Öne Çıkanlar ziyaret Bilecik Bursa Turkcell öğrenci

Sami Çakır’dan “ŞEHİRCİLİK” dersi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında AK Parti Kocaeli Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu üyesi Sami  Çakır’ın Şehircilik adına yaptığı konuşma gündeme damga vururken başta Çevre ve Şehircilik bakanı Murat Kurum olmak üzere herkes tarafından takdirle karşılandı.

Şehircilik konusunda anlattıkları salonda bulunan bütün siyasetçi ve Komisyon üyeleri tarafından büyük bir dikkatle dinlenen Sami Çakır konuşmasının sona ermesi sonunda iktidara ve muhalefete mensup milletvekilleri tarafından takdirle karşılanırken Çevre ve Şehircilik bakanı Murat Kurum’da duyarlılığı dolayısı ile Sami Çakır’a teşekkür etti.

AK Parti Kocaeli milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu üyesi Sami Çakır’ın konuşması şu şekilde:

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, bürokrasimizin değerli yöneticileri, kıymetli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

 2017 yılı kesin hesaplarını ve 2019 yılı bütçesini görüştüğümüz Çevre ve Şehircilik Bakanlığının çalışma, performans ve faaliyetlerini de aynı zamanda değerlendirmek durumunda olduğumuz malumlarınızdır.

 ÇALIŞAN GAYRET SARFEDEN BİR BAKANLIK PERFORMANSI ELBETTE TAKDİR EDİLECEKTİR

Platon "İnsanın en büyük hikmeti şehir kurma hikmetidir." demişti. Fransız tarihçi Fernand Braudel'in "Uygarlıkların Grameri"ndeki "Bir şehir ister büyük olsun ister küçük, içindeki evlerin, anıtların, sokakların toplamından çok daha başka bir şeydir. Tıpkı bunun gibi sadece bir ekonomi, ticaret, endüstri merkezi de değildir. Toplumsal ilişkilerin mekândaki izdüşümü olarak şehir, dünyevi olanı kutsal olandan, çalışmayı eğlenceden, kamuya ait olanı özel olandan, aileyi ona yabancı olan her şeyden ayıran, sınır çizgileri ağının kendi içinde kesiştiği, aynı zamanda da onun yapısını oluşturduğu bir mekân görünümüyle karşımıza çıkar." ifadesiyle tanımlanan bir şehir kesiti ele alınacaksa, Bakanlığın, sürdürülebilir, çevreyle uyumlu, hayat kalitesi yüksek şehirler, yerleşimler ve yerleşmeler oluşturmak üzere planlama, yapım, dönüşüm ve çevre yönetimine ilişkin iş ve işlemleri, eylemleri düzenleyici, denetleyici, katılımcı ve çözüm odaklı bir anlayışla yapma misyonu çerçevesinde bir yere oturtmak için, ne yaptığınızın da değerlendirilmesi ve yapılanların bu manada anlamlandırılması son derece önemli ve gerekli görülerek, çalışan ve gayret eden bir bakanlık performansı elbette takdir edilecektir.

 İnsan-şehir, insan-çevre, doğayla barışık veya doğayla kavga eden insan profilinin hangisinin yarına sağlıklı, kalıcı ve hayırla yâd edilecek bir eser bırakacağını hiç tartışmayız bile. Bu çerçevede, Bakanımızın sunumuyla ifade edilenleri önemsiyorum.

KİMLİKLİ-İNSAN ODAKLI-AKILLI-YEŞİL VE GÜVENİLİR BİR ŞEHİR

 İnsan, şehir ve çevre ilişkisini dünden bugüne birkaç cümleyle hülasa etmek faydalı olacaktır. Kalkınma planları, teşvikler ve şehirleşmenin özendirilmesi sonucu, şehirleşmenin ciddi bir yoğunluk kazanmasına neden olmuş, bilahare bunun altından kalkılmasının zorluklarıyla beraberinde getirdiği çarpık şehirleşmenin tersine döndürülmesi için gayret edilmiş, kimlikli, insan odaklı, akıllı, yeşil, güvenilir ve yaşanılabilir bir şehir planlaması gerekliliği her geçen gün daha önemli bir hedef hâline gelmiş, yeni sistemle beraber ve yeni projelerle bunun yapılacağının en üst makamda bile ifade edilmekte olması son derece önemlidir.

