Olağanüstü günler yaşıyoruz. Her geçen gün ömrümüzden bir parça daha eksilmekte ve kaçınılmaz sona doğru yaklaşmaktayız.

İnsanoğlu öyle ya da böyle hep bir umutla yaşar. Biten umutların yerini yeni umutlar almasaydı, inanın hepimiz yaşayan birer ölü olurduk.

Umutlara sımsıkı sarılmamız gereken günlerde yaşıyoruz. "Öldük, bittik, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak" demenin mevcut acıları daha da artırmaktan başka hiçbir etkisi yok. Her şeyi yoktan var eden Allah'ın iki milyon insanı toplam bir gram bile gelmeyecek virüsle nasıl darmadağın ettiğini şahit olan bizler, artık eskisinden daha sıkı bir şekilde Allah'ın ipine sarılmalıyız. Yoksa gidecek başka kapımız mı var...

Bu seneki mübarek Ramazan ayına küçücük bir virüsün tehdidi altında girdik. Hani şu haftalardır Cumalarımıza, günlerdir teravihlerimize ve mukabelelerimize mani olan virüs. En azından bu tehdit orucumuza mani değil, buna da şükür.

Kayınpederimin bir sözü var ki, çok hoşuma gider. Kendisine "Nasılsınız" diye sorulduğunda, Elhamdülillah, olana şükür" diye cevap verir. Bu söz, "Allah'ın bana verdiklerine de vermediklerine de razıyım, hamdolsun" demektir.

Bu seneki ramazan, muhakkak ki eski ramazanlardan çok farklı olacak;

Bu ramazanda, oruçla geçen günlerin sonundaki coşkulu teravihler yok...

Camilerde okunan mukabeleler yok...

Eş dostla yenilen iftar yemekleri yok...

Teravih sonrası sohbet programları yok...

Bütün bunlar için elbette üzülüyoruz. Fakat olmayanların yerine, sevinebileceğimiz başka güzel şeyler de var;

Mesela, bu ramazanda oruçlarımızı ailelerimizle beraber açıyoruz. Ev işlerinde ve iftar hazırlıklarında eşlerimize yardımcı oluyor ve aynı sofraya ailelerimizle beraber oturuyoruz. Elhamdülillah, aile fertlerimizle daha da muhabbetli günler yaşıyoruz.

Bu ramazanda, gösteriş için verilen ve zenginlerin zenginleri doyurduğu debdebeli iftar yemekleri çok şükür ki olmayacak. Bir küçük virüs hem israfı önledi, hem de iftar yemeklerine anlam kattı.

Buna da şükür...

Bir adı da Kuran ayı olan bu ayda Kuran ile daha fazla haşır neşir olma fırsatına sahibiz. Hatimlerimizi daha kolay ve içtenlikle okuyacağız. Bu seneki ramazan, okumasını bilmeyenler için belki de Kuran okumayı öğrenme fırsatı olacak. Okumanın yanında Onun anlamını da kavramanın peşinde olacağız inşallah.

Bildiğimiz üzere oruç, kuru kuruya aç kalmaktan ziyade, başta kalbimiz olmak üzere bütün azalarımızın haramlardan sakındırılması gereken bir ibadettir. Bu nedenle bizim oruç tutmamız değil, orucun bizi tutması elzemdir. İşte tam da bu sebeple, bu seneki ramazanda bunu daha kolay başarabileceğiz. Bu sene şehrin ve sokağın orucu zedeleyen etkilerinden de uzak olacağız.

Bu nedenle, gözümüz de oruç tutacak, ellerimiz de, beynimiz de, kalbimizde...

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde mealen, “Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanların azgınları zincire vurularak bağlanır. Cehennemin kapıları kapatılır. Hiçbir kapısı açık kalmaz. Cennet kapılarının tamamı açılır. Hiçbiri kapalı tutulmaz.” (Buhari, Savm: 5, Müslim, Siyam: 2) buyurmuşlardır.

Eskisi gibi oruçlu insanları kandırması kolay olmayacağından, bu seneki ramazanda şeytanın işi daha da zor olacak. Ama şeytan şeytandır. Onun işi insanları kandırıp harama sevk etmek olduğundan, gene de onun hilelerine karşı dikkatli davranıp, oruçlarımıza halel getirtmemeye gayret etmeliyiz.

Bu konu ile ilgili biraz da komik olan bir kıssa aynen şöyledir;

Hocanın biri bir Ramazan sohbetinde kürsüden peygamberimizin yukarıdaki hadisinde bahsedildiği üzere "Ramazanda şeytanlar zincire vurulur ve insanlara zarar veremezler. Ramazanda Cennet kapıları açılır ve Cehennem  kapılatı kapanır" diye vaaz etmiş. Ertesi hafta cemaatten biri hocaya öfkeyle gelip, "Hocam siz geçen haftaki sohbetinizde, ramazanda şeytanların insanları kandıramayacağını söylemiştiniz, fakat ben şeytana aldandım ve bir günah işledim, bu nasıl oldu?" diye sormuş. Hoca da, "Evladım benim sözlerimde hiçbir yanlışlık yok. Evet gerçekten ramazan ayı geldiğinde şeytanlar bağlanır ve insanlara zarar veremezler. Fakat sen gidip de bağlı şeytana sürtünmüşsen, şeytan ne yapsın?" demiş.

Sözün özeti şudur;

Allah'ın bize bahşettiği ve bahşetmediği her şey için şükretmemiz gerekir. Yani olana da olmayana da şükür. Olana şükredelim ki, Allah bize olmayanı versin.

Bu konuda Yüce Allah “Biz ona yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur, ya da nankör” (İnsan/3) demektedir.

Bu nedenle, bu sene de ramazana kavuştuğumuza ve oruçlarımızı salimen tutabildiğimize şükredelim. Şu neden yok, bu neden yok demek yerine olanın kıymetini bilelim.

Mevlana'nın dediği gibi;

"İstediğin bir şey olursa bir hayır, olmaz ise bin hayır ara"

Esen Kalın, Hayırlı Ramazanlar...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263