Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ”Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, hulasa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.” söylemi çerçevesinde bizde kendimizi bildik bileli gazetecilik yapıyoruz.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gazetecilik yapmak zor, Haberciliğin artık 7/24 yapıldığı bir dünyada gazetecilik mesleği de ister istemez büyük bir değişime uğramış şekilde yoluna devam ediyor.
Gazetecilik bize göre dünyanın en saygın mesleklerinin başında geliyor, işini düzgün yapan haberleri yönlendirilmiş bir şekilde değil de objektif bir şekilde yapan gazeteciler dünde saygı görüyordu bugünde görüyor yarında görecek.
Siyaset kurumu ile gazetecilerin nasıl et ve kemik gibi birbirlerine yakın olduğunu bilmeyen yok, Siyasetçi yaptığı hizmetleri kamuoyu ile paylaşmak adına gazeteciler ile 7/27 bir arada olmayı her dönem bir kazanç saymıştır.
Siyasetçi adına işlerin iyi gittiği dönemlerde gazetecilerden herhangi bir şikayet yoktur, Siyasetçi kendisi adına başarılı gördüğü her faaliyeti gazetecilere ballandıra ballandıra anlatmaktan bir dakika bile geri durmaz.,
Ne zamanki siyasetçi başarısız olmaya başlar ne zamanki siyasi partiler yapamadıkları dolayısı ile toplumun gözünden düşüp oy kaybetmeye başlar işte o andan itibaren siyasetçinin gözünde gazeteciden daha kötü bir kitle kalmaz.
Aslında kural basit, siyasetçi iyi iş yapacak, başarılı çalışmalara imza atacak gazetecide siyasetçinin yaptığı bu başarılı çalışmaları kamuoyuna aktararak halkın bilgilenmesini sağlayacak.
Lakin bizim ülkemizde işler böyle yürümüyor, Siyaset kurumu karşı karşıya kaldığı tüm başarısızlıklardan bir zaman sonra tamamen gazetecileri sorumlu tutar daha da kötüsü gazetecileri demokrasinin önündeki en büyük engel (!) olarak görür.
İçerisinde bulunduğumuz günler maalesef tamda siyasetçinin gazetecileri nerede ise “Vatan haini” gördüğü ve var olan her platformda gazetecilere adeta küfür edecek duruma geldiği günlerdir.
Bir kez daha belirtiyoruz,
Gazeteci asla siyasetçinin rakibi yada düşmanı değildir.
Siyasetçinin işini iyi yaptığı dönemlerde zaten gazetecilerin olan bir şeyi olmayan bir vaka imiş gibi anlatmaya ihtiyaç durmaz zaten vatandaşta inanmaz.
Siyasetçi işini iyi yapsın.
Seçim öncesi halka verdiği söz tutsun.
Kayırmacılıktan vazgeçsin.
Liyakat esasına göre görevlendirme yapsın.
Ama en önemlisi kendi başarısızlığını gazetecilere mal etmesin.
Diyelim ki gazeteciler sustu..
O zaman Türkiye’de işler düzelecek mi?
-Hayat pahalılığı sona erecek mi:
Vatandaş daha rahat şartlarda bir hayat sürecek mi?
Eğer Türkiye rahata erecekse işini düzgün yapmaya çalışan bir gazeteci olarak biz sonsuza kadar susmaya razıyız.
Ama meydana gelen bu kadar olumsuzluk gazetecilerin değil sadece siyaset kurumunundur.
Bırakın gazeteciler işini yapsın.
Ama siyasetçilerde işini düzgün yapsınlar.
O zaman hayat herkes için daha rahat bir hale gelecektir.
Bırakın gazetecinin yakasını lütfen.