 HERŞEYİN YERLİ YERİNDE OLDUĞU BİR ŞEHİR ADALETİNDE TECELLİ ETTİĞİ BİR ŞEHİRDİR

Burada söylenecek, söylenen her sözün, her ifadenin önemi inkâr edileme. Bu manada, şehir insanla var ve şehir insanı var eder diyorsak ve bir yudum çevre diyorsak onun için her sözü önemsediğimi ayrıca vurgulamak isterim. Belki şu sözle bir tanımlama yapmak uygun olacaktır, cümlenin maksudu bir ama rivayet farklı: Bilge Mimar Turgut Cansever "Her şeyin yerli yerinde olduğu bir şehir adaletin de tecelli ettiği bir şehirdir." diyor. Hoşumuza gitmese de şehircilikte bir karmaşa yaşandığını biliyoruz. İbni Haldun evlerin, binaların, şehirlerin, hatta kıyafetlerin, yeme içme alışkanlıklarının dahi insan kişiliği ve kimliğinin teşekkülündeki dominant rolünden bahsederken insanın etkilenen ve etkileyen bir varlık olduğunu hatırlatmış olmaktadır.

 Jeopolitik konumu inkâr edilemez bir güzelliğe sahip bir ülkenin fertleriyiz. Sayılamaz şehir güzelliklerine, doğal özelliklere ve tarihî bir mirasa sahibiz, sadece yapmamız gereken biraz daha duyarlı olmak, başta Bakanlığın hedef ve stratejilerine uygun ve hep birlikte bunlara olması gerektiği gibi sahip çıkılmasını temin etmek ve geleceğe o güzellikleri bozmadan aktarabilmeyi başarmak. Bu belki bir görev ve aynı zamanda mecburiyettir de.

 YENİ PROJELER ŞEHİRLERİN GELECEĞİNİ-GELENEĞİNİ BOZMAMALI

Tümüyle çevre ve şehir tam anlamıyla aslında tarihin doğurduğu derinlikli bir hayat alanıdır. Tarihin doğurduğu ve medeniyetin yoğurduğu şehrin doku ve kimyasının her şeyden önce insanların o şehirde yaşama gerekçelerini gerçekleştirebildikleri yer olmalıdır. Yani şehir insanın mutlu olabildiği kadar onun yaşam ve yaşama mekânı olacaktır. Yapısal değişiklikler, planlamalar ileriye dönük ihtiyaçları karşılayacak şekilde yapılamazsa, yapılmamışsa görünen tablo, dünün çözümleri, bugünün sorunları hâline geldiği şeklinde olduğu ve aynı husus bugünün çözümleri de yarının sorunları olmaya aday olduğudur. Kentsel dönüşümlerin bugün için kısmi bir çözüm ürettiği, üreteceği inkâr edilemez ancak yeni projeler şehirlerin geleneğini, genlerini bozmadan, onlara yeni kimlik kazandırmanın yanında var olan kimliğini korumaya yönelik çalışmaların yapılması gerektiği sadece söylemlerde kalmamalı, bu hususun eylemlere de yansıtılması ve şehrin insanı tarafından da anlaşılabilir olmalıdır.

 TOPLUMUN ŞEHİRLEŞME KONUSUNDA ORTAK TAHLİLLER YAPMASI GEREKİYOR

Bakanımızın sunumunda da bu hususa temas edilmesi ayrıca önemlidir. Kesinlikle biliyoruz ki Türkiye 1950'lerden sonra hızla artan bir şekilde şehirleşiyor. Aslında bu, bir şehirleşmeden öte bir şehre göç hareketi olarak yaşanıyor ve bu artarak devam ediyor. Belki Bakanlığın bu anlamda da yepyeni bir çalışma başlatması da gerekiyor. Bu göçün şehrin sadece mimari yapısına değil, her alanına yansıyan bir etkisi olduğu aşikâr. Eğer bugün şehirlerimizin çarpık yapılaşmasından, rant ekonomisinden, toplumsal çözülmeden şikâyet eder hâle gelmişsek ve herkesin bu birimlerden herhangi biriyle ilgili söyleyeceği bir şey varsa ve söylüyorsa toplumun buna ortak bir çözüm üretecek yeni tahlilleri yapabilmesi de son derece önemlidir. Bu durumu ortaya çıkaran faktörlerin dünyadaki gelişmeleri de göz önünde bulundurarak dinî, ideolojik, kültürel yaklaşımları bir çırpıda, kenara atmadan, inceden inceye irdeleme mecburiyeti önümüzde bir ödev olarak durmaktadır.

 Şehrin kimliğine aynı zamanda kişinin kimliği olarak bakılması gerektiği önemli bir çıkış kapısı aralayacaktır. Çevreyle uyumu, mekânsal hiyerarşi ve siluet şehre bir kimlik veren bir kültür eseridir.

