Pek Değerli Dostlarım,
Yapmış olduğum görevin bir parçası olarak sık sık yurtdışına çıkmak zorunda kalıyorum.
Bu suretle de farklı farklı ülkeleri, insanları ve kültürleri görme fırsatım oluyor. Bu seyahatlerimde her ne kadar ülkemden ve ailemden bir süreliğine ayrı kalsam da, yeni yerler keşfetmenin verdiği zevk ve kazanımları hesaba kattığımda, bu durumdan hiç te şikayetçi olmadığımı söyleyebilirim.
Çocukluğumda bisiklet kullanmayı pek sever, her nereye gitsem hep bisikletle giderdim. Hemen yakınımızdaki bakkallara ekmek almaya gidecek bile olsam, bisikletsiz gitmezdim.
Evdeki tek bisikletimizin babam ya da kardeşlerimden birinde olduğu zamanlarda annem beni bakkala göndermeye kalksa, "bisiklet evde yok, gelince giderim" diyerek anneme itiraz eder ve bisiklet eve gelinceye kadar ayak diretirdim. Annem de, "yayan git, ben sizi bisiklet üzerinde mi doğurdum" diyerek söylenirdi. Belki de o kızgınlık anlarından birinde içinden, "inşallah gezmelere doyamazsın" diye dua etti de ondan mıdır bilmem, Allah bana şimdiye kadar bir sürü ülkeyi ve şehri görme fırsatı verdi. Gezmeyi seven biri olarak, kendimi şanslı hissediyor ve Allah'a çok şükrediyorum.
İşte bu hafta da yeni bir seyahatteyim. Bu satırları yazmaya başladığımda, Tayland'ın başkenti Bangkok'tan Vietnamın önemli şehirlerinden biri olan başkent Hanoi'ye uçakla yolculuk ediyordum. Vietnam'da bulunduğum süre içinde gördüklerimi ve yaşadıklarımı size daha sonra anlatacağım. Bu haftaki yazımın konusunu ise, Bangkok' ta edindiğim izlenimler oluşturacak.
Sevgili Okurlarım,
Öncelikle sizlere Tayland hakkında kısa bazı bilgiler vermek istiyorum:
Meşruti monarşi yönetim şekline sahip olan Tayland'ın resmi adı "Tayland Krallığı"dır. Yüzölçümü itibarıyla Türkiye'den biraz küçük (513.115 kilometrekare), nüfusu da yaklaşık 68 milyon civarındadır.
Başkenti Bangkok, resmi dili Tayca'dır. Nüfusunun yüzde 75'ini Taylar, yüzde 14'ünü Çinliler oluşturur. Nüfusunun yüzde 90'ı Budist olan bu ülkenin para birimi Baht olup, 1 Amerikan Doları 32,10 Baht değerindedir.
Bu arada size ilginç bir bilgi daha vereyim; siyam ikizleri olarak bilinen yapışık ikizler, ismini bu ülkeden almışlardır. Siyam kedileri de gene Taylandın kedileridir. Çünkü Tayland olarak bildiğimiz bu ülkenin eski adı Siyam'dır.
Değerli Dostlarım,
Şimdi sıra, bir iki günlük Bangkok izlenimlerimi sizlere anlatmaya geldi:
Bangkok'u keşfetmeye, Bangkok'un ortasından geçen ve şehri ikiye ayıran Chao Phraya Nehrinde kiraladığımız tekne turuyla başladık.
Nehir, tropikal yağmurlar nedeniyle sürekli denize şu taşımakta ve yağışlarla yumuşayan toprakların nehir sularına karışması yüzünden de suyun rengi çamur rengine bürünmüş vaziyettedir.
Yaklaşık 3 saat süren nehir turu boyunca, suya çakılı beton ya da ahşap kazıklar üzerine inşa edilmiş evler, tapınaklar ve dükkanlarla karşılaşıyor ve bu exotik yerlerin resimlerini çekme fırsatı buluyorsunuz.
Kazıklar üzerine yapılmış evlerin çoğu yıkılmaya yüz tutmuş olmasına rağmen, hala içerisinde yaşayan fakir insanları görmek mümkün.
Bu evlerdeki en ilginç görüntülerden biri ise, rutubet nedeniyle bir türlü kurumayan çamaşırların, elbise askılarına asılmış olarak balkonlarda kurutulmaya çalışılması sonucu oluşan görüntü idi.
Rastgele asılmış elbiselerden, o evde yaşayanların fakirlik ve sefaletlerini anlamak çok kolay.
Rehberimizin anlattığına göre, bu nehir turu boyunca, nehir kenarlarına güneşlenmeye çıkmış devasa kertenkeleleri görmek mümkün olabiliyormuş, ama şanslı değildik ki malesef biz göremedik.
Turumuzun bir yerinde, hanedanlığa ait gemilerin sergilendiği kraliyet teknelerini görmek için bir müzede durduk. İnce uzun stilde inşa edilmiş teknelerin üzerindeki şaşalı süslemeler ve baş kısımlarında oturan korkunç görünümlü hayvan veya insan heykelleri doğrusu görülmeye değerdi.
Gene nehir turumuzun bir yerinde, nehir üzerine inşa edilmiş çardaklar üzerinde kurulmuş pazar yerini görmek ve ufak tefek te olsa alışveriş yapmak için teknemizden indik.
Daha önce televizyondaki belgesellerden izlediğim bu yeri canlı olarak görmek bana anlatılmaz bir mutluluk verdi.
Diyebilirim ki, hayatımda böylesine exotik bir yer neredeyse hiç görmedim.
Salyangoz, yılan veya kaplumbağalardan pişirilmiş yemekler, hindistan cevizinden yapılmış çorba ve tatlılar, tropikal meyvelerden sıkılmış türlü türlü içecekler adeta başımı döndürdü.
Turumuzun bitiminde, nehir kenarında bulunan muhteşem bir Budist tapınağına gittik. Wat Arun isimli bu tapınağın seramik ve çini işlemeli devasa yapısı ve yapının dış yüzeylerinde bulunan heykeller muhteşemdi.
İlginç ağaçlara sahip bakımlı ve yemyeşil bir alan içerisinde yer alan bu tapınak, Temple of Dawn (Şafak Tapınağı) olarak ta biliniyormuş.
Anlatılanlara göre, bu yapının etrafında yer alan küçük çaplı binalarda budist rahipler ve öğrenciler yaşarmış. Çevrede, turuncu şallara sarılmış ve saçları kazınmış budist öğrencileri ve rahipleri görmek hala mümkün.
Değerli Okurlarım,
Şüphesiz ki Bangkok'ta gördüğümüz yerler anlattıklarımla sınırlı değil. Bunların hepsini bu köşemden anlatmamın mümkün olmadığını taktir edersiniz.
Fakat bahsetmeden geçemeyeceğim yerlerden biri de, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından 2015 yılında restorasyonu tamamlanan Bang Uthit Camisi.
Caminin temizliğini ve güzelliğini gördükten sonra, devletimizin ve ülkemizin büyüklüğünü bir kez daha anladım ve ülkemle gurur duydum.
İnanıyorum ki, o ve onun gibi camilerde namaz kılanların yapmış oldukları dualar sayesinde devletimiz ve ülkemiz ilelebet payidar kalacaktır.
Son söz Cumhurbaşkanımızdan;
"Dünyanın her yerine uzanıp, nerede dertli varsa, Türkiye olarak oraya gidip az veya çok yardımda bulunacağız."
Esen Kalın Dostlarım...