Son dakikada bir değişiklik olmadığı takdirde Türkiye 2023 yılının haziran ayında bir Pazar günü sandık başına gidecek aynı gün Cumhurbaşkanını ve TBMM’ye gidecek 600 milletvekilini seçecek, 600 milletvekili aynı gün seçilecek, İlk turda yüzde 50.1 oy oranını geçen aday olmadığı takdirde 15 gün sonra yapılacak ikinci turda yeni Cumhurbaşkanı seçilmiş olacak.
Ramazan bayramı sonrası Türkiye istese de isteme de seçim havasına girmiş olacak, Aslından şu sıralarda bile 3-4 kişinin bir arada olduğu her platformda gelecek günlerdeki siyasetin analizi yapılıyor.
İçerisinde bulunduğumuz günlerde iftar saatinden sonra çay içmek için bir araya geldiğimiz her partiye mensup dostlarımız “-Yüksel abi sana haber geliyordur, AK Parti-CHP-İYİ parti ve MHP başta olmak üzere seçime katılacak diğer partiler seçim öncesi adaylarını sandık yolu ile belirleyecekler mi yani siyasi partiler ön seçim yapacaklar mı.? “sorusunu her zamankinden fazla yöneltir oldular.
Birkaç kez daha yine bu sütunlarda belirtmiştik, “biz Önseçimin yani milletvekili adaylarının sandık yolu ile belirlenmesini 1999 yılında ve 2002 yapılan genel seçim öncesi MHP’de gördük, o günden sonra sağ partilerde ön seçim görmedik” desek yalan söylemiş olmayız.
Sol cenahta ise iktidar iddiası olan CHP’de iyi kötü ön seçim yapılıyor, epey bir zamandır CHP milletvekili adaylarını , Belediye başkan adaylarını ve meclis üyesi adaylarını sandık yolu ile belirliyor bununda faydasını az çok görüyor.
Son dönenlerde hepimizin kabul edeceği gibi siyaset yerelden olanca hızı ile Ankara’ya çekildi, Bir şekilde siyasi partilerin genel merkezlerinde yer bulan siyasetçiler her seferinde “-Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor, dolayısı ile ön seçim yapacak zaman yok” bahanesine sığınarak yukarıdan “sen-ben-bizim oğlan” üçlemesi çerçevesinde aday belirliyorlar.
12 Eylül 1980 sonrasında bir türlü değiştirilmeyen siyasi partiler kanunu dolayısı ile yukarıda belirttiğimiz gibi TBMM’ye çoğunlukla genel merkeze yakın isimler gidiyor, Partilerin il-ilçe-belde teşkilatlarında 7/24 görev yapanlar ise bu şekildeki bir yapılanma dolayısı ile ya sıralamaya giremiyor yada kazanılması zor sıralamalarda “dolgu malzemesi” olarak görev yapıyorlar.
Partilerin genel başkanları ve genel başkanların birinci derecedeki kurmayları taşrada siyaset yapanlarında kendi partilerinin üyesi olduklarını onlarında en az kendileri kadar mebusluğu hak ettiklerini, onlarında kendileri kadar bilgili ve hatip olduklarını ya unutuyorlar yada işlerine gelmiyor.
Siyasi partiler önümüzdeki yıl haziran ayında tarihin en zor ve gelecek dönemleri belirleyecek bir seçime girecekler, Genel merkezler son 3-4 seçimde olduğu gibi yine “Türkiye zor bir dönemden geçiyor, dolayısı ile ön seçim yapacak zaman yok” diye genel merkezlerdeki ve onlara yakın isimleri listelerin ilk sıralarına yazıp kaderlerine razı olacaklar, yada ön seçim yapıp seçime daha canlı bir şekilde girecekler.
Akşam sohbet ettiğimiz bir siyasetçi dostumuz “-TBMM’ye 600 milletvekili gidecek, Genel başkanların zaten yüzde 5 kontenjan hakkı var buda 30 milletvekiline tekabül ediyor, Genel başkanlar bu 30 kişiyi kontenjan adayı olarak göstersinler ama diğer sıralamalar için aday adayı olarak kim başvuru yapmışsa tamamını delegelerin ama daha da önemlisi olabiliyorsa parti üyelerinin katılacağı bir ön seçimle belirlesinler, gör bak o zaman başarı nasıl geliyor” şeklinde bir görüş belirtti.
2023 yılında yapılacak seçim öncesi partilerin adaylarını nasıl belirleyecekleri ile ilgili süreç henüz belli değil ancak bize gelen kulis bilgilerine göre CHP ve İYİ Partinin adaylarını ön seçim yolu ile belirleyecekleri bunun içinde yapılan çalışmaların son aşamaya geldiği söyleniyor.
Kendi partililerin seçmediği bir ismi milletin seçmesini beklemek biraz haksızlık olur dolayısı ile öncelikle genel başkanların sonrada genel başkanların kurmaylarının hiç yüksünmeden “Adaylarımızı ön seçim yolu ile belirleyeceğiz” noktasına gelmesi gerekiyor.
Bir siyasi partinin genel merkez yöneticisi genel başkanı ne kadar seviyorsa o partinin Türkiye’deki en ücra yerleşim merkezindeki üyesinin de o kadar sevdiği asla akıldan çıkartılmasın.
Unutulmasın ki hiç kimse kendi rızası olmadan bir siyasi partiye üye olmuyor.
Parti üyeliği sadece ve sadece gönüllülük esasına dayanıyor.
Üyeye , delegeye güvenmek lazım….