1988 yılı itibarı ile sürücü belgesi olan, sürekli araç kullanan, emniyet kemerini takmadan aracı hareket ettirmeyen, aracın içerisinde emniyet kemeri takmayanları “hemen kemer takın” diye uyaran, araç kullanırken cep telefonu ile uğraşan sürücüye asla müsamahası olmayan bir vatandaş olarak her geçen gün biraz daha fazlalaşan bir olumsuzluk bizi derin üzüntüler içerisinde bırakıyor.

Araç kullanıcısı kırmızı ışık yanınca duruyor yeşil ışığın yanmasını bekliyor, Yeşil ışık yandığında yayalar için kırmızı ışık yanmasına rağmen yolun durumuna göre bazen onlarca bazen yüzlerce yaya ışığa daha doğrusu kurallara uymadan kendisini yola atıyor ve hiçbir şey olmamış gibi geçip gidiyor.

Kuralsızlıkla ilgili verdiğimiz bu küçük örneğe şu aşamada daha yüzlerce, binlerce örnek vermek gerekebilir, Normal şartlarda insan hayatını kolaylaştırmak adına konulan kural ve kaideler insanımızın umursamazlığı yüzünden her geçen gün biraz daha aşınıyor ,önemini kaybediyor.

Henüz yolun başında bulunan ve o büyülü politika sahnesine adım atmaya çalışan siyasetçi birde herhangi bir siyasi partinin genel başkanı ise  genellikle ilk ifadesi “bizim iktidarımızda kralların değil kuralların dediği olacak” ibaresini kullanır.

Ancak bundan 10 yıl 15 yıl öncesine kadar gittiğimizde hayatımızı kolaylaştırmak adına konulan kuralların birer birer hayatımızdan çekildiğini böyle olunca da tüm ülkenin içinden çıkılamayacak bir keşmekeşliğe doğru çakıldığını görüyoruz.

Biz millet olarak zaten var olan kuralları esnetmeye , hadiselerin arkasından dolaşmaya bunun içinde “Hülle” dediğimiz metodu sürekli kullanmaya meyilli bir yapıdayız, Hal böyle olunca asla değişmemesi gereken pek çok kuralın bir anda yerle bir olduğunu görüyoruz.

Bugün sokakta dolaşan kime sorarsanız sorun anında “Kuralların değil kralların dediği oluyor” ifadesini kullanacaktır,

Üniversiteyi kazanmış bir öğrenci KYK’nın yada benzeri bir öğrenci yurdunun kapısında kalıyor, öğrenciye “kesinlikle yer yok” deniliyor ancak bu “yer yok” cevabından kısa bir süre sonra üst düzey bir bürokrat hele hele iktidar partisine mensup bir siyasetçi bulduğunuzda kapalı olduğu söylenilen kapılar bir anda kapanmamak üzere sonuna kadar açılıyor.

Bu duruma bazen “ Fırsat eşitsizliği” diyoruz, bazen  “Haksızlık” ifadesini kullanıyoruz,  bazen de “Liyakatsizlik” tanımını yapıyoruz ancak ne dersek diyelim hangi şekilde ifade edersek kuralların aşınmasını engelleyemiyoruz.

Siyaset kurumu insan hayatını kolaylaştırmak için var, Daha çok Avrupa ülkelerinde gördüğümüz rahatı bizim ülkemiz insanları içinde hayata geçirmek için var ancak ne hikmetse bu kolaylıklar için büyük bir idealizmle yola çıkan siyasetçi çok değil bir yıl sonra kuraldan yana değil kraldan yana bir yol izlemeye başlıyor.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde maalesef herkes kurallara değil krallara bakıyor, AB ülkelerinde var olan refahı görüp imrenen insanımız kafasını taşlara vurup “-Biz neden böyle değiliz.?” sorusuna cevap arıyor ancak o ülkelerde yaşayan tüm insanların “biz kurallara uyduğumuz zaman zarfında insanız, biz kurallara uyarsak ilerleme kaydederiz” gerçeğini görmezden geliyor.

İçerisinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmak adına yıllar önce rafa kaldırdığımız “Kurallar manzumesini” yeniden tozlu raflardan indirmekten, indirdikten sonra da “biz nerede yanlış yaptık.?” sorusuna cevap bulmaktan ve yeniden kuralları “ana unsur “haline getirmekten başka bir yol kaldığına asla inanmıyoruz.

Kralların ne dediğinden çok kuralların ne dediğine bakan ülkelerin hali belli.

Bizim halimizde ortada .

O zaman bize düşen kralların dediğine kulağımızı kapatmak ve kurallara sonuna kadar ama hiç esnetmeden uymaktır.

Yoksa halimiz harap..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263