Öne Çıkanlar Bursa EDİRNE Yalova operasyon ziyaret

Annem, babam sağ olsaydı…

Biz geçtiğimiz yıllarda bir arkadaşımızın tavsiyesi ile kurbanımızı iki kez yurt genelinde faaliyet gösteren bir STK’ya yapmıştık, ancak o STK ile ilgili olumsuz eleştiriler ayyuka çıkınca son 3 yıldır daha çok çocuk hastalıkları ile ilgili faaliyet yapan bir STK’ye yönelmiş olduk.

Tabi buradan bir ömür boyu bizim kurban bağışımızı çeşitli STK’lara yada hayır kurumlarına yaptığımız anlaşılmasın bizde çok uzun yıllar var olan tüm aile fertleri ile birlikte kurban kestik, bayram sabahı aile bireyleri ile birlikte ortasında kurban etinin bulunduğu sofrada bir arada olduk.

Babam 1992 yılında bir kalp krizi sonrasında hayata veda etti, dolayısı ile babam hayatta iken biz dahil kardeşlerimizin tamamının “Kurban” diye bir derdi asla olmazdı, Babam bir şekilde kurbanı eve getiren tüm çalışmaları yapar bize de eğer varsa kurban hissesisin bedelini kendisine ödemek kalırdı.

Babamın aramızdan ayrılmasından sonra kurban işi de istemez çoğunlukla bize kalmış oldu, daha çok annemin  hepimizi perişan eden ve kurban bayramından aylar önce başlayan “Kurban nerede kaldı?” feveranı dolayısı ile işi gücü bırakıp kurban bulmanın yada kurbanı kesecek birisine ortak olmanın yollarını arardık.

Babamın ve annemin sağlığında bizim dört katlı ve içerisinde ağaçlar bulunan bahçeli bir evimiz vardı, Nüfusta biraz kalabalık olunca babamın ve annemin  “Kimse ile uğraşmayalım, kurbanı hep beraber alalım bahçede keselim, işimizi erken bırakalım” şeklindeki talimatı ile kurbanı bayramdan en az 4-5 gün önce alır evin bahçesine bağlar ve bayram sabahının gelmesini beklerdik.

Bayram sabahı işin doğrusu tüm baskılara rağmen biz kurban kesme işi ile pek fazla alakadar olmadık, kurbanın kesilmesi, soyulması, pay edilmesi sürecini yıllar yılı (birazda ev halkının göz yumması ile) büyük bir ustalıkla savuştururduk.

Kurban kesiminin sonunda ev halkının bir kısmı olanca hızı ile daha önceden belirlenmiş kurban kesmeyen yada durumu iyi olmayan komşulara paketlenmiş etleri dağıtırken bende nerede ise 20 kişiden oluşan aileyi doyuracak miktarda eti büyük bir hızla kavurmaya ve yanındaki salata malzemesi ile sofraya ulaştırmaya çalışırdım.

Elbette kurban sadece eti dağıtmak ve kavurma yapmaktan ibaret değil en az bunlar kadar önemlisi kurban derisini var olan yüzlerce dernekten kurtardıktan sonra günler öncesinden “Başkanım deriyi kimseye söz verme biz gelip alacağız” diyen Ülkü Ocaklarına teslim edebilmek adına yazın sıcağında kışın soğuğunda yolları gözlemek ve sokağın başında görünen kurban toplama aracı ile ilgili “Ha geldiler, bu değil biraz sonra gelecekler” diye umutla beklemekti.

Yaklaşık 20 kişinin bulunduğu bir yer sofrasında kurban eti yemenin tadını-keyfini-muhabbetini bugün bile anlatacak ifade edecek bir kelime bulamamanın sıkıntısını çekiyoruz desek yalan söylemiş olmayız zira gerçekten o mutluluğu anlatacak bir yorumu halen daha yapamıyoruz.

Bundan 6 yıl önce annemin de rahmetli olup aramızdan ayrılmasından sonra işin doğrusu kurban kesme işi bize son derece ağır bir yük gibi gelmeye başladı, ilk iki yıl bizim büyük Patron Muzaffer Ercan’ın da baskısı ile kurban kesmiş olsak ta kestiğimiz kurban etini bir sofra başında paylaşacak yaklaşık 20 kişiyi bulamayınca “En iyisi kurbanı bağışlamak” fikri bizde ağır basmaya başladı.

Yazımızın başında anlatmaya çalıştığımız kurbanı bir STK’ya yada hayır kurumuna bağışlama süreci işte annemin rahmetli olmasından sonra sanki en azından bizim için mecburi bir istikamet olarak kendisini göstermeye başladı zaten kısa bir düşünmeden sonra da kurbanı bağışlamaya başladık.

Annem ve babam sağ olsaydı yada en azından birisi şu an hayatta olsaydı inanıyorum ki biz böyle bir yazıyı kaleme alma durumunda kalmayacaktık,

Şu an bahçeli bir evimiz yok. Önünde bir metrekare toprağın olmadığı bir beton yığını içerisinde yaşıyoruz.

Bahçeli bir evimiz olsa da zaten o alanda kurban kesmek yasak!

Son iki yıldır hayatımızı zindana çeviren ve tüm yaşantımızı değiştiren salgın dolayısı ile kurban kesmiş olsak bile tüm aile bireyleri ile bir araya gelmek yasak.

Anne yok, baba yok! Onlarla birlikte hayatımızda olan aile büyüklerimizin nerede ise tamamı da bu dünyadan ahirete intikal ettiler. Dolayısıyla büyüklerin olmadığı bir dünyada dün zevkle-keyifle yerine getirdiğimiz gelenekler işin doğrusu bugün bize bir miktar anlamsız geliyor.

Dünya değişiyor, bu değişimden bir birey olarak istesek te istemesek te bizde nasibimiz olumlu yada olumsuz bir şekilde alıyoruz.

Zaman zaman kendi kendimize “Acaba annem ve babam hayatta olsalardı şu an nasıl bir hayat yaşardık?” sorusuna da inanın cevap bulmakta zorluk çekiyoruz.

Biz bu bayram kurbanımızı yine bir hayır kurumuna bağışlayacağız. 9 günlük zamanı kurban bayramı değil de önüne arkasına birkaç gün daha ekleyerek 15 günlük bir tatil yapabilmenin bulunduğumuz bölgeden biraz daha uzaklaşmanın hesabını yapacağız.

Ve bu olumsuzlukların nerede ise tamamının annemizin babamızın hayatta olmayışına sonuna kadar bağlayacağız.

Başka çaremiz yok zira..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263