Şimdilerde siyaset sahnesinde görünmeyen dönemin İçişleri bakanı ve başbakan yardımcılarından Beşir Atalay’ın Türkiye’yi ziyaret eden ABD başkanı Bush’u havalanında karşılamak için beklerken ABD başkanından daha önce Türkiye’ye gelen ABD’li koruma ordusundan bir görevlinin Beşir Atalay’a karşı gerçekleştirdiği bir hareketi bugün bile unutmuyoruz.

Bir köşede elleri ceplerinde havadan inecek uçağı bekleyen Beşir Atalay’ın yanına yaklaşan iki metreden daha uzun bir zenci ajan Atalay’ın her iki elini de oğuşturmaya başladığında önce anlam veremeyince hemen uzun yılladır Devlet büyüklerimizin korumalığını yapan bir güvenlik görevlisine “Bu Zenci Türkiye Cumhuriyetinin Bakanının ellerinde ne arıyor.?” diye sorduğumuzda güvenlik ve koruma işinin ne kadar önemli bir şey olduğunu ABD’ninde bu işe nasıl büyük önem verdiğini bir kez daha anlamış olduk.

Güvenlik uzmanı dostumuz “ ABD’liler güvenlik ve koruma işinde işlerini asla şansa bırakmazlar, Alanda bekleyenler birazdan uçaktan inecek olan ABD başkanı ile tokalaşacaklar, Ajanlar ABD başkanını bekleyenlerin arasında başkanla tokalaşırken ellerindeki kimyasalları başkana bulaştırmak isteyenlerin olacağını yada avuçlarında bulunduracakları zehirli bir iğneyi başkanın eline sokacaklarını düşündüklerinden hemen her ülkede böyle el muayenesi yaparlar” açıklamasını yapmıştı.

Hafta sonu partisinin Şırnak il kongresine katılan ve tam konuşmaya başladığı anda kürsüdeki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a koşarak sarılan vatandaşımız hem bizi hemde televizyonları başında bu durumu gören milyonlarca vatandaşımıza ecel terleri döktürdü,herkesin kanını dondurdu.

İlk anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi refleksi ile geriye doğru atmaya çalıştığı vatandaş daha sonra Erdoğan’ın yanında bulunun fotoğrafçı ve sunucu tarafından derdest edildikten sonra olaya müdahale eden korumalar tarafından kürsüden aşağıya indirildi.

İlk şokun atlatılmasından sonra konuşan vatandaş “Ben Cumhurbaşkanımızı çok seviyorum ve ona sarılmak için koştum hiçbir kötü niyetim yok” demesine rağmen Türkiye meydana gelen olayın şokundan o gün bu gündür kurtulmuş değil.

Herkes kadar bizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bırakın Türkiye’de dünyanın en iyi korunan liderlerin başında geldiğini biliyorduk, Arkasında bir koruma ordusu ile dolaşan Erdoğan’ın can güvenliğinden sorumlu korumalarında Güvenlik ve koruma noktasında çok iyi eğitim almış ekipler olduğunu da duyuyoruz, işitiyoruz.

Ancak geçtiğimiz Pazar günü Şırnak’ta bütün Türkiye’nin gözü önünde cereyan eden bu hadise sonrası biz başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere hiçbir parti genel başkanının ve siyasetçinin can güvenliğinin olmadığının yapılan koruma çalışmalarının da “dostlar bizi alışverişte görsün” mahiyetinde olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Şırnak gibi bir yere gidiyorsunuz, Türkiye cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı kürsüde konuşma yapıyor, aradan bir kişi elini kolunu sallaya sallaya zeten olmayan koruma duvarını aşıp Cumhurbaşkanına kadar ulaşıyor ve durumun ne olduğunu o an anlayamayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’da normal bir refleks ile o kişiyi geriye doğru atmaya çalışıyor.

Koşa koşa Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaklaşan ona sarılan kişinin niyeti kötü olsa elinde cana kast edecek bir silah olsa zaten o anda saldırıyı engelleyecek hiçbir güvenlik görevlisi de olmadığından meydana gelebilecek bu saldırıdan ancak kendi gücü ile kurtulmak gibi bir durum ortaya çıkacaktı.

15 Temmuz tarihinde girişilen ve milletimiz tarafından püskürtülen darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ben Darbenin olduğunu eniştemden öğrendim” şeklinde bir açıklama yapmıştı, o gün Eniştesinin verdiği bilgi ile darbe olduğunu duyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şırnak’ta salonda kendisine sarılan kişiye de ilk müdahalenin korumalar değilde Fotoğrafçısı ve sunucusu tarafından yapılması tam bir kara mizah örneği olsa gerek.

Kendisinin güvenliğinin sağlanması adına nasıl bir ekip yapacağı tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tasarrufundadır ancak Şırnak’ta meydan gelen böylesi bir güvenlik zafiyeti sonrasında Erdoğan’ın etrafındaki güvenlik ekibini baştan sona değiştirmesi hem kendisi hem de Türkiye’nin selameti açısından olmazsa olmaz bir noktaya gelmiştir.

Bizim dünya görüşümüz, siyasi görüşümüz bellidir, ancak hiç sevmediğimiz fikirlerini tasvip etmediğimiz etmeği de düşünmediğimiz liderlerin bile son derece gelişmiş bir güvenlik şemsiyesi çerçevesinde korunmasını bir vatandaş olarak talep etme hakkımızın olduğunu düşünüyoruz.

Başta ABD- İngiliz ve İsrail gizli servislerinin kendi ülkelerindeki siyasetçileri özellikle de liderleri nasıl koruduklarını ve bu koruma kalkanından asla taviz vermediklerini çeşitli vesileler ile öğreniyoruz, Liderlerin yurt içi ve yurt dışı gezilerinde en ufak bir zafiyete düşmeyen, onların can güvenliği için liderin en yakınlarının bile kendisine yaklaşmasına fırsat vermeyen koruma ordusu bu konuda asla açık kapı bırakmıyorlar.

Liderlerin nasıl korunacağı ile ilgili İçişleri bakanlığı hafta sonundaki Şırnak zaafiyetinden sonra kendisini bir kez daha test etmelidir, 80 milyon nüfuslu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının güvenliğinin bile tam olarak sağlanamadığı bir noktada vatandaş kendisini nasıl güvende hissedecek doğrusu bizde merak ediyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263