Siyaset ile uğraşanlar bilirler, Türkiye 1950 yılı itibarı ile çok partili hayata geçmiş ve aradan geçen 72 yılda kendisini seçmene iyi anlatan partiler iktidara gelip ülkeye hizmet etmeye çalıştılar.

Her ne kadar bizim memlekette seçime katılanlar siyasi partiler olarak bilinse de aslında seçime siyasi partilerin liderleri katılır, seçmen partiler yerine partilerin başında bulunan liderlerin ne dediğine bakarak sandıkta tercihini yapıyor.

Türkiye’nin liderler ülkesi olduğu artık herkesin bildiği bir gerçek,

Özellikle iletişim araçlarının bu kadar ileri bir noktaya gittiği teknolojinin akıl sınırlarımızı zorladığı bir süreçte mecburen partilerde liderlerin gölgesinde kalmaya başladı.

Hatırlayanlar vardır bir CHP kurultayında dönemin genel başkanı Deniz Baykal adeta bir pop yıldızı gibi sisler ve dumanlar arasından girmiş o aşamadan sonra da hiç fark etmeden liderlere yüklenen misyonda en üst noktaya çıkmıştı.

Türk siyasetinde uzun yıllardır “Liderin kutsanması” gerçeğini bilen ve yüreği milletvekili olarak TBMM’ye gitmek için pek çok siyasetçi yolun teşkilatlardan değil lidere yakın olmaktan geçtiğinin farkına vardı ve o kapıyı zorlamaya başladı.

Birde bu durumdan haberi olmayan ve halk arasında “kerameti kendinden menkul” olarak tanımlanan kişilerin hemen her seçim öncesinde başında yada yönetiminde bulunduğu spor kulübü ve STK’lar üzerinden yapmaya çalıştıkları ama netice alamama ile meşhur isimler vardır.

Sözünü ettiğimiz bu isimler kamuoyunda “ seçim” ifadesini duyar duymaz görev yaptıkları STK’lar ve spor kulüplerini seferber ederek “Şu kadar oyum var, Köy derneğinde beni sevmeyen yok, Kanarya sevenler derneği şu kadar bin üyesi ile benimle beraber” güzellemesi yapar dururlar.

Hayat sürdüğümüz yerleşim merkezinin coğrafi yapısını öğrenmek adına boş bir zamanda dolaşma imkanı bulan kim varsa yüzbinlerce hatta milyonlarca insanın yaşadığı insanların konutlarına göz gezdirdiklerinde bizim söylediklerimizin ne kadar doğru olduğunu göreceklerdir.

Sözünü ettiğimiz o yerleşim merkezlerindeki konutlar kilometrelerce ile ifade edilen alanlara yayılmış durumdadırlar,

Bırakın normal zamanı seçim dönemlerinde bile ulaşmanın nerede ise mümkün olmadığı bu konutlar bilindiği gibi her zaman iktidarı tayin eden seçmenlerin bulunduğu evlerdir.

Gün boyu çalıştıktan sonra balık istifi gibi tıkış tıkış ulaşım araçlarında kan ter içerisinde yapılan bir yolculuktan sonra evine gelen pijamalarını giydikten ve hazırlanan akşam yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısına geçen milyonluk bir kitleden bahsediyoruz.

Milyonlar ile ifade edilen ve büyük oranda iktidarı tayin eden bu kitle artık sayıları 150 civarına dayanmış ama seçime girme hakkı kazanmış 22 parti ile de ilgilenmezler bu seçmen kitlesinin baktığı, pür dikkat kesildiği tek nokta liderlerdir.

Bu seçmen kitlesi yıllar boyunca lideri takip eder, siyasetini lider eksenli yapar,

Liderin başında bulunduğu partiyi çoğunlukla bilmez daha da kötüsü o parti listesinde hangi isimlerin olduğu ile de ilgilenmez.

Seçim günü de söylemlerine inandığı hangi lider varsa ailesi ile kısa bir toplantı yapar, kendisinin oyu hangi partiye vereceğini gerekçeleri ile anlatır hane halkını da ikna etmeye çalıştıktan sonra sandık başına giderek oyunu kullanır.

Dikkat edin son 4-5 seçimdir süreç bu şekilde sürüp gidiyor, İşin farkında olanlar bir yolunu bulup parti genel başkanlarına yada genel merkez yöneticilerine ulaşmaya çalışıyor yerelde güç gösterisi yapmanın kendisine bir fayda sağlamayacağını çok net bir şekilde biliyor.

Lidere endeksli siyasetin ülkemizde daha ne kadar devam edeceğini şu aşamada bilmek zor, tüm dünyada ekip siyaseti hüküm sürerken bizde “lider siyaseti” denilen yapı siyasetin gerçek manada yapılmasının da yolunu kesiyor.

Yerel seçimlerde bile lider endeksli siyasetin yapıldığı yani seçmenin kenti yönetecek belediye başkan adayından ziyade o partinin gelen başkanına bakarak yapıldığına en iyi örnek 31 mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimdir.

Yerel seçimde bile partinin liderine bakarak oy veren seçmenin genel seçimde adayları kesinlikle görmeyeceği daha doğrusu ilgilenmeyeceği gerçeği ortada iken “ben falan kulübün başkanıyım, Ben filanca STK’nın lideriyim, dolayısı ile ilk sıralardan aday gösterilirsem partime bu kadar oy kazandırırım” söylemi de safsatadan ileri gitmeyecektir.

Yüksel Ercan'a inanmayan 2023 seçimlerini beklesin ve olacakları görsün..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263