Erzincan’da 1974 yılında Ülkü Ocaklarının kapısından içeriye girdiğimizde 14 yaşındaydık.

O tarihin üzerinden tamı tamına 50 yıl geçmiş, hatta şu an 2025 yılında bulunduğumuzu var saydığımızda 51 yıl geçmiş.

Geçen bu 50 yıllık zaman dilimi içerisinde sıkı bir Türk Milliyetçisi olarak  hayatımızı hep “Vatan-Millet-Sakarya” üçlemesi içerisinde geçirmenin mücadelesi içerisinde bulunduk.

Ömrümün nerede ise tamamını Türk Milliyetçiliği fikir sistemine adamış birisinin son dönemlerde siyaset arenasında meydana gelen dalgalanmalar dolayısı ile zor durumda olduğunu anlatmaya gerek duymuyoruz.

2018 yılında “merhaba” dediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi çerçevesinde siyasi partilerin “yapılacak ilk seçimde tek başına iktidara geleceğiz” söylemi de tarihe karışmış oldu.

Bu duruma bir diyeceğimiz olamaz, Partilerin söz konusu ittifaklar içerisinde mecburen bulunmak zorunda olmaları bir taraftan kendi aralarındaki geçişleri kolaylaştırırken bir taraftan da var olan ideolojilerin artık bir işe yaramadığını ortaya çıkardı.

Bugün yıllar yılı birbirleri ile kanlı bıçaklı olan partiler arasında başta milletvekilleri ve belediye başkanları olmak üzere il-ilçe başkanlarının saatler içerisinde değiş tokuş yaptıkları son derece normal karşılanmaya başlandı.

Bu bağlamda seçmen bir taraftan partiler arasındaki bu geçişleri yorumlamaya çalışırken diğer taraftan da bir birlerine tamamen zır görüşlerin bir anda nasıl bir araya gelebildiklerini anlamaya çalışıyor.

Çok değil daha bundan 2 yıl önce bir yıl önce bir başka siyasi partiye ağıza alınmayacak ve nerede ise hakaret sayılabilecek bir milletvekili bir genel başkan yardımcısı bugün hiç tereddüt göstermeden dün sövdüğü partinin saflarında yer alabiliyor.

Her istifa sonrası bir başka siyasi partiye geçen bir milletvekili için bir belediye başkanı için o partide kalanlar tarafından birkaç gün olumsuz eleştiriler yapılıyor sonra bir başka istifaya kadar herkes kabuğuna çekiliyor.

Herkes var olan mevcut Anayasa’nın artık yetersiz kaldığını söyleyip “Yeni bir Anayasa yapmanın zamanı geldi” diye konuşup duruyor ancak iş siyasi partiler kanununa gelince değişim için hiç kimse en ufak bir adım atmıyor.

Yarından tezi yok en azından partiler bir araya gelse  geldikten sonra da “Herhangi bir siyasi partiden seçilen milletvekili yada belediye başkanlı kendisine göre haklı sebeplerden istifa edebilir ancak istifa eden siyasetçi dönem sonuna kadar bir başka partiye geçemez görevine bağımız olarak devam eder” şeklinde bir karar alsalar ülkede bozulan siyaset kurumu en azından bir rahat nefes alabilir.

Bu şekilde bir düzenleme yapılmadığı için siyaset kurumu her gün biraz daha güvenirliğini yitiriyor bizde hiç durup dinlenemeden “ Siyasetin limanı ahlaktır” şeklinde ne işe yaradığı belli olmayan bir söylemi tekrarlayıp duruyoruz.

Dün karşısındakine kavgada bile söylenmeyecek derecede hakaret eden siyasetçilerin bugün aynı çatı altında buluşmaları bunu da bizim gözlerimizin içine baka baka yapmaları nasıl bir siyasi ahlaktır?

Biz anlayabilmiş değiliz.

Kimsenin de anlayabileceğine ihtimal vermiyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263