güç olma iddiasından vazgeçmesi ve yeniden ABD ‘nin güdümünde varlığını sürdürmesi isteniyor.
Ancak dünyada yeniden yapılanmayla sonuçlanacak bu mücadele kullanılan araçlar, Birinci Dünya Savaşında kullanılan araçlardan farklı olduğu görülüyor.
Geçmişte savaşın sonucunu belirleyen tek güç ordular iken bugün artık ordular mecbur kalınca devreye giriyor.
Dini motiflerle süslenmiş terör ve teröristler savaşın ana aktörleri olarak karşımıza çıkıyor.
Hatta ülkemizde de bu konuda yaygın kanı, Yahudi –Evangelist bir grubun başta İslam dünyası ile diğer inanç gruplarına açmış olduğu bir çatışmayla karşı karşıya kaldığımız yönünde.
Bu durumda Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin çatışmada taraf oldukları konumun izaha muhtaç olduğu açık.
Gerçekte dünya üzerindeki mücadeleyi yürüten küresel güçlerin kimlikleri gizlenerek dini ve etnik motiflerin bolca kullanıldığı, gerçekte büyük küresel güçler tarafından sahaya sürülen terör örgütleri eliyle dünyaya yeniden nizam verilmeye çalışılıyor.
ABD, nerdeyse ruh ikizleri olarak bilinen PYD, YPG ile PKK arasında bile bir tasnif yaparak PKK’yı terör örgütü olarak görürken PYD ve YPG’ye açıktan destek veriyor.
Hatta son günlerde PKK’nın sözde yöneticisi üç terörist başına yakalanması için ödül koyarken, PYD ve YPG sözde yöneticileri ile açıktan görüşüyor.
Acaba neden sorusunu sormak gerekir.
Acaba ABD, PKK’nın sözde yöneticileri bu üç terörist başının çatıştığı küresel iddiası olan devletler tarafından kullanıldığını düşünüyor olabilir mi?