14 mayıs tarihinde yapılan milletvekili genel seçimin üzerinden aşağı yukarı kırk gün geçti, kazanan mazbatayı aldı, yemin etti, TBMM’deki ofisine geçti, bir taraftan bitip tükenmek bilmeyen “hayırlı olsuncuları” savuşturan çiçeği burnunda vekiller “geldiğimiz belli olsun” anlayışı ile bölgelerini ilgilendiren ilk soru önergelerini de vermiş oldular.
Bizde milletvekilliğinde dikiş tutturamayan bir aday olarak ilk birkaç gün
“-Vekillik senin hakkındı
-Senin kadar koşan olmadı
-Yapılacak ilk genel seçimde liste başısın
-Gelecek seçimde ön seçim yapılsa sandıktan açık ara sen çıkarsın”
Şeklindeki pehlivan tefrikalarını “yav he he” diyerek geçiştirdikten eve ekmek götürmenin tek ve değişmez yolu olan çalışmaya kaldığımız yerden devam etmeye başladık.
Bizi yakından tanıyanlar bu tür işleri fazla takıntı yapmadığımızı az çok bilirler, 1991 yılından itibaren milletvekili olmaya çalışan ancak bunu beceremeyen birisi olarak “iş olacağına varır” diyerek görevi başladığımız gibi bitirmek adına elimizden geleni yapmanın çabanın içerisinde olduk.
Geçtiğimiz hafta sabah saatlerinde telefon çaldı, ekonomik durumu iyi olan ancak kamuoyunda tanınmak adına siyasetten daha elverişli bir iş kolu olmadığını anlayan anlar anlamazda bir siyasi partiden aday adayı olan ancak adaylık mertebesine bile ulaşmadan şimdilik siyasetini bitiren bir arkadaşımız “merhaba abi” dedi.
“Selam kelam” faslından sonra “-abi sen bu işte tecrübelisin, dokuz ay sonra yerel seçim var, partiler belediye başkan adaylığı seçimi sırasında daha önceden milletvekili aday adayı olanlara bir öncelik tanıyabilir mi” diye sorduğunda işin doğrusu şaşırdık kaldık.
Kendisine belediye başkan adaylığı ve belediye meclis üyesi adaylık sürecinin nasıl işleyeceği ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapıp işin zorluğunu anlatmaya çalıştıysak ta “-Sen işin zor tarafını söylüyorsun bana kolay tarafını anlatacak birisi lazım duruma göre de bu sen değilsin” dedikten sonra vedalaştık.
Takip eden günlerde aynı konu ile ilgili olarak değişik kentlerden ve değişik siyasi partilere mensup pek çok tanıdıktan aynı soruları dinleyince bu işin şakaya gelir bir tarafı olmadığını ve çok sayıda milletvekili aday adayının, milletvekili adayının , il-ilçe başkanlarının ilçe yöneticilerinin de malum konu ile ilgili belli belirsiz bir çalışma içerişin eğirdiklerine şahit olduk.
Türkiye’de şu aşamada 81 il, dokuz yüz civarında ilçe 2012 yılında yürürlüğe giren yeni büyükşehir yasasıyla olan 2014 Türkiye yerel seçimlerinde büyükşehir illerindeki beldelerin mahalleye dönüşmesiyle birlikte 394 civarında belde olduğunu biliyoruz.
Yani şu aşamada yurt genelinde yaklaşık bin 400 civarında isim belediye başkanı olacak, Türkiye’de genel seçime girme imkanı bulabilen 22 siyasi parti olduğunu ve her siyasi parti içinde 400 civarında aday ihtiyacı olduğunu varsayarsak Sekiz bin sekiz yüz başkan adayını sahada göreceğiz.
Sözünü ettiğimiz bu seçim bölgelerindeki belediye meclis üyelerini ve il genel meclis üyelerini de hesaba kattığımızda yerel seçim için yüzbinlerce insanın mobil bir halde memleket sathında oradan oraya koşturduklarını görebileceğiz.
Tabi 2022 yılında yapılan sayıma göre Türkiye'de 50 binden fazla muhtar ve muhtar ile birlikte seçime girecek yüzbinlerce ihtiyar azasını saymıyoruz bile.
Şu an bir istatistik yapmadık ancak bir boş zamanda dokuz ay sonra yapılacak yerel seçimde seçilecek olan
“-Belediye başkan adayları
-Belediye meclis üyesi adayları
-İl Genel meclis üyesi adayları
-Muhtar adayları
-Muhtarlık azası adaylarını”
da hesaba katarsak aşağı yukarı bütün Türkiye’nin aday olabileceği gibi süreç ortaya çıkacaktır.
Meseleye bu açıdan bakınca daha genel seçimin üzerinden 40 gün geçmeden “acaba siyasi partiler belediye başkan adaylığı için milletvekili aday adaylarına öncelik tanırlar mı.?” diye arayış içerisine giren taze siyasetçileri tebrik etmek gerekiyor.
Yüksek özgüven ve öngörüleri vesilesi ile.