SAKARYA (AA) - EMRE AYVAZ - Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinde yüksek lisans ve doktora eğitimi için gittiği İngiltere'de "bölücü-irticai" olduğu gerekçesiyle Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bursu kesilen ve Türkiye'ye döndükten sonra 3 yıl kadrosu verilmeyen Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, o dönemde yaşadıklarını unutamıyor.
Lisansüstü eğitimi için YÖK bursuyla Sakarya Üniversitesi (SAÜ) adına gittiği İngiltere'de Newcastle Üniversitesinde doktora eğitimi sırasında "bölücü-irticai" olduğu gerekçesiyle bursu kesilen Sarıbıyık, kendi imkanlarıyla eğitimini tamamlayarak 2000 yılında Türkiye'ye döndü.
SAÜ'ye döndükten sonra aynı sebeple 3 yıl kadrosu verilmeyen Sarıbıyık, İngiltere'de aynı üniversitede doktora eğitimi gördüğü arkadaşlarının derslerine "gözetmen" ve "yardımcı personel" olarak girdi.
Sarıbıyık, "bölücü-irticai" olmadığı anlaşıldıktan sonra 2003 yılında kadrosunu alıp birçok önemli görevde bulunduktan sonra geçen yıl kurulan SUBÜ'ye rektör olarak atandı.
- "Bu ağır bir olaydı"
Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat sürecinde yüksek lisans ve doktora eğitimi için yurt dışında bulunduğunu söyledi.
Türkiye'den uzakta olsa da 28 Şubat sürecini yaşadıklarını belirten Sarıbıyık, şöyle devam etti:
"Görev sürelerimizin uzatılması, maaşların kesilmesi gibi sıkıntıları orada yaşadık ve her an geriye çağrılma korkusuyla çalışmalarımızı sürdürmek durumunda kaldık. Bu da bize ciddi anlamda psikolojik baskı yapıyordu. Öyle dönemler oldu ki bir İngiliz ile birlikte evimize kontrole geldiler. Daha doğrusu İngiliz görünümlü bir Türk ile evlerimizi kontrole geldiler. Türk vatandaşı olarak kendi ülkesi tarafından yabancı gibi kontrol edilmek bize ağır gelen bir uygulamaydı."
Sarıbıyık, o dönemde uzun süre Türkiye'ye gelemediklerini dile getirerek, "Annemle telefon görüşmesinde, Türkiye'de yaşanan birtakım sıkıntıları dikkate alarak 'Oğlum sen dönme, orada kal.' demesi çok ağır bir şeydi. Bu olayı hatırladığımda halen içim titrer. Yani bir anne oğluna 'gelme' diyebilecek ne suç işlemiş olabilir ki? Böyle bir durumu yaşadık." diye konuştu.
O süreçte Türkiye'nin aleyhine bir şey yapmadıklarını, kendilerine verilen görevi başarılı bir şekilde yerine getirdiklerini anlatan Sarıbıyık, doktorasını tamamladıktan sonra 2000 yılının sonlarına doğru Türkiye'ye döndüğünü söyledi.
Prof. Dr. Sarıbıyık, doktora sürecinde yaşadığı zorluklara değinerek, şunları kaydetti:
"İngiltere'de doktora derecesi almak, akademik anlamda derecelerin en zorunu almak anlamına geliyor. İngiltere'nin en iyi okullarından birinden doktoramızı yapıp geldik. Buraya geldikten sonra herkes bize kucak açacak, karşılayacak, hemen kadromuzu verecek ve derslere girmeye başlayacağız diye düşünürken, yaklaşık 3 yıl gibi bir süre 'istenmeyen personel' ilan edildik. İrticai, bölücü olduğu gerekçesiyle kadro verilmesi uygun görülmedi, yıllarca bununla uğraşmış olduk. Tabii bizim için psikolojik bir travmaydı. Benimle beraber gelen arkadaşlar derslere giriyorlardı. Ben onların derslerine gözetmen ve yardımcı personel olarak giriyordum. Düşünün; 2000'li yıllarda bölümde toplam 2-3 hoca var, hoca sıkıntısı var ve ben İngiltere gibi bir yerde doktora yapmış olmama rağmen yardımcı personel olarak çalışıyorum. Bu ağır bir olaydı."
Sarıbıyık, üç yıl kadro alamadığını, 2003 yılında yardımcı doçent olarak atandığını, Türkiye'nin aleyhine herhangi bir faaliyeti bulunmadığı, ülkesini, vatanını seven bir insan olduğu anlaşıldıktan sonra sürekli olarak yönetici pozisyonunda çalıştığını dile getirerek, "2004'te dekan yardımcılığı görevine başladım. Sonra meslek yüksekokulu müdürü, meslek yüksekokulları koordinatörü, Teknoloji Fakültesi dekanı ve şimdi de üniversite rektörlüğü görevini üstlendik. Bulunduğumuz görevi hakkıyla en iyi bir şekilde yapmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
- "İnsanların keyfi yüzünden gerçek işim yapmam engellendi"
Kadrolarının neden verilmediğini sorduklarında haklarında "kadro verilemeyeceği şeklinde yazı" olduğunun söylendiğini aktaran Sarıbıyık, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yazının mahiyetinin ne olduğunu araştırdığımızda 'bölücü-irticai' faaliyetlerde bulunmak diye bahsediliyor. Ben de o zaman 'Gereğini yapın, suçum varsa suçumu çekeyim, suçum yoksa kadromu verin.' dedim çünkü kendimden emindim. Hiçbir zaman, hiçbir yerde bu ülkenin aleyhinde herhangi bir şey yapmadığımı ve yapmayacağımı bilmeleri gerekiyordu. Kadroyu aldıktan 2-3 ay sonra dekan yardımcılığı görevine atanmış olmak, yani birkaç ay önce istenmeyen personelken bir anda bakıyorsunuz çok önemli bir göreve gelebiliyorsunuz. Bunun ikisi arasında bir tezat var.
Sakarya Üniversitesinde kadro vermeyeceklerini öğrendiğimde farklı okullara başvurdum. 'İngiltere'de doktora yapmış gelmişsiniz, size kadro vermediklerine göre sizin bir sorununuz var.' şeklinde cevap aldım ve başvurularım kabul edilmedi. Bu ağır bir şey. Devletin yüz binlerce Türk lirası ödeyerek görevli olarak orada görev yaptım, başarılı bir şekilde geldim ama birtakım insanların keyfi yüzünden gerçek işim yapmam engellendi. Bu bir tezattır benim için."
Eşinin de İngiltere'de yüksek lisans yaptığını fakat bitiremediğini anlatan Sarıbıyık, "Başörtülü olduğu için Türkiye'de eğitime devam edemeyeceğini söylemesi üzerine hocası şaşırdı, kendisine bu durumu anlatamadık. Müslüman bir ülkede Müslümanca yaşamakla ilgili olan kısımda sorun çıkarılıyor olmasını kabul edebilmek mümkün değil." diye konuştu.
Sarıbıyık, Türkiye'de her dönem bir "oyun oynandığı"na işaret ederek, gençlerin akıllarını "kiraya vermemeleri" ve "önce vatan" demeleri gerektiğini vurguladı.