2021 Birleşmiş Milletler iklim değişikliği konferansı COP26 Glasgow’da 31 Ekim — 12 Kasım tarihleri arasında toplanıyor.
‘Taraflar Konferansı’ anlamına gelen COP, ülkeleri küresel iklim zirvesi için bir araya getiriyor. Bu yıl 26.sı düzenlenen zirve COP26 olarak adlandırılmaktadır. Birleşik Krallık’ın başkanlık ettiği COP26, Glasgow’da 31 Ekim — 12 Kasım tarihleri arasında yapılması planlanıyor. Dünya liderleri, on binlerce müzakereci, hükümet temsilcileri ve bir çok katılımcıyla on iki gün sürecek görüşmelere İskoçya ev sahipliği yapacak.
COP21, 2015 yılında Paris’te gerçekleşmişti. Bu toplantı da katılımcı ülkeler, küresel ısınmayı 2 derecenin altında sınırlamak ve 1,5 dereceyi hedef olarak belirlemekte mutabık kalmıştı. Değişen iklim etkilerine uyum sağlamak ve bu hedeflere ulaşmak için parasal kaynak sağlamak için ülkeler birlikte çalışmayı kabul etti. Ve böylece Paris Anlaşması doğmuş oldu
1.5 dereceyi hedefleme taahhüdü önemlidir, çünkü bir dereceye kadar ısınmanın her fraksiyonu daha fazla can kaybına ve geçim kaynaklarının zarar görmesi tahmin edilmektedir. Paris Anlaşması uyarınca, ülkeler, Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılar veya ‘NDC’ler olarak bilinen, emisyonlarını ne kadar azaltacaklarını belirleyen ulusal planları öne sürmeyi taahhüt etmişlerdir.
Peki COP26'da hedeflenenler neler?
2030 yılı emisyon azaltma hedefleri ile öne çıkıyor. 2050'liler de ise emisyonu tamamen sıfırlamak nihai bir hedef olarak karşımıza çıkıyor. Bu hedeflere ulaşmak için ülkelerden şu dört madde isteniyor;
1- Kömürden çıkış sürecini hızlandırmak
2- Ormanların yok olmasını önlemek
3- Elektrikli araçlara geçişi hızlandırmak
4-Yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmeleri
Bu bahsi geçen 4 maddenin hızlı bir şekilde uygulama bulabilmesi için katılımcı ülkelerin yıllık en az 100 milyar dolarlık iklim finansmanı oluşturma sözünü tutması gerekiyor. Ülkelerin iklim kriziyle mücadeleye yönelik eylem planlarını hızlı bir şekilde hazırlamaları ve uygulamaya koymaları da istenilenler arasında yer alıyor.
Ayrıca COY16 olarak adlandırılan, 16. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Gençlik Konferansı’da COP26 toplantılarıyla eş zamanlı olarak iskoçya’da gerçekleşecektir. Gençlerin temsil ettiği dünyadaki en büyük küresel gençlik iklim konferanslarından biri olan COY, gençleri COP’a katılmaları ve yerel veya uluslararası İklim savunucuları olarak hayata hazırlamak için kapasite geliştirmek ve politika eğitimi için çalışmalar yapmaktadır.
Peki biz bu işlerin neresindeyiz.
Ülkemiz de 2014 yılında sera gazı emisyonlarının takibi için yönetmelikler çıkartıldı. Aslına bakarsanız bizim için o tarihte çok ileri bir adımdı. Sonrasında bu yönetmeliklerin uygulaması ötelenmişse de bir şekilde sınırlı da olsa uygulama buldu. Ama tabiki istenilen seviye de olduğu söylenemez.
Türkiye , sonrasında Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen yüksek düzeyli imza töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzaladı. Ancak bundan beş yıl sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” oylandı ve 7 Ekim 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Anlaşmanın 5 yıl gecikmeyle de olsa ülkemizde yürürlüğe girmiş olması umut vericidir.
11 Ekim’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adının “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştirildiği duyuruldu.
Buraya kadar ki süreci bazı çevreler çok yavaş bulsalar da ben aynı kanaatte değilim. Ülkemizin içerisinde bulunduğu şartlar ve ekonomik koşulların el verdiği ölçüde iklim değişikliği önlemlerinin ilerlemesini makul buluyorum.
Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof.Dr. Mehmet Emin Birpınar’ın çalışmalarının netice verebilmesi için işin finansman ayağının söz verildiği şekilde sağlanması gerekmektedir. Eğer koyulan hedeflerin gerçekleşmesi için yeterli para kaynağı fonlardan sağlanamaz ise “İklim Değişikliği Bakanlığı” kubbe de hoş bir sada bırakıp , tarihe karışabilir.
Olayı tabela bakanlığı olarak görenlerden değilim. Ancak ekonomik alt yapısını hükümet bütçesinden karşılayamayacağımız aşikar olan iklim değişikliği çalışmalarının BM (Birleşmiş Milletler) fonlarından karşılamadan yürütülmesinin de olanaksız olduğunu da belirtmekte fayda var. Zira bu işler için ne yazık ki kendisi için artı değer üretebilmiş bir refah toplumu olabilmiş değiliz. Umarım iklim meselesi ülkemizde sadece memurlar ve prosedürler üzerinden takibi yapılan bir meseleye dönüşmez.
İklim çalışmaları konusunda dünden yarına hemen netice alınmasını kimse bekleyemez ancak tarihler ve hedefler gerçekten heyecan verici olmakla beraber sürecin ülkemiz ve dünya adına nasıl işleyeceğini emr-i hak vâki olana kadar bekleyip hep beraber göreceğiz.