Biz babası tek maaşlı devlet memuru olan yedi çocuklu bir ailenin üyesiyiz, anne çalışmıyor, baba belirttiğimiz gibi bir şekilde Devlet Demir yollarında iş bulmuş yol çavuşu olarak çalışıyor ve aldığı maaş ile dokuz nüfuslu bir aileyi geçindirmenin mücadelesini veriyor.

Bizim kardeşlerimiz ile aramızda öyle ahım şahım bir yaş aralığı yok, Daha açık bir ifade ile en büyüğümüz olan ablamız ile bir trafik kazası sonucu vefat eden  ve şu an hayatta olmayan en küçük kardeşimiz arasında 18 yaş vardı ve arada beş kardeş daha.

Dolayısı ile ben ortaokul son sınıfta okurken benden iki yaş küçük kardeşim ortaokul birinci sınıfa gidiyor diğer kardeşlerimde yaşlarına göre okullarda eğitim görüyordu.

Anlatmaya çalıştığımız eve rahmetli babamızdan başka para getirecek ikinci bir kişi yok, Rahmetli babam her ay Türkiye Cumhuriyeti devletinin verdiği maaşı eve getirir parayı masanın üzerine koyduktan sonra “-Yüksel al bakalım kağıdı kalemi ben söyleyeyim sen yaz “ diye başlardı maaşı dağıtacağımız yerleri sıralamaya.

"Biz önümüzdeki kağıda elimizdeki kalem ile başlardık yazmaya

-Bakkaldan veresiye aldığımız gıdalar için şu kadar

-Kasaptan bir ay içerisinde alabildiğimiz et için bu kadar

-Manavdan aldığımız sebzeler için bu kadar

-Konfeksiyon mağazasından çocuklar için aldığımız kıyafet ve ayakkabılar için bu kadar.

-Elektrik su –tüp gaz için bu kadar

-Salı akşamları televizyonda Türk sineması seyrederken kuru yemişçiden alacağımız çekirdek başta olmak üzere diğer mamuller için bu kadar

-Okula herhangi bir araç ile giden kardeşlerimiz için servis parası şu kadar"

diye devam eden aylık masraflar başta olmak üzere maaşı bir aylık ihtiyaçlara denk getirmeye çalışırdık.

İtiraf etmemiz gerekir ki bir miktar zorlanmamıza rağmen rahmetli babamın maaş ile geçinir aç açıkta kalmazdık.

“Bir memur maaşı ile nasıl geçinilir.?” sorusuna şu sıralar cevap vermek nerede ise mümkün değil özellikle son bir yılda üzerimize gelen ve bizi silindir gibi ezen zamlar karşısında ne yapacağımızı şaşırmış bir vaziyette sağa sola koşturup duruyoruz.

Nerede ise her gün akaryakıta gelen insafsız zamlar dolayısı ile bizimde sınırları içerisinde yaşadığımız Marmara bölgesine Türkiye’nin diğer yerleşim merkezlerinden gelen gıda ürünlerine nerede ise saat başı gelen zamlar hayatımızı zehir etmeye devam ediyor.

Hafta sonu İzmir dönüşü “eve boş gitmeyelim biraz zeytin yağı ve zeytin ile biraz şekerleme vs alalım” diye yol güzergahında bulunan bir AVM’ye girdiğimiz andan itibaren bilemediniz en fazla iki dakika içerisinde kendimizi AVM’nin dışarısına atmak zorunda kaldık.

Türk lirasının dolar karşısındaki erimesi bir türlü durdurulamayınca yurt dışından ithal ettiğimiz “eldivenden merdivene”  kadar hayatımızı devam ettirmemiz için gerekli olan ne varsa anında pahalanıyor alışveriş yapmak adeta hayal oluyor.

Evde dört kişi çalışmamıza rağmen rahmetli babamızın tek maaşlı günlerindeki rahatlığımız yok, Bizi perişan eden zamlar yüzünden hemen herkes gibi iki yakamızın bir türlü bir araya gelmediği zamanları yaşıyoruz.

Caddede sokakta bizi tanıyan kimi görsek ilk sözleri “-Yüksel Ercan bu Allah’ın belası zamları neden yazmıyorsun.?” şeklindeki sorularına “-Aynı sıkıntıları bizde yaşıyoruz, daha da kötüsü işin içerisinden nasıl çıkabileceğimizi bizde bilmiyoruz” cevabını veriyoruz.

Aradan geçen elli yıllık zamana rağmen ekonominin bırakın düzelmesini eskisinden daha kötüye gidiyor olmasının neticelerini 2023 yılının haziran ayında yada daha erken bir seçimde görebileceğimizi düşünüyoruz.

Temennimiz vatandaşımızın en temel ihtiyaçlarını bile almakta zorlandıkları bu sürecin bir an önce sonlandırılması.

Zira ev geçindirmek her türlü siyasetin üstündedir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263