Türkiye’nin herhangi biri ilinde, ilçesinde yada orta büyüklükteki bir belde merkezinde aracı olan ve ister beş dakika isterse saatler boyu aracını çarşı merkezinde boş gördüğü bir iş yerinin önüne park etmek isteyen ancak saniyeler içerisinde başına dikilen yada aracın camını yumruklayıp “Kardeşim arabanı buraya park etme, dükkanın önünü kapatıyorsun, hem biraz sonra buraya mal gelecek, çek arabanı” şeklinde ikaz edilmeyen herhangi bir sürücü varmıdır.? şeklindeki sorunun cevabı elbette ki kocaman bir “Hayır” olacaktır.
Türkiye’nin içerisinde bulunduğumuz günlerde son derece önemli sorunlarının olduğunu artık vatandaşta kabul ediyor, Kabineyi oluşturan Bakanlar kurulundakilerde kabul ediyor, Kabul ettiğimiz zor sorunlar neticede vatandaştan oy alıp iktidara gelen hükümetin işi ancak yıllar yılı hiç değişmeyen “Kardeşim arabanı çek, dükkana mal gelecek” şeklindeki yazılı olmayan kanunun nasıl ve ne zaman değişeceği en az Türkiye’nin ekonomik sorunları kadar önemli.
Hemen hepimiz şahit olmuşuzdur, Vatandaşın yaptığı işi küçük görmemekle birlikte bilemediniz on beş-yirmi metrekarelik işyerinin önündeki yaya kaldırım işgalini geçtik cadde boyunca yerleştirdiği dubalar ancak daha çok kendi iş yerinin reklam tabelalarının olduğu totemleri koyduktan sonra Türkiye Cumhuriyetinin kara yolunu kendi malı imiş gibi görmesi ve kullanıma kapatması da ayrı bir dert.
Bu trafik kalabalığında yerleşim merkezlerinde aracınızı park etmek adına otopark bulmanız nerede ise mümkün değil, “Acaba ileride aracımı bırakabilecek bir otopark bulabilirmiyim”diye ilerlerken birden yukarıda da belirttiğimiz gibi ya totemler ile yada işyerlerinin reklam tabelaları ile kapatılmış bir boşluk görüyorsunuz ve oraya doğru yöneliyorsunuz.
Buraya kadar her şey normal, aracınızı kullandığınız Cadde herkesin ortak kullanım alanı, ancak tam park etme hadisesini tamamladığınızı düşünürken birden bire “kardeşim çek arabanı, dükkanın önünü kapatma, birazdan kamyon gelecek, mal indirecek” şeklindeki ikazı üzerine konu ile ilgili iki seçeneğiniz bulunuyor.
İzlenecek yolun birisi “Lanet olsun, zaten kafam karışık durduk yerde otopark yüzünden başıma iş almayayım” dedikten sonra çıkıp gitmek, ancak işlerin her zaman bu kadar kolay olmadığı da ortada olduğundan “Kardeşim Bana ne senin kamyonundan, dükkanına gelecek malından, burası cadde ve bu cadde herkesin ortak kullanımı, Park ederken sanamı soracağız, hem sen buralara reklam tabelası koyarken hangi yetkiliye sordun, kimden izin aldın.?” diye başlayan tartışmanın sonu çoğu zaman karakolda daha da kötüsü mezarda bitebiliyor.
Bütün araç sürücülerini çileden çıkartan “Kardeşim çek arabanı dükkana mal gelecek” saçmalığı kamuoyuna da iyiden iyiye tartışılmadığından yöneticilerde durumu bildikleri takdirde “Ne şiş yansın ne kebap” misali duruma orta yollu bir yaklaşımda bulunuyorlar ve o anda olan olduğu ile kalıyor.
Geçtiğimiz yıl Rize’de sanıyoruz bir Emniyet amiri aracını bir iş yerinin önüne park etmeye çalışırken daha sonra verdiği ifadesinde “Zaten kısa bir zaman sonra dükkanı kapatıyordum”diye konuşan bir iş yeri sahibi “kardeşim çek arabanı buran , birazdan kamyonla mal gelecek” dediğinde emniyet amirinin saldırısına uğruyor ve konu anında karakolluk oluyor.
“Aracını buradan çek dükkana mal gelecek” dediği için Emniyet amirinden dayak yediğini söyleyen uyanık esnaf konuşmasında “ Aracı park edenin emniyet amiri olduğunu bilseydim böyle bir ifade kullanmazdım, Zaten bende dükkanı kapatmak üzereydim” şeklindeki açıklaması, o andan itibaren “güçlü gördüğüne araç parkı serbest ancak sana bir yaptırımı olduğuna inandığın sade vatandaşa elinden geldiği kadar diklen” şeklinde algılanmaktan başka hiçbir şey değil.
Yerleşim merkezlerindeki yerel yönetimlerin ve o yerleşim merkezlerindeki trafik akışını düzenleyenlerin artık bütün sürücüleri canından bıktıran “Arabanı çek, dükkana mal gelecek”sıkıntısından kurtarabilmek adına gerekli çalışmaların yapılması son derece acil bir ihtiyaç.
Normal şartlarda Pek çok yerleşim merkezinde Belediyelerin bünyesinde oluşturulan şirketler işlek alanlardaki cadde ve sokaklara park eden araçlardan ücret alıyorlar, İlk zamanlar bu tür paralı parklara itiraz eden çok sayıda sürücü “Bir taraftan şehir merkezlerinde araç sahibi olmanın bedeli var diğer taraftan da böylesi ücretli alanlara araçlarımızı park ettiğimizde gün içerisinde aracımızın başına herhangi bir sorun gelmeyeceği için rahatız” diyerek durumu kabullenmişlerdi.
Tabi burada iş dönüp dolaşıp Yerel yönetimlerin bir türlü şehir merkezlerinde yeterli otopark üretememelerine dayanıyor, Köyden kente doğru bir türlü önlenemeyen göç vesilesi ile artan nüfus ile birlikte çoğalan araç sayısına artık yeterli gelmeyen otoparklar yüzünden aracını park edecek yer bulamayan sürücü hiçte hoş olmayan durumlara maruz kalıyor.
İnsan olmanın, insan gibi yaşamanın başlıca kurallarından birisi de bilindiği gibi başkalarının hak ve hukukuna da saygılı olmaktır, yirmi metre karelik bir iş yerinin önüne park edilen bir aracın o işyerine gelecek müşterinin önünü nasıl keseceği ile ilgili soru yıllar yılı cevap bulamadığı için bu tür dengesizlikte bir türlü hayatımızdan çıkmıyor.
Bu gidişle de çıkacak gibi değil.