İSTANBUL (AA) - Gazeteci-yazar Halime Kökçe, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne ilişkin, "Yeni sistemin tam anlamıyla demokratik bir devrim olduğunu düşünüyorum. Geçiş dönemleri büyük devrimlerle oluyor ve Türkiye bunu demokratik yollarla gerçekleştiriyor." dedi.
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından "24 Haziran'dan sonra Türkiye" başlıklı panel düzenlendi.
SETA'dan Ali Aslan'ın moderatörlüğünü yaptığı panele, konuşmacı olarak SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü İsmail Çağlar, gazeteci-yazar Halime Kökçe ve gazeteci Özlem Doğaner katıldı.
Gazeteci-yazar Kökçe, 24 Haziran seçimleri öncesinde 16 Nisan halk oylamasında vatandaşların, anayasa değişikliğinden ziyade teklifi getirenleri oylayarak onay verdiğini söyledi.
AK Parti'nin 2007 yılından itibaren birçok önemli sorunla mücadele ettiğini dile getiren Kökçe, "Türkiye hep vesayet sorunu yaşadı. Sistemi değiştirmediğiniz zaman başka bir vesayet sorunu ortaya çıkıyor. Türkiye 24 Haziran seçimlerinde aslında bunu ortadan kaldırıyor. Önemli olan icra makamını halkın seçtiği ve kim yetkiliyse sorumlunun da o olduğu bir sisteme geçiyoruz. Bir yerde deyimde olduğu gibi 'Davul kimdeyse tokmak da onda' olacak bu sistemde.
Yeni sistemin tam anlamıyla demokratik bir devrim olduğunu düşünüyorum. Geçiş dönemleri büyük devrimlerle oluyor ve Türkiye bunu demokratik yollarla gerçekleştiriyor. Ayrıca yeni sistemin kendini güncelleme kabiliyeti olabileceğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
- "Yeni sistemde bürokrasi azalacak"
Gazeteci Doğaner, 24 Haziran seçimleri öncesi ekonomi üzerinden sandığa müdahale edilmeye çalışıldığını belirterek, şimdiye kadar ekonominin kullanılarak seçime müdahale edildiği başka bir dönem yaşamadığını kaydetti.
Yeni sistemde bürokrasinin azalacağını vurgulayan Doğaner, "Ekonomideki duraksamaların çoğunluğu bürokrasiden kaynaklanıyordu. Bir yatırımcı 7-8 bakanlığa gidip uzun bir süreç yaşardı. Yeni dönemde bu yaşanmayacaktır. Bürokratların birbiriyle kavga ettiği dönemden sistemli ve kararlı olacağı bir döneme giriyoruz. Bundan sonraki süreçte daha sistemli ve dinamik bir yapının olacağını umuyorum. Yerli ve milli üretimin daha hızlı olacağı, bürokratik engellerin kaldırılacağı bir dönem olacak." değerlendirmesinde bulundu.
Ekonominin güven ve istikrar istediğine işaret eden Doğaner, "Seçim sonrası vatandaşlar tarafından 3 milyar doların satıldığını görüyoruz. Bu da güveni gösteriyor. ABD, Çin'e karşı yeni gümrük vergileri getirdi ve aynı şekilde Çin de buna karşılık verecek. Bütün dünyayı karşısına almış bir kişinin başlattığı ticaret savaşı var. Belki birliklerin dağıldığını göreceğiz. Yepyeni bir dünya kurulurken biz yepyeni canlı bir sisteme geçiyoruz. Ekonominin kötü bir süreç içerisinde olmadığını düşünüyorum. Bu savaş da bir yerde fırsat olarak değerlendirilebilir. Batı ile ilişkilerimizi koparmadan Asya-Pasifik'le ilişkilerimizi geliştirerek dış borç açığını da kapatabiliriz." diye konuştu.
SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü Çağlar ise yeni dönemde bürokratların siyasi ajandaya da sahip olacağını ama aynı zamanda bakanların da teknik bilgilere sahip olacağını söyledi.
Yeni sistemde parti içi demokrasi ve siyasal uzlaşma konusuna da değinen Çağlar, CHP örneğini de vererek, şunları kaydetti:
"Yeni sistem, demokrasi ve uzlaşmaya zorluyor. Sistem parti içi demokrasiyi ve uzlaşmayı zorlamazsa parti içi demokrasi de olmaz, siyasi uzlaşma da olmaz. Şimdi Muharrem İnce için 'yeni bir umut' olarak bahsediliyor. 8 yıl önce Kemal Kılıçdaroğlu için de 'yeni bir umut' deniliyordu. Açıp bakın 8 yıl önceki gazetelere, Kılıçdaroğlu yazan yerlere İnce'yi koyun, bir şeyin değişmediğini göreceksiniz.
Şimdi sistem bir partinin genel başkanına iddia sahibi olup cumhurbaşkanı adayı olmasını söylüyor. İddia sahibi değilsen cumhurbaşkanlığına aday olmazsın ve tasfiye olursun. İkinci olarak iddia olmayacak ve bir başkasını cumhurbaşkanı adayı göstereceksin. O zaman da iddia sahibi olmadığın için tasfiye olacaksın. Ya da cumhurbaşkanlığına aday oldun ve seçilemediysen milletvekilliği de gitti. Partinin meclis grubuna da hakim olmadığın için yine tasfiye olursun. Bu denklemden sadece tasfiye çıkmayabilir. Belki partilerde parti yapısı dönüşebilir. Kılıçdaroğlu'na İnce'nin önerdiği 'Sen partinin onursal başkanı olup meclis grubuna başkan ol, ben de partinin genel başkanı olayım' teklifi... Bu da eş başkanlığa benzer bir model ortaya çıkarabilir."