Bizim neslin hayran olduğu,ideolojilerini onlara göre netleştirdiği fikir ve mücadele insanlarınan pak çoğu birbirinin peşi sıra yaşlılığa bağlı hastalıklardan dolayı bu dünyaya veda ediyorlar.
Akşam saatlerinde televizyon ekranlarından dinlediğimiz haberlerden öğrendiğimiz bu vefatlar mücadele insanlarının ile olan anılarımızı tekrar gözden geçirmemize vesile oluyor.
Belki dikkatinizi çekmiştir, Ahirete intikal eden bu fikir insanarının aramızdan ayrılmasından hemen sonra daha çok sosyal medya hesaplarından vefatı ile ilgili olarak başsağlığı mesajı veriyorlarMesajı verenlerin büyük bir bölümü “Hayatı mücadeleler ile geçen” ibareyi yazarak mesajlarına anlam katmaya çalışıyorlar..
Biz kendimizi bildik bileli özellikle hayatını kaybeden ve siyasi yelpazenin hemen her alanındaki fikir-siyaset ve düşünce insanının hayatını kaybettiği zamanlarda hiç eksiksiz bir şekilde “Hayatı mücadeleler ile geçen” ibaresi kullanılıyor ancak bu mücadelenin kime ve ne adına yapıldığı ise dünya var oldu olalı netleştirilmiş değil.
Hazreti Muhammed’in hayatı mücadele içerisinde geçmiş, Hazreti İsa’nında , Hazreti Musa’nın da, Tarih boyunca bildiğimiz ne kadar siyaset insanı varsa onlarında hayatı kendilerine göre yüzde yüz haklı sebepler dolayısı ile mücadele içerisinde geçmişti.
George Washington’da bir mücadele insanı,
Napolyon Bonaparte’de mücadeleci,
Atatürk’ün hayatı mücadele,
Hitler’de, Curchilde hayatlarının nerede ise tamamını mücadele içerisinde geçirmek zorunda kalmışlar.
Nihal Atsız’ın bütün hayatı mücadele,
Nazım Hikmet’inde,
Necip Fazıl Kısakürek’te mücadele etmiş,
Behice Boran’da,
Cem Karaca’nın verdiği mücadelede biliniyor,
Ahmet Kaya’nın da,
Pir Sultan Abdal’dan,
Karacaoğlan’a,
Süleyman Demirel’den,
Necmettin Erbakan’a,
Alparslan Türkeş’ten,
Doğu Perinçek’e,
Bülent Ecevit’e
kadar bildiğimiz ve bilmediğimiz isimlerini yazmaya kalksak milyonlar ile ifade edilecek kadar insan varsa bütün hayatını mücadele içerisinde geçirmiş durumda.
Sözünü ettiğimiz isimlerin bir kısmı mücadeleyi kendi ülkelerinin selameti için vermişler, bu durum en azından anlaşılabilir düzeydedir, Ancak bir ülkenin sınırları içerisinde yaşayan sanatçıların-yazar çizerlerin-Siyasetçilerin- düşünürlerin-Fikir adamlarının birbirleri ile yada sisteme karşı mücadele etmeleri bunun içinde hayatlarının önemli sayılabilecek bir kısmını ceza evinde geçirmeleri, ceza evinden çıktıktan sonra da bozulan sağlıkları dolayısı ile ömür boyu sağlıksız bir şekilde yaşamalarının bedeli acaba ne ile ödenebilir.
İnsan hayatı bilemediniz 70 yıl, Bu 70 yılın ilk 20 yılı ile son yirmi yılını zaten farkında olmadan geçirmek zorunda kalan birisi için yaşayabileceği zaman dilimi bilemdiniz 30 yıldır, 30 yıllık zaman dilimini çok iyi bir hayat kurmak, iyi aile bireylerine sahip olmak, güzel bir hayat sürmek, yurt içinde ve yurt dışındaki güzellikleri görebilmek adına seyahat etmek dururken en yakınındaki ile mücadele etmek ne kadar anlamlı, İnanın izah etmekte zorluk çekiyoruz.
