Yaklaşık 2.5 yıl önce Ryu Murakami’nin  “Dünyadaki yüz bin şehrin her birinde güneş benzersiz şekilde batıyor, Sadece bunlara şahit olmak için dahi seyahat etmeye değer”  ilkesi uyarınca “görülmesi gereken tüm yerleri görme” amacı ile kurulan Rotasızlar gezi kulübü Türkiye’nin pek çok bölgesini dolaşmış bizde kulübün “Zabıt katibi” olarak elimizdeki “Seyir defterine” alınması gereken notları düşmeye çalışmıştık.

Pandemi döneminde bizde ister istemez sağlık kuralları nedeni ile bir miktar frene basmak zorunda kaldık, Biraz kendimize ama daha çok çevremize zarar vermemek adına “Pandemi şartları biraz daha iyileşsin ona göre yeni bir yol haritası belirleyelim “noktasında karar kıldık.

Böyle bir noktada kulüp üyeleri ile bir araya gelip “ acaba bir yurt dışı gezisi yapsak mı.?” sorusunun cevabı anında “ – Harika olur” görüşü çıkınca “Gezi yapacağımız pek çok Avrupa ülkesi var ancak bizde 600 yıllık kadim Türk devlet dış politikasına uyalım, Bilindiği gibi Türkiye’de iktidara gelen hükümetlerin siyasi anlayışı ne olursa olsun Devleti yönetenlerin ilk ziyaretleri Yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ikincisi de “İki Devlet tek millet “ anlayışı çerçevesinde kendisini bulan kardeş Azerbaycan’a olur bizde iflah olmaz birer Türk milliyetçisi olarak bu anlayıştan hareket ile ilk yurt dışı ziyaretimizi “Yavru vatan KKTC’ye yapalım” düşüncesinden saniyeler sonra “Hedef KKTC” fikrinde karar kıldık.

Gezi güzergahımız KKTC olarak belirlenince “çekirdek ekip Nusret Acur ve Birol Elüstü ” KKTC” de konaklayacağımız, ziyaret edeceğimiz ve ziyaret sırasındaki ulaşım noktasında hazırlık yapmaya başladı, KKTC gezisine grup üyelerinden Özhan Öztürk “Ölürüm de aşı yaptırmam” şeklinde ısrarından Av. Burak Aytaş’ta duruşmalarının ziyaret günün denk geldiğinden katılamayacaklarını beyan edince geziye katılacak ekip netleşmiş oldu.

Yapılan hazırlıklar sonucu Yüksel Ercan-Nusret Acur-Birol Elüstü-Aydemir Özcan-Güven Altay –İsmail Nazlı ve artık geleneksel hale getirdiğimiz “her geziye bir misafir” gereği Aziz Bulut’tan oluşan heyet 03 Aralık 2021 Cuma akşamı saat 19.00’da KKTC’ye uçmak adına Sabiha Gökçen hava alanında buluştuk.

Salı akşamı saat 19.00’da havalanan uçağımız yaklaşık 1.5 saat süren harika bir uçuş sonrasında Lefkoşa Ercan hava alanına indik, Girne’de konaklayacağımız otele ulaşmak adına Nusret Acur ve Birol Elüstü tarafından yapılan organizasyonda son model 2 Mercedes ile yola çıktık.

KKTC’ye gidenler bilir Ercan hava alanından çıkışta bulunan ve 13 mart 2019 tarihinde Peygamberimizin halası adına ibadete açılan 7 bin 500 kişinin aynı anda namaz kılabildiği Hala Sultan Camisini görmeden geçmek mümkün olmaz.

LEFKOŞA HALA SULTAN CAMİİ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’nın Haspolat mevkiinde inşasına başlanan cami, Peygamber Efendimizin annesi Hazreti Amine’nin süt kardeşi ve akrabası olan, bölgedeki Müslümanlarca “Hala Sultan” diye bilinen Ümmü Haram Binti Milhan’ın türbesinin Kıbrıs’ta olması dolayısıyla Hala Sultan Camii adını taşıyor.

Temeli 27 Eylül 2013’te atılan Hala Sultan Camii’nin mimarisinde Edirne Selimiye Camisi’nden esinlenildi.  inşaatı 13 mart 2019 tarihinde  tamamlanan Hala Sultan Camii ve Külliyesi’nde, sınıflar, çok amaçlı salonlar, yemekhane ve kafeterya gibi sosyal alanlar bulunuyor.

Cami 3 bin 500 metrekare alana sahip. Hala Sultan Camii’nde, avlusu ile beraber 7 bin 500 kişi ibadet edebiliyor.

