Hafta içerisinde uzun zamandır göremediğimiz bizden de 5-6 yaş büyük bir dostumuzu ziyarete gitmiştik, Dostumuzun moralinin biraz bozuk olduğunu hissedince kendisine “-Senin para pulla işin kalmadı, keyfini kaçıran nedir?” diye sorduğumuzda “bildiğin gibi değil çocuklar bizi buradan başka bir mahalleye taşımak istiyorlar” cevabını aldık.

Söylediği mahalleyi yakından bildiğimiz için “orada şimdikine göre daha keyifli, daha huzurlu bir hayat yaşama imkanına sahip olacaksın, Söz konusu mahalledeki evler teknoloji ile donatılmış, daha ne istiyorsun” diyerek o tarafa doğru yönlendirmek istedik.

Aldığımız cevap “-Sana kolay geliyor ben 50 yıldan fazla bir zamandır bu mahallede oturuyorum bütün hayatım nerede ise burada geçti, Sabah evden çıkıp işyerine gelinceye kadar yüzlerce tanıdığıma selam veriyorum, o mahallede kimin kimsem yok, tanıdık birisinin olmadığı bir yerde biz nasıl mutlu olacağız.?” şeklinde oldu.

Dostumuzun içerisinde bulunduğu durum aslında milyonlarca vatandaşımızın da ortak derdi, Köyden kente yıllar önce başlayan ve bir türlü bitmek bilmeyen göç sayesinde meydana gelen yerleşim birimleri beraberinde 50-60 yıllık dostlukları da oluşturmuş durumda.

Büyükşehirlerde artık arsa kıymetli Anadolu’dan gelen insanımızın yıllar önce az paraya aldıkları ve “başımızı sokacağımız bir evimiz olsun” diye oluşturdukları tek katlı, bahçeli evler artık yerini çok katlı teknolojik binalara bırakmış durumda.

O zaman genç olan anne babalar eğer yaşıyorlarsa şimdi dede ve nine olmuş durumdalar, Onlardan dünyaya gelen çocuklarda baba anne oldular dolayısı ile aileler genişledi.

Değişen şartlar dolayısı ile artık çok çocuklu aileler yok, İyi bir eğitim almak isteyen çocuklar lise-üniversite-Yüksek lisans-doktora derken bir anda kendilerini 30 yaşın üstünde buluyorlar.

Böyle bir noktada elbette artık 4 çocuk 5 çocuk mümkün değil, Dikkat edin çevremizde tek çocuklu bilemediniz en fazla iki çocuklu aileler yaşamaya başlamış durumda.

İşin içerisine birde ekonomik  sıkıntılar ve yeni neslin daha iyi yaşama isteği çıkınca gözler bir anda anne babaların bundan 40 yıl 50 yıl önce aldıkları ve üzerinde tek katlı  evlerin bulunduğu arsalara dönüyor.

Çocuklar “-Baba biz kardeşler olarak düşündük ki artık bu eve ihtiyaç yok, arsa kentin tam ortasında kaldı, burayı bir müteahhite verirsek hepimize birer ikişer daire kalır, sizde rahat ederisiniz bize olumsuz hayat şartları ile uğraşmak zorunda kalmayız” dedikleri anda söz konusu mahalleden taşınma süreci de başlamış oluyor.

Bu durum şu sıralarda büyük şehirlerde yaşayan hemen her evde yaşanıyor ve çoğunlukla da aile kısa bir zaman sonra başka bir mahalleye taşınmak durumunda kalıyor.

İnsanın evinden barkından 40 yıllık 50 yıllık tanıdıklarını arkadaşlarını bırakıp hiç tanımadığı bilmediği kimsenin kimseyi tanımadığı yüksek katlı apartmanlarda yaşaması nasıl bir duygudur ?

Tahmin etmek zor.

Ancak içerisinde bulunduğumuz değişim dolu şartlar “hiçbir şekilde olmaz” dediğimiz ne varsa hepsini “olur” yapıyor.

“Mahalle baskısı” dediğimizde zaten bundan başka  nedir ki?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263