Lades oyununu sanırım bilmeyeniniz yoktur. Benim gibi çocukluğunu köyde geçirenlerin zevkle oynadığı, bir çeşit hafızayı devamlı uyanık tutmaya yarayan bir oyun çeşitidir.

Lades oyununa, bir bütün olarak sofraya gelen tavuğun göğsünde bulunan “V “ biçimindeki kemiğin iki ucundan karşılıklı çekip koparılarak başlanılır. Burada önemli olan lades tutulan kişilerin bir birlerinin elinden bir şey alırken ladesli olduklarını unutmadıklarını belirtmek için söylenen “aklımda” kelimesini zikretmeleridir. Ladesli olduğunu unuttuğun anda yenilirsiniz. Karşı taraf sizi, hiç beklemediğiniz anda, size hediye gibi görünen, aslında sizin yenilginizin anahtarı olan, bazı değerli şeylerle yanıltabilir ve oyunu kaybedebilirsiniz.

Oyunu kazanmak için, oyunun kurallarını ve bir oyun oynandığını hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayacaksınız. Bir anlık dalgınlık yenilgiyle sonuçlanabilir.

Bu oyunun kimler arasında oynanacağına tavuğu pişirip, sofraya getiren, sofradakilere pay eden kişiler belirlerler. Ailenin reisi genelde, tavuğun kanadını, budunu, göğsünü kimlerin yiyeceğine karar verir. Elbette ki sizin ne yemek istediğinizde önemlidir ama son tahlilde tabağınıza ne konulursa ona rıza göstermekle mükellef olursunuz.

Ladesin kimler arasında olacağına karar verenler, aslında kimin kazanacağını da önceden az çok belirleyenlerdir.

İşte tamda bizimde içinde bulunduğumuz coğrafyada bir lades oyunu oynanıyor. Ortadoğu bölgesinin yeni haritasını önceden pişirip sofraya getirenler, sofradakilerin tabaklarına paylarına düşen parçaları servis ediyorlar. Ladesin İran’la, İsrail arasında tutulmasına karar verilmiş gözüküyor. Sofraya başka büyük aktörlerin müdahil olmasının da önü kesiliyor.

Irak’a müdahale öncesi yapılan tezviratın benzeri İran’a yöneltiliyor. Irak’ın sahip olduğu iddia edilen kitle imha silahlarıyla bir tehdit olduğu söyleniyordu. Şimdi İran’ın gelecekte nükleer silahlara sahip olacağı ve çevresi için tehdit teşkil edeceği varsayımıyla aynı tezvirat sürdürülüyor.

İsrail ile İran’ı ladese tutuşturanlar, İran’ın bu oyundan yenik çıkacağını ve kendisini kurtarmak için bir limana sığınacağını da hesap etmişlerdir sanırım. Bu limanın Rusya olduğu açıktır. Ancak önce biraz hırpalanması lazım, zayıflaması lazım, mümkünse parçalanması lazım. Zayıf bir İran, parçalanmış bir İran, kontrol altında daha rahat tutulabilir, diğer büyük aktörlerle siyasi, ticari işbirliği yapmasının önü kesilir.

Bana göre, bu oyunun perde arkasında gizlenen gerçek nedenini “diğer büyük aktörler “ cümlesinin içinde aramak gerekir.

Diğer büyük aktörlerlerden kastım İngiltere, AB ülkeleri ve Çin olduğu açıktır. Irak’ın işgal edilmesinde en ön saflarda görev alan ülkelerin bugün çekimser kalması veya karşı çıkmasının altında yatan en önemli sebep budur. Yoksa çok insani duygular taşıdıkları için karşı çıktıkları söylenemez. Bugün kanayan bir yara olarak devam eden, bir türlü çözülemeyen, hepimizin vicdanını sızlatan Filistin meselesi aslında bu çekişmelerin bir sonucudur. Filistinli kardeşlerimiz, küresel şer odaklarının, iktidarlarını sürdürmek isteyen çürümüş kukla yönetimlerin kurbanlarıdır. İnsanın vicdanını en çokta, İslam Devletleri olarak sayılan ülkelerin sözde Müslüman idarecilerinin iktidarlarının devamı için, Filistin meselesini kullanmaları sızlatıyor.

Ortadoğu’daki gelişmelerin Avrupa’yı, Çin’i nasıl etkiyeceği, asıl üzerinde düşünülmesi gereken konudur. Irak’ın, Suriye’nin parçalanması, İran’ın zayıflatılması Avrupa’yı gittikçe bu bölgenin dışına iterken, ABD ve Rusya nüfuzunu gittikçe artırıyor. Avrupa, ihtiyacı olan enerji kaynakları üzerinde hiçbir kontrole sahip olamayacak, gittikçe artan oranda bu iki küresel gücün siyasi ve ticari etki alanı içerisinde kalacaktır.

ABD’nin büyükelçilik binasını Kudüs’e taşımasının altında yatan en önemli sebebi bana sorarsanız budur. ABD ve Rusya ikilisi yenidünya düzeninin dengesini aralarında anlaşarak oluşturuyorlar. ABD; Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve İsrail ile bir blok olarak Avrupa ve Çin’e bu bölgeyi kapatıyor. Avrupa’dan yükselen cılız itiraz sesleri bu çıkar çatışmasının dışa vurumudur.

Avrupa ve Çin enerji açısından Rusya’ya ve ABD egemenliği altında olan Ortadoğu ülkelerine bağımlı ve ABD ile boy ölçüşecek askeri güce sahip olmadığı için sesini daha fazla yükseltemiyorlar. Onlarda bu bölgelerde yıllardır süren, kapanmayan yaraları kaşıyarak karşılık vermeye çalışıyorlar.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263