Her biri üçer şerefeli olmak üzere 62 metre yükseklikte 4 minaresi bulunan Lefkoşa Hala Sultan Camii Kıbrıslı müslümanları 13 mart 2019 tarihinden itibaren ağırlamaya devam ediyor.

Bizde yaklaşık 5 yıldır KKTC’de bulunan birisi olarak “Arkadaşlar birinci vazifemiz olan ilk ziyareti KKTC’ye yaptık buradan geçerken böylesi muhteşem bir camiye uğramamak olmaz hazır yolumuzun üstü camiye gidelim namaz kılalım başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk-Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş olmak üzere tüm şehitlerimiz için dua edelim” teklifimize herkes anında “Evet” cevabını verince kendimizi camide bulduk ibadetimizi yaptık şehitlerimize dualar gönderdik ve konaklama için tekrar yola koyulduk.

Girne şehrimizin muhteşem görüntüsü eşliğinde kent merkezine girdiğimizde işin doğrusu Nusret Acur ile Birol Elüstü’nün ekibi bu kadar muhteşem bir alanda misafir edeceklerini inanın düşünememiştik, Son model 2 Mercedes hizmet aracı The Arkın Colony Hotel’in giriş kapısına yaklaştığında otel görevlilerinin ROTASIZLAR için yaptıkları karşılamayı görünce ister istemez “Acaba bizim arkamızda üst düzey devlet görevlileri mi varda böyle bir koşuşturmaca mevcut “diye düşünmüştük ama yanılmışız zira tüm personel ROTASIZLAR  için koşturuyormuş.

Otelde bizim için hazırlanmış kahve eşliğindeki güzelim kurabiyelerin tadına baktıktan sonra “arkadaşlar yarın program yoğun bizde işin doğrusu yorulduk, sabah 07.30’da kahvaltı salonunda buluşmak üzere herkes odasına uyumaya” ricasında bulunduktan kısa bir süre sonra uykuya daldık.

Cumartesi sabahı otelin Restaurant’ında Hellim peyniri çerçevesindeki muhteşem kahvaltıyı yaptıktan ve birer kahve daha içtikten sonra otelin kapısında hazır bekleyen 9 kişilik Mercedes Vito aracımıza binip ziyaret programımızı gerçekleştirmeye başladık.

Kıbrıs denilince akla gelen ilk 3 isim Dr. Fazıl Küçük- Rauf Denktaş ve Başbuğ Alparslan Türkeş’tir, Bizde geleneği bozmamak adına önce Dr. Fazıl Küçük’ün sonra Rauf Denktaş’ın mezarını en sonunda da Başbuğ Alparslan Türkeş’in müze yapılan evini ziyaret ettik. Türklük için, Türk dünyası için ömürlerini feda eden bu 3 lider için dualar ettik “Nur içerisinde yatsınlar” diyerek fatihalar gönderdik.

Bu görevi yerine getirdikten sonra tekrar araçlara binip Gazi Mağusa yoluna düştük, Gazi Mağusa kentinin bizim için önemi Lala Mustafa Paşa camiiVatan Şairi Namık Kemal’in 38 ay tutulduğu zindan ve Kapalı Maraş bölümüydü.

LALA MUSTAFA PAŞA CAMİ

Lüzinyan Döneminde inşa edilmiş bir yapı olan Lala Mustafa Paşa Cami, Gazimağusa'da yer almaktadır. Uzun yıllar boyunca yenilemeler ve bakımlar yapılmış olan cami, günümüze kadar oldukça iyi bir durumda gelebilmeyi başarmıştır.

1298-1312 tarihleri arasında Saint Nicolas Katedrali ismi ile yapılmış olup, bu yapının mimari tasarımcısı ise Piskopos Baldwin Lambert olarak bilinmektedir. Katedralin yapılış tarihini ifade eden I/IX/1311 tarihi de, yapının Güney duvarında kayıtlıdır. Lüzinyan Kralları, Kıbrıs Krallık Tacını ilk olarak St. Sophia Katedralinde giydikten sonra, Saint Nicolas Katedralinde de Kudüs ve Ermenistan Krallık taçlarını giyerlerdi.

Lala Mustafa Paşa Cami, Osmanlı devletinin Mağusa kuşatması esnasında, top atışları ile oldukça zarar görmüştür ve 1 Ağustos 1571 yılından sonra Sinan Paşa'nın emri ile mihrap ve minber eklenerek camiye çevrilmiş ve Lala Mustafa Paşa'nın 17 Ağustos 1571 Cuma günü II. Sultan Selim'in adına burada okutmuş olduğu hutbe ile ibadete açmıştır.

