Ramazan ayına sayılı günler kala o zamana kadar sofralarımızda pek az yer bulan ramazan pidesi ile ilgili arayışlar başlar, Daha önceki ramazanlar da bizim gibi “acaba pideyi en iyi hangi fırın pişiriyor.?” sorusuna cevap bulmak isteyen milyonlarca insan iftar için yeniden fırın fırın dolaşmaya başlar.

Bizde uzun yıllar önce pide kuyruklarında epey zaman tüketmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak son kararımızı eve yaklaşık 80 metre mesafedeki fırın için verdiğimizden olsa gerek başka fırın arama ihtiyacı kalmadı.

Bundan 6-7 yıl önce bildik fırınlar dışında mahalle aralarında bilemediniz en fazla 20 metrekare büyüklüğünde ramazan ayına özel pide pişiren yerler vardı, İftara 4-5 saat kala iftar saatinde yemek istediğimiz kıyma- Pastırma-Kuşbaşı-Kaşar-Yumurta vs. malzemeyi sözünü ettiğimiz mahalle arasındaki fırınlara verdikten sonra iftar öncesi buluşmak üzere sözleşirdik.

Sözünü ettiğimiz mahalle arasındaki fırınlar bir bir kapandı, dolayısı ile içli pide yeme hevesinde olanlarda bu alışkanlıklarından vaz geçmek zorunda kaldılar böyle bir noktada işimiz yine yukarıda belirttiğimiz gibi bildik fırınlara kaldı.

Bu sene ramazanın ilk günü iftara bir saat kala pide alabilmek adına eve 90 metre mesafedeki fırının yolunu tuttuk, fırına yaklaştığımızda bizim gibi ilk akşam sıcak pide tüketmek isteyen vatandaşlarımızın oluşturduğu uzun kuyruğu görünce işin doğrusu sıranın bize gelemeyeceği korkusunu yaşadık.

Bir taraftan ilk günün karışıklığı bir taraftan vatandaşın aceleciliğinden olsa gerek bizim evin kapısından içeriye girmemizle ezanın okunması aynı dakikaya denk geldi.

İkinci-üçüncü-dördüncü günlerde de oluşan uzun kuyruklarda pide beklesek te ilk günkü kalabalığı bir daha göremedik, ilk anda kuyruk beklenilen noktadan isteyenin istediği an pide alabildiği anlar geldi çattı.

Önceki ramazanlarda pide ile birlikte tatlıya ulaşmanın da ayrı bir keyfi olduğunu hiçbir zaman unutmuyoruz, ramazanın başlamasından bir gün önce çarşıdaki tatlıcıya gidip “Yarın için birisi kaymaklı birisi de vişneli 2 tepsi ekmek kadayıfı” ricasında bulundur, ertesi gün ilk iftar ile birlikte güzelim tatlıların tadına bakardık.

Sözünü ettiğimiz bu pide ve tatlı edinme geleneği yavaş yavaş önemini kaybetmeye başlıyordu ki birdenbire hayatımıza giren Pandemi dolayısı ile her şey alt üst oldu, Hastalık kapma korkusundan en yakınlarımızı bile iftara çağıramama dönemi başladı.

İçerisinde bulunduğumuz ramazan ayının ilk gününde fazla olmayan bir pide kuyruğuna girip uzun olmayan bir zaman dilimi içerisinde pide aldık, ertesi gün “geç kalırız” korkusu ile fırına biraz erken gittiysek te ortada kuyruk görmeyince pide kuyruğunun da artık hayatımızdan çıktığına kanaat getirdik.

Pide ile birlikte ramazan ayının olmazsa olmazları içerisinde bulunan tatlıya ulaşmanın da “mucizelere” kaldığını tatlı almaya gittiğimiz ilk işyerinde şahit olduk, İftar sonra yenilebilecek bir kilo tatlının ortalama 250 lira olduğunu görünce tatlı geleneğini de sonlandırma kararı almak zorunda kaldık.

Bugün Ramazan ayının ilk yarısını tamamlamış durumdayız, Oruç tutuyoruz ancak yukarıda anlatmaya çalıştığımız Ramazan geleneklerinin yerinde de yeller estiğinin farkına acı da olsa varmış durumdayız.

Hayatımızdan çıkan pek çok değer ile birlikte ramazan ayının ilk günlerinde başlayan “Sahurda davul çalınsın-hayır çalınmasın” tartışmaları da hiç durmadan devam ediyor ancak anladığımız odur ki gelecek ramazan ayında sahurda çalınan ramazan davulunu da duymayabiliriz.

Değişen dünya ile birlikte bizim hayatımızda geniş yer tutan geleneklerde birer birer hayatımızdan bir daha gelmemek üzere  çıkıp gidiyorlar,  Oruç tutanların sayısında her geçen gün meydana gelen azalma yerleşim merkezlerindeki lokanta ve kafelerin her gün biraz daha çoğalması bizi önümüzdeki dönemlerde nelerin beklediğine ait ipuçlarını da haber ediyor.

Yaşarsak göreceğiz..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263