Yukarıda isimlerini yazdığımız siyaset, kültür ve düşünce insanlarına bir bakın ortak yanlarının yaptıkları mücadeleler sonucu cezaevlerine kalmış olduklarını göreceksiniz, Nihal Atsız ile Sabahattin Ali’yi “mücadele ediyorlar” diye aynı ceza evine koyan akıl ne ise Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’ de cendereye koyan yapı aşağı yukarı aynıdır.
Bugün Necip Fazıl’ın, Atsız’ın, Nazım Hikmet’in, Sabahattin Ali’nin eserleri hemen herkesin dilinde,
bir dönem yazdıkları dolayısı ile cezaevlerine gönderilen,
işkencelerden geçen bu isimler şimdi hayatta değiller,
zira bu isimlerin tamamı “mücadele” dediğimiz ve neye taradığını bilmediğimiz bir kavram dolayısı ile yaşayacakları güzel hayatı adete azap olarak çekmek zorunda kaldılar.
İnsan mücadeleyi daha güzel bir hayat için,
daha güzel yemekler,
daha güzel arabalar,
daha güzel ayakkabılar için yapmalı,
hayatı beraber yaşadığı aile fertlerine daha güzel imkanlar sağlayabilmek adına mücadele etmeli,
Milletini ve bütün insanlığa daha fazla refah sağlayacak buluşlar için mücadeleye atılmalı.
Mücadele adına yapıldığı söylenilen savaşlarda milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, fikirlerini söyledi, diye milyonlarca insan hayatının çok büyük bir bölümünü cezaevlerinde geçirmiş, Eziyet çekmiş, horlanmış, toplum tarafından dışlanmış vs.vs.
Keşke sözünü ettiğimiz bütün düşünce inanları yazdıkları ve söyledikleri yüzünden cezaevine atılacaklarına eserleri vasıtası ile daha fazla para kazansalar ve o eserlerini çok büyük kalabalıklar önünde imzaya açabilselerdi,
Ancak İstiklal marşı yazarı Mehmet Akif’in nasıl bir yokluk içerisinde hayatını kaybettiği, bizi de çok etkileyen Ömer Seyfettin’in vücudunun “kadavra” olarak kullanıldığı bir dünyada “Mücadelenin neden ve ne adına verildiğinin de “ sorgulanmasını beklemek biraz hayal olacaktır.
Allah katında İnsanoğlunun tanımı “ Eşref-i Mahlukat” yani “Yaratılan canlıların en şereflisi” olarak yapılmış, ancak tarih boyu “Yaratılan canlıların en şereflisi” olarak tanımlanan insanın mücadele etmek adına çektiği eziyeti gördüğümüzde kendimizi ve bundan öncesini daha bir sorgulamak gerektiğini düşünüyoruz.
Mücadele kavramının bugünlerde daha fazla sorgulanması sorgulanırken de “amasız-fakatsız-lakinsiz” bir şekilde neticeye gidilmesi gerekiyor, insanoğlu geçen binlerce yıl içerisinde ne suyun rengini, ne ağacın rengini değiştirebilmiş değil,
Hayat öyle yada böyle devam ediyor.
Bütün mesele Allah’ın bize verdiği canı muhafaza etmek, mücadeleyi de bu çerçevede anlamak olmalıdır.
Dikkat edin şu sıralar "mücadeleci" olarak bilinen ve ölünceye kadar bir sürü eza-cefa gördükten sonra “İyi insandı hayatı mücadele içinde geçti” söylemi üzerine birisinin çıkıp “Hangi mücadele.?” sorusuna bundan sonra daha zor cevap verebileceğimiz günlerin arefesindeyiz.
Üstelik "izaha muhtaç söylemler" yavaş yavaş miadını doldururken ..