Bugüne kadar ABD ‘nin süper güç olarak varlığını korumasının en önemli sebebi, her şart altında dünyanın her yerine erişebilme, askeri ve siyasi operasyon yapabilme yeteneğine sahip olmasıdır. İster kendiliğinden gelişen toplumsal olaylar olsun, ister başka devletlerin istihbarat teşkilatlarının yönlendirdiği olaylar olsun, kendi çıkarları doğrultusunda faydalanmasını hep bilmiştir.
Dünya üzerindeki egemenliğine tehdit olarak gördüğü, yeni oyuncular gördüğünde, çıkarları üzerine bina ettiği jeopolitik ve ekonomik dengeler değiştiğinde, farklı ittifaklarla kurulduğunda, mevcut duruma uygun yeni bir oyun senaryosu kurup oynamasındaki başarısı küresel güç olarak varlığını bugüne kadar sürdürmesine yardımcı oldu.
AB ‘nin ekonomik ve siyasal başarısı, kızıl kapitalist Çin’in serbest piyasa ekonomisinin en büyük savunucusu haline gelerek küresel sermayenin çekim merkezi olması, ABD ‘yi tedirgin etti. Küresel sermayenin yeni güvenilir limanlar bulması, ABD ekonomisi için ve dolayısıyla dünya üzerindeki egemenliği için tehlike çanları çalmaya başladığının işaret fişeği görevini gördü.
Çin, Şi Cinping yönetiminde “Tek yol, tek kuşak” gibi büyük projelerle dış dünyaya açılırken, kendisini yeniledi ve küresel bir oyuncu haline dönüştü. Bunun karşılığında ABD, kendi içerisindeki iktidar kavgaları sonucu, kendini yenilemede geciktikçe, dünya üzerindeki ekonomik, teknolojik, güvenlik konularında ki güç kaymalarını yönetemez hale gelmeye başladı.
ABD uzun zamandır her geçen gün kendi aleyhine değişim gösteren dünyadaki gelişmelere çözüm arıyor. İlk olarak, kendisi için hem ekonomik rakip, hem de stratejik hasım olarak gördüğü devletlerin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koyarak bir plan hazırladı. Bu ülkelerin temel özellikleri teknoloji zengini, enerji fakiri olan ülkeler. İşte bu açıdan ABD bu ülkelerin büyük oranda enerji ihtiyaçlarını tedarik ettiği Ortadoğu ülkelerine çökmekle başladı. Ortalığı ateşe verdi.
Ortadoğu kaynayan kazan, yakıtı petrol ve doğalgaz, çakmağı DEAŞ, PKK gibi terör örgütleri, kazanın içinde pişen Müslümanlar. Ateşten ısınanlar, karnını şişirenler, küresel devletler.
İkinci olarak, kendisine ekonomik rakip, stratejik hasım olarak gördüğü enerji fakiri ülkelerin ihtiyaçlarını tedarik ettiği, enerji zengini Rusya’nın emperyalist hırslarını da harekete geçirerek ortak bir yenidünya düzeni kurmakta anlaştıklarını düşünüyorum. ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u görevden alıp, yerine CIA Başkanı Mike Pompeo ‘yu ataması, bu iki devlet arasında ki stratejik gizli işbirliğinin derinleşerek dahada artacağının bir göstergesi olarak gözüküyor.
Birileri hala ABD Başkanı Donald Trump’ın görevden alınacağını gerçekçi olmayan bir bakış açısıyla yazıp çiziyor. Ancak özellikle Dışişleri Bakanlığındaki bu değişim de ortaya koydu ki Donald TRUMP Başkanlığını her geçen gün dahada sağlamlaştırıyor. Herkes bu duruma göre stratejilerini belirlerlerse, daha doğru kararlar alabilir, daha öngörülebilir adımlar atmış olurlar.