Bir dönem caminin etrafında, Mağusa'nın fethi esnasında şehit olanların gömülü olduğu bir mezarlık bulunmakta idi. Bu mezarlık 1928 yılında temizlendikten sonra, ortaya çıkan ceset kalıntıları sur dışındaki eski mezarlığa taşınmış olup, mezarlıktan günümüze yalnızca caminin Batı avlusunda yer alan 2 türbe gelebilmiştir. Bunlardan birinin Beni Adnan Kabilesi'nden Şam Müftüsü Es-Seyid Mehmet Ömer Efendi'ye ait olduğu düşünülmektedir. İkinci türbe ise, 22.2.1904 vefat eden Mağusa'lı Mustafa Zühtü Efendi'ye aittir

Caminin önünde ise, büyük bir cümbez ağacı bulunmakta olup, bu ağacın 2011 yılı itibariyle 699 yaşında olduğu hesaplanmıştır.

Yukarıda tarihçesini verdiğimiz Lala Mustafa Paşa camisinde hep birlikte namaz kıldıktan sonra biraz ilerideki Vatan Şairi Namık Kemal’in 38 ay tutulduğu zindanı görmek için yürümeye başladık.

NAMIK KEMAL ZİNDANI YADA YER ÜSTÜNDE BİR HÜCRE

 Gazimağusa’da tarihi bir yapı olmakla birlikte kıymetli Türk yazar Namık Kemal’in geçici meskeni olarak bilinmektedir.

Türk edebiyatının Shakespeare’i olarak bilinen Kemal, hayatının 38 ayını 1873-1876 yılları arasında bu binada geçirmiştir.

Potansiyel bir devrimci ve tehdit olarak görülen Namık Kemal, 9 Nisan 1873’te İstanbul’daki Gedik Paşa Tiyatrosu’nda, Silistre Kuşatması merkezli bir drama olan ‘Vatan yahut Silistre’ adlı oyununun ilk gösteriminden kısa bir süre sonra Sultan Abdülaziz tarafından sürgüne gönderilmiştir. Oyun, milliyetçilik ve liberalizmi teşvik ettiği için Osmanlı hükümeti tarafından tehlikeli kabul edilmiştir.

Namık Kemal’in sürgün edildiği binanın bulunduğu yer aslında Venedik Palazzo del Proveditore’nin bir parçasıydı ancak şu anda bulunduğu kodes, Osmanlı döneminde yıkık sarayın bir köşesinde inşa edilmiştir.

Binanın iki zıt katı vardır – alt katında Osmanlı öncesi Lüzinyan mimarisi, üst katı ise belirgin bir şekilde Osmanlı tarzındadır. Bina L şeklinde olup alt kat kesme taştan yapılmışken, üst kat çıta ve alçı kullanılarak inşa edilmiştir.

Sadece bir kubbeli tavanıyla birlikte zemin kat dikdörtgen şeklindedir ve Venedik Sarayı’nın avlusuna açılan düşük kemerli giriş kapısı ve demir parmaklıklı penceresi vardır. Zindan olarak tanımlansa da yeraltında değildir.

Namık Kemal Mağusa’ya geldiğinde ilk olarak zemin katta kalmıştır. Sonradan bulunan daha ayrıntılı notlarında, ilk hücre çok karanlık ve yaşamak için uygun olmayan bir yer olarak tanımlamıştır. oda gerçekten on metrekarenin biraz üzerindedir ve odada mobilya yer almamaktadır.

Namık Kemal bir süre sonra Kıbrıs Valisi Veysi Paşa’nın izniyle üst kata nakledilmiştir. Binanın yan tarafındaki dik taş merdivenler, iki büyük penceresi, ön tarafa inişi ve mermer zemini olan bu kata çıkmaktadır.

Abdülaziz tahttan indirildiğinde, Namık Kemal, V. Murad tarafından affedilmiş ve 29 Haziran 1876’da İstanbul’a dönmüştür. Namık Kemal, Gazi Mağusa zindanında ‘Gülnihal’ ve ‘Akif Bey’ oyunlarını kaleme almıştır.

Zindanın doksanlı yıllardaki restorasyonu, sonradan kıymeti bilinmiş yazarla ilgili pek çok eşyayı ve belgeyi barındıran bir müze olarak kullanılmasına müsaade etmiştir. Aynı zindan, söylentilere göre Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz yetkililer tarafından da kullanılmıştır.

Namık Kemal’in bronz bir büstü, zindan karşısında, kendi adını taşıyan meydana bakmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, Namık Kemal’in eserlerine önemli bir ilham kaynağı olmasıyla yaptığı göndermeler gibi, yazar bugün de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’taki pek çok kişi için edebi kahraman statüsünde yer almaktadır.

