Biz kendimizi bildik bileli bu memlekette herkes ABD düşmanı, nüfusun çok büyük bir çoğunluğu İngilizlerden nefret ediyor, Vatandaşlarımız Fransızları kesinlikle adam yerine koymuyor, Almanları son derece kaba buluyor, İtalyanlara hırsız, İspanyollara yalancı diyor.
Yine bizim memlekette büyük bir çoğunluk Filistin için gözyaşı döküyor, Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt’i kendisine yakın görüyor, El-Ezher Üniversitesinin Mısırda olması vesilesi ile bu ülkeye sıcak duygular besliyor, Rahmetli Kaddafi’den dolayı Libya’ya muhabbet duyuyor.
Ancak yurdum insanı ne hikmetse Türkiye dışında bir yere gitmek üzere eline haritayı aldığında kendisini ilk baktığı, baktıktan sonra da kendisini rahat olarak hissettiği ABD ve AB ülkelerinde buluyor, Büyük keyif aldığı AB ülkelerinden geriye dönmek istemiyor ancak mecburi istikamet Türkiye olunca yolda bulduğu ilk tanıdığına “Adamlar yapmış abi” demekten de asla geri kalmıyor.
Bütün insanlığın ortak hedefi daha rahat yaşayabileceği şartlara sahip olmak, Bütün sosyal haklarını rahat rahat kullanabileceği, daha az çalışıp daha fazla dinleneceği, Allah’ın kendisine emanet ettiği vücudunu yıpratmayacağı bir hayat sürmeye müsait ortam bulmaya çalışan insanların “daha iyi bir hayat” sürebileceği ülke arayışları her geçen gün biraz daha fazla hız kazanıyor.
Son elli yılda kabul etmek gerekir ki Batı Ülkeleri “Daha mutlu bir yaşam” adına dünyadaki diğer ülkeler ile arasındaki farkı hatırı sayılır bir miktarda açtı gidiyorlar, Afrika kıtasında halen daha açlıktan, susuzluktan, Batıda isimleri bile unutulmuş hastalıklardan yüz binlerce insan hayatını kaybederken Avrupa kıtasında insanlar yaşamlarını uzatabilmek adına yeni arayışlara girmiş durumdalar.
Türk insanı işte tam anlamı ile Doğu ve Batı arasında sıkışmış, gönlü her ne kadar Doğu’da olsa bile aklı her zaman Batı’ya doğru bakan bir yapının içerisinde olmuştur, bu yüzden de hayatının tamamını Batı ülkelerinde yaşamaya adamış hatta çoluk çocuğunun eğitimini bile batı ülkelerine havale etmekten çekinmemiştir.
Hatırlatmakta fayda var, Türkiye geçtiğimiz yıllarda Referandum için sandık başına gitti, Seçmen kendi kafa yapısına göre yaptığı değerlendirme sonrası oyunu kullandı, yine kendi düşüncesine göre daha iyi bir hayat yaşama adına siyasete yeni bir yön verecek yada mevcut sistemin aynı şekilde kalmasını sağlayacak adımı atmıştı.
Türkiye’de var olan iç siyasetin yansımalarının nerede ise bizim dışımızdaki ülkelerden kaynaklandığını kesinlikle unutmamak gerektiğine inanıyoruz, Dikkat edilirse seçime sayılı günler kala ABD ve AB ülkeleri ile ilgili her türlü kötü ve olumsuz yakıştırma yapılabiliyor, kullanılmadık ifade bırakılmıyor, bu süreç sandıkların açılmasına kadarda aralıksız devam ediyor.
Biz böyle birkaç arkadaşımızı tanıyoruz, sabahtan akşama ABD’ye ve AB ülkelerine söven hakaret eden bu vatandaşlarımızın çocuklarının tamamı eğitimlerini İngiltere-İtalya ve Fransa’da yapmışlar, oranın kültürünü almışlar birkaç tanesinin çocuğu da sözünü ettiğimiz bu ülkelerinin Türkiye’deki iştiraklerinde görev yapıyor geçimlerini bu yabancı kuruluşlardan sağlıyorlar.
Bu haldeki arkadaşlarımıza birkaç kez “Ayıp değilmi hem çocuklarınızı AB ülkelerinde okuttunuz, o ülkelerin Türkiye’deki kurumlarında çocuklarınız görev yapıyor, böyle bir durum söz konusu iken sabah akşam bu ülkelere sövüyorsunuz” diyoruz ama nerede ise bir tamamından “O iş başka bu iş başka” cevabını alınca “Allah size akıl fikir versin” demek zorunda kalıyoruz.
Bugün başta Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin kapıları açılsa Batı Ülkelerinin de sınırları birkaç günlüğüne aralansa sanıyoruz ki saatler içerisinde Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yorganını döşeğini kapan herkes Batı ülkelerinin yolunu tutacaktır.
Biz millet olarak şartlar ne olursa olsun suçu, beceriksizliği asla kendimize kondurmayız, Dünyanın hemen her köşesindeki insanların ABD’ye ve AB ülkelerine neden göç ettikleri ile ilgili kafa yormayız, Bunun yerine ağız birliği etmişçesine “ABD ve AB ülkeleri bizim iyiliğimizi istemiyor” çaresizliğine sığınmak zorunda kalırız.
Eskiler “Sıcak ahırdan dana çıkmaz” derlerdi, Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bütün insanlık rahat bir hayat istiyor, Kendisi ile aynı tarihlerde yarışa başlayan ülkelerin çok büyük mesafeler aldığı bir dünyada “biz neden bu kadar geride kaldık.?” sorusuna cevap aramaktan korkan bir yapının mutlu olması zaten mümkün değildir.
Kendimize hayali düşmanlar yaratıp sonra o düşmana saldırmaktan artık bıktık usandık, Batı artık sekiz saatlik mesaiyi çoktan terk etmiş altı saat hatta daha az zaman çalışacak teknolojiyi getirirken bizim “yerinde say marş” komutunun artık bir anlam ifade etmediğini ve “Uygun adım ileri marş” noktasına doğru geçmemiz mecburiyet halini almıştır.
Batı Sürücüsü olmayan araç yapıyor, Biz televizyonlarda her derde deva “Çörekotu” satmaya çalışıyoruz, Sonrada neden bu haldeyiz, Batı bizden ne istiyor..? diye dizlerimize vuruyoruz.
Zaten akrep gibi kendi kendimizi sokuyor,
Kuyudan çıkmaya çalışanın ayaklarına yapışıp aşağıya çekiyoruz..
Batının bir kötülük yapmasına zaten gerek kalmıyor ki..