Gençlik yıllarımızda, yani bundan yaklaşık 40 yıl önce “Kalp krizi” nedir bilmezdik.

Kalp krizi geçirmek yerine daha çok “Kalp ağrısı “çekerdik.

Aradan yıllar geçti,

“-Bizim yaş grubumuzun bir kısmının saçları döküldü,

-Saçları dökülmeyenler ise kar yağmış gibi.

-Akranlarımızın gözleri daha az görüyor.

-Pek çoğunun kulaklarında duyma problemi var.

-Yıllara sarih olarak dişleri sağlam olan da var,

-Akşam uykusu geldiğinde dişlerini içerisinde su olan su bardağına koyan da.”

Bunlar bizimde içerisinde bulunduğunuz yaş grubunun bilinen hissedilen arızaları.

Var olan pek çoğumuzun bildiği diğer rahatsızlıkları da burada sırlamaya kalksak sahifelere sığmaz.

Bu saydığımız rahatsızlıklar insan hayatının devam ettiği zaman zarfındaki kurtulamayacağı ve son nefesini verinceye kadar kendisini takip eden gölgesi gibi tarif edilebilir.

Birde bunların dışında hayatımızı zehir eden bizim yaş grubunu ailesinden dostlarından, arkadaşlarından ayıran bu alemden başka bir aleme götüren ve ismine de “kalp krizi” dediğimiz sinsi bir düşman var.

Kalp krizinin nerede ne zaman, hangi saatte ve hangi ortamda geleceği kesinlikle belli olmuyor.

-Nefes nefese kaldığımız anlarda kalp krizi geçiriyoruz.

-Mesela bir futbol karşılaşmasında taraftarı olduğumuz kulüp son dakikada gol atıp maçı kazandığımızda kalp krizi geçirebiliyoruz.

-Tam tersi yani taraftarı bulunduğumuz spor kulübü karşılaşma bitmeden bir dakika önce gol yediğinde de kalp krizi geçirebiliyoruz.

-Telefonla konuşurken

-Uyurken

-Yemek yerken

-Masada sohbet ederken vs.vs.

-Kalp krizi geçirebiliyoruz.

Kalp krizi geçiren bir arkadaşımıza tıbbi müdahale yapılamayıp ahirete intikal ediyorsa bildiğimiz el alem “Rahmetli sigara içmeden bir dakika bile durmazdı, sonunda olacağı buydu” yakıştırmasını yapıştırıyor.

Daha şanslı olanlar yani anında yapılan tıbbi müdahale sonucu “kefeni yırtanlar” içinde “-Kardeşim sana yıllardır bırak şu sigara zıkkımını diyoruz bizi dinlemiyorsun bak şimdi başına gelenlere bu sana ders olsun bir daha sakın sigaraya el sürme” şeklinde sıkı sıkıya tembih ediyoruz.

Son birkaç haftadır tanıdığımız kamuoyundan ismini bildiğimiz çok sayıda arkadaşımız kalp krizi geçirdi, çok az bir kısmı rahmet-i rahmana kavuştu, büyük bir çoğunluk ise sağlık kuruluşlarında yapılan müdahaleler sonunda sağlıklarına kavuşturulduktan sonra evlerine gönderildi.

Müdahale yapıldıktan sonra evlerine gönderilen “kalp krizi mağdurlarına “

hekimler tedavi süreci ile birlikte reçetelerde olmayan tavsiyelerde de bulunuyorlardır.

Bu tavsiyelerde muhtemelen

-Sigarayı kesinlikle bırak

-Alkol kullanıyorsan belli bir seviyede al (Neden tamamen bırak demezler anlamış değiliz)

-Stresten olabildiğince uzak dur

-Kendini aşırı soğuktan koru

-Kendini aşırı sıcaktan da koru”

İle başlayan ve çok sayıda “Yasak” içeren talimatları da kendisi ile birlikte aile fertlerine de verdikten sonra “-Sayın aile bireyleri hasta size emanet dediklerimizi yapar tavsiyelerimize uyarsa bundan sonra kalan hayatını daha sağlıklı bir şekilde geçirir, aksi takdirde beklenilen son tahmin edilenden daha önce kapınızı çalabilir” diye kapıyı gösteriyorlar.

Hayatımızın ne zaman sona ereceğini bilmemiz zor ama en azından yaşadığımız zaman zarfında daha kaliteli bir hayat sürebilmemiz daha çok bizim elimizde,

Daha sağlıklı bir hayat sürebilmenin yollarını anlatan milyonlarca doküman var sadece bu dökümanların çok az bir kısmı yerine getirerek biraz daha zinde olma ihtimali söz konusu.

Onun dışında kalp krizinden kaçmak nerede ise imkansız gibi..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263