KAPALI MARAŞ NEREDE.NEDEN KAPATILDI..?

Bir zamanlar dünya starları ve zenginlerinin uğrak noktalarından olan Kapalı Maraş, 46 yıldır yerleşim ve iskana kapalı durumda. Kıbrıs savaşından önce tatil merkezi olarak turist akınına uğrayan, kapalı Maraş'ın kademeli olarak açılmasında ilk adımlar geçtiğimiz yıl atıldı.

Geçmişte Akdeniz’in Las Vegas’ı olarak da nitenlendirilen Maraş, Kıbrıs'ta yaşanan savaş nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı. 1974 yılında kapatılan Kapalı Maraş uzun yılların ardından geçtiğimiz aylarda ziyarete açıldı.

KAPALI MARAŞ NEREDE?

Maraş, Gazimağusa şehrinde bulunan mahalle, Kıbrıs’ın en ünlü bölgesiydi. Yapılan anlaşmalar sonrası büyük bir kısmı yerleşim ve iskana kapatılmıştır.

MARAŞ NEDEN KAPATILDI?

Maraş, KKTC’nin Gazimağusa şehrinde bulunan mahalle, ülkenin en ünlü bölgesiydi. Maraş, Akdeniz'in Las Vegas'ı olarak biliniyordu. ‘Hayalet Şehir’ olarak da bilinen Maraş, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı.Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos’ta (o gün son bulan) İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos’ta İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirildi.

KAPALI MARAŞ BÖLGESİNE KİMLER GİREBİLİR?

1974 öncesi Akdeniz’in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Maraş, şu sıralar Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen ve Kıbrıs adasını ikiye ayıran “Yeşil Hat” tampon bölgesindedir. İçerisinde BM’ye ait bir adet bina bulunmaktadır. Yaklaşık 400 metre ilerisinde ise altı apartman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne orduevi yapılması için tahsis edilmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile orduevi yanında bulunan kız öğrenci yurdunda kalan öğrenciler dışında içeriye giriş kesinlikle yasaktır. Hayalet şehri görmek isteyen yabancı turistler Maraş İkon Kilisesi’nden öteye gidememektedirler. Ancak 2016 yılından itibaren turistlerin kiliseye de girmeleri yasaklanmıştır. Askeri kartı olanlar, yurtlarda kalanlar ve kayıtlı taksiler haricinde hiçbir şekilde sivil araç ve yaya Kapalı Maraş Bölgesi’ne alınmamaktadır.

DÜNYACA ÜNLÜ YILDIZLARIN UĞRAK NOKTASIYDI

1970’li yılların başında Akdeniz Bölgesi’nin en gözde tatil noktalarından biri olan Maraş, Avrupa’nın milyoner iş adamlarına, Marliyn Monroe, Sophia Loren gibi dünyaca ünlü isimlere ev sahipliği yaparken bir anda karanlığa bürünüp “Hayalet Şehir” olmaya terk edildi.

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

Birbirine çok yakın olan bu 3 alanı dolaştıktan sonra hep birlikte Lefkoşa merkezinde bulunan ve Türk tarafı ile Rum tarafını birbirinden ayıran sınır çizgisini de gördüğümüz anda hava kararmış bizde hatırı sayılır miktarda yorgun düşmüştük.

MEYHANEM 59-TURGAY KONTİ VE EKİBİNDEN MUHTEŞEM AKŞAM YEMEĞİ

Sabah erken saatlerde başlayan ve geç saatlere kadar devam eden ziyaretler dolayısı ile bir miktar yorgun düşmüş olsak ta belki tanımakta çok geç kaldığımız ve kendilerini MEYHANEM 59 Yeme İçme Kültür Grubu olarak tanımlayan dostlarımız ile Lefkoşa Doors of Old Town (Eski Şehrin kapıları)  Restaurantta bir araya gelince bizi bambaşka bir atmosferin karşıladığına şahit olduk.

Bizi karşılayan ve kolay kolay unutamayacağımız bir gece geçirmemize vesile olan

1-Turgay Konti-Meyhanem 59 başkanı- Otomotiv sektörü emeklisi

2-Canberk Peker-Mağusa tıp merkezinde hekim

3-Caner Kaya-Ecza deposu sahibi

4-İbrahim Şaban-Devlet hastanesinde sağlık görevlisi

5-Anıl Ersoy-Ortopedi hekimi

6-Salih Tekyıl-Cezaevi Müdür muavini

7-Avşar Kutalmış-Süper Market sahibi

8-Hüseyin Menderes-Veteriner Hekim, belediye sağlık şube sorumlusu

9-Tanju Hastunç-Doors of Old Town  (Eski Şehrin Kapıları) mekan sahibi, folklör eğitmeni…

Arkadaşlarımız ile kısa bir tanışma faslından sonra yukarıda da belirttiğimiz dillere destan yemek programı başladı.