 İNSANDAKİ FİZİKİ YAPI VE GÖRÜNÜM NEYSE ŞEHİRDE SİLUET ODUR

Yine, merhum Cansever'in benzetmesiyle "İnsanda fiziki yapı ve görünüm neyse şehirde siluet de odur." Atalarımız "Suret siretin aynasıdır." demişlerdir. Bu manada şehir, onu yoğuran medeniyetin kodlarını taşıyor olacaktır. Şehir, şehirli olmaya karar verecek insanla bir bütün olmayı başarabilecek midir? Medeniyet ruhu yansımayan, yansıtılamayan şehir ne kadar insan merkezli olabilecektir? Belki bu, bugünden yarına tartışmamız gereken ana konulardan biri olmaya devam edecektir. Şehrin karmaşası, keşmekeşi arasında kaybolmaya mahkûm insan, medeniyet izdüşümü aramaya ne kadar zaman ayırabilecek veya bir medeniyet inşası için ne yapabilecektir?

    ŞEHİRLER İÇİN TEŞHİSLER VE TEDAVİLER DÖNEMŞM ŞARTLARINA GÖRE UYGULANMALI

Yaşanabilir çevre, afetlere hazır, kimlikli ve akıllı şehirler inşa etmeyi, Bakanlığın prensiplerini hayata tam anlamıyla yansıtabilmesine bağlamak çok da yanlış olmasa gerek. Tarihsel olarak çevre mevzuat uygulamalarına Fatih Sultan Mehmet'in Haliç'in temizlik ve denetiminin sağlanması ve yeşil alanların korunmasına ilişkin düzenlemelere kadar götürmek mümkündür. Kanuni, II. Selim, II. Abdülhamit dönemlerinde hava kirliliği su kaynaklarının ve ormanların korunması, temizlik ve genel halk sağlığıyla ilgili düzenlemeler çevre ve çevre sorunları tartışmaları düzenlemelerinin bugünle nasıl benzerlikler taşıdığını da göstermektedir. 1869 yılında yürürlüğe giren Orman Nizamnamesi ve 1882 yılında yürürlüğe giren ve ilk imar yasası olarak kabul edilen Ebniye Kanunu yani Yapı ve Yollar Kanunu önemli düzenlemeler olarak bilinmektedir. İlk belediye kanununun çıkarıldığı 1930 tarihinde 1580 sayılı Kanun'la çevreyle ilgili düzenlemelerle belediyelere yükümlülük getirilmiştir. Tarihî sürecin tamamını burada zikretmek hayli zaman alacaktır. Bu biri ki örnek geçmişle bugün arasında bir kıyaslama yapabilmeyi amaçlamaktadır. Yani tarihin her döneminde sorunlar, hemen hemen aynı merkezli teşhisler ve tedaviler kendi dönem ve şartlarına bağlı olarak gerçekleştirilmeye çalışılmış olduğunu hatırlatma amaçlıdır.

 1999 DEPREMİNDE YIKILAN VE ÇATLAYAN BİNALARIN SESİ HALA KULAĞIMIZDA

Çevreye, yerleşmeye ve yapılaşmaya ilişkin imar, çevre, yapı ve yapım mevzuatını hazırlamak, uygulamaları izlemek ve denetlemek, çevrenin korunması, iyileştirilmesi ile çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik prensip ve politikalar belirlemek, standart ve ölçütler geliştirmek, programlar hazırlamak, eğitim etkinlikleri, araştırma, projelendirme, eylem planları ve kirlilik haritalarını oluşturmak, bunların uygulama esaslarını tespit etmek ve izlemek, küresel iklim değişikliği ve bununla ilgili gerekli önlemlerin alınması için plan ve politikalar belirlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak. Bu zikrettiğimiz, Bakanlığın görevlerinden bir kısmı olmakla beraber her ifade başlı başına son derece önemli ve Bakanlığın oturduğu temelin nasıl bir yük taşıdığını da net bir şekilde bize ifade etmektedir. Olumlu ya da olumsuz herhangi bir değişiklikle şehir ve çevrenin içinde yaşayan canlıların doğrudan etkilendiği bilinen bir gerçektir. Doğal afetlerde etkilenenin sadece canlılar olmadığı da bir gerçek. 1999 depreminde yıkılan ve çatlayan binaların sesi hâlâ kulağımızda.

 ÖZÜ VE GERÇEĞİ RESİMLERDEN ÖTEYE TAŞIYABİLME MECBURİYETİMİZİ ASLA İHMAL ETMEMELİYİZ

Özü ve gerçeği resimlerden öteye taşıyabilme mecburiyetimizi de asla ihmal etmemeliyiz. İşte burada bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesi görüşülürken bir nebze farklı bir yaklaşımı da gündeme taşımayı hedeflediğimi ifade etmek isterim. Geleceğe bırakacağımız şehir ve çevrenin bu iyilik standartlarını korumak, kollamak ve bozulmaların önüne geçmek için bir kamu gücünü gerekli kılmaktadır. İnsanımızın ve Bakanlığın bu çalışmayı birlikte yürütebilmek için el ele vermesi gerektiğini ifade ediyorum. Bu çerçevede 2019 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Anahtar Kelimeler:
Sami ÇakırMurat Kurum

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263