Normal şartlarda böylesi anlar için “bir tek kuş sütü eksik” ibaresi kullanılır ancak Turgay Konti yönetimindeki ekip “Yüksel Ercan kuş sütünü” sorar diye onu bile hazırlamaktan geri kalmamışlar, bir gün öncesinden çıkılan avda elde edilen nefis Keklik ve Tavşan etlerinden sonra bir biri ardına ikram edilen Lefkoşa’ya özgü yemeklerin tadına bakmaktan işin doğrusu mide fesadına uğramadık desek yalan söylemiş oluruz.

Aşağı yukarı 4 saat süren yemek sırasında Turgay Konti’nin davet ettiği müzisyen kardeşimiz ile birlikte Veteriner Hekim, belediye sağlık şube sorumlusu Hüseyin Menderes’in muhteşem ve büyülü sesi ile seslendirdiği eserler ile kendimizden geçtiğimizi hatırlıyoruz.

Programın sonunda Doors of Old Town  (Eski Şehrin Kapıları) mekan sahibi, folklör eğitmeni Tanju Hastunç’un bizim için iki kez sergilediği zeybek oyununu ayakta seyrederken avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışladığımızı da unutmuyoruz.

Artık gece yarısı yaklaştığında bize sonsuz keyif yaşatan Turgay Konti başkanlığındaki heyetten önümüzdeki günlerde tekrar buluşmak üzere vedalaştık ve günün yorgunluğunu atmak adına dışarıda bekleyen Mercedes Vito ile yeniden konaklayacağımız The Arkın Colony Hotel’in kapısından girdikten bilemediniz beş dakika sonra derin bir uykuya daldık.

Pazar günü sabah saatlerinde kahvaltıya başlamıştık ki Girne’nin üzerine yağan muhteşem yağışı gördük, Orta halli yağan yağmuru görünce “Arkadaşlar bu havayı ve bu yağmuru kolay kolay bulamayız dışarıya çıkalım, biraz dolaşalım yağan yağmurda beraber ıslanalım, bu arada da isteyenler alış veriş yapsınlar” diyerek Girne sahile doğru yürümeye başladık.

Herkes alış verişini tamamladıktan ve valizlerini toplamaya başladığında saat yaklaşık 17.30 olmuştu, daha önceden bildiğimiz  Girne kalesini bir kez daha dolaştık, kale ziyareti sonrası Kale içinde nefis kurabiye eşliğinde kahvelerimizi yudumladık ve saat 19.30 gibi eve dönüş için  yine Nusret Acur ve Birol Elüstü tarafından hazırlanan son model Mercedes araçlara binerek hava alanının yolunu tuttuk.

Biz Ercan hava alanına intikal ettiğimizde Fenerbahçe-Rizespor’u 4-0 yenmişti, bir taraftan KKTC’de geçirdiğimiz muhteşem saatler diğer taraftan Fenerbahçe galibiyeti ile uçağa bindikten 1,5 saat sonra Sabiha Gökçen hava alanına oradan da evlerimize ulaştık.

Bir dahaki yurt dışı ziyaretimizin hangi ülkeye olacağını şimdiden bilmek zor zira ROTASIZLAR grubu kendi içerisinde son derece demokrat bir yapıya sahip, dolayısı ile öyle her isteyenin istediğinin kabul olmadığı bir yapı bu yüzden Azerbaycan ziyaretimiz baki kalmak kaydı ile hangi ülkeye gideceğimiz de yine bu sütunlardan ilan edeceğiz.

ROTASIZLAR’ın KKTC gezisinin başından sonuna kadar emeği geçen herkese teşekkür..

TURGAY KONTİ ve ekibine teşekkür..

Bizi gezilecek tüm yerleri dolaştıran ve derdimizi büyük bir sabır ile dinleyen mihmandarımız Adem beye teşekkür.

Bizi de bünyelerine kattıkları için ROTASIZLAR ekibine de teşekkür.

Yeni bir gezi de buluşuncaya ve buluştuktan sonra olup bitenleri bu sütunlardan siz değerli okuyucularımıza ve takipçilerimize ulaştırıncaya kadar hoşça kalın dileklerimizi iletiyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263