Demokratik ülkelerde siyasetten STK’lara kadar ülkelerin yada yerleşim merkezlerinin yönetiminde yer alacaklar için başvuru yapılacak tek makam sandıktır, bizde de çok partili hayata geçtiğimiz 1950 yılından beri ülke yönetiminde söz sahibi olanlar sandıktan çıkmayı başaran siyasetçiler olmuştur.
Ancak o gün bu gündür sandık ile ilgili daha doğrusu sandıktan çıkamayanlar için o sihirli kutu sürekli bir şikayet konusu olmuş durumdadır.,
Normal şartlarda olması gereken şudur, Türkiye’de uygulanan seçim sistemi, uyarınca her seçmen sabah saatlerinden itibaren evinden çıkıp oy kullanacağı seçim alanına gidiyor ve kendisi ile birlikte üç yüz kişi ile oyunu sandığa atar.
Akam saat 17.00’den sonra da sandığın başında bulunan siyasi partilere mensup görevliler partilere çıkan oyları tek tek sayar, saydıktan sonra da tutanakla ilgili kuruma vererek bu son derece basit olarak nitelendirdiğimiz grevi tamamlamış olurlar.
Ancak biz kendimizi bildik bileli bu son derece kolay olarak gördüğümüz sandıktan çıkan oyları sayma işlemi bir türlü hemen her kesimim rahatlıkla “tamam” diyeceği bir şeffaflıkla çıkmaz.
Türkiye 14 mayıs Pazar günü Cumhurbaşkanını ve 600 milletvekilini seçmek için yine sandık başına gitti, sabah erken saatlerde gidenler sıra beklemeden , öğlene doğru gidenler biraz sırada bekleyerek, akşam saatlerinde de kısmen bekleyerek oylarını kullanıp evlerine döndüler.
İşte bizim son derece basit olarak gördüğümüz ancak kamuoyunun da izlediği gibi hiçte kolay olmayan bu oy sayım süreci Edirne’den, Kars’a nerede ise tüm Türkiye’nin “şaibe oldu” diye tanımladığı bir noktada yürümeye başladı.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi en fazla 300 oyun kullanıldığı bir sandıktan çıkan neticenin birkaç dakika içerisinde netleşmesi gerekirken nerede ise her sandık şaibeli olarak tanımlanmak zorunda kaldı.
Bizden başka dünyada var olan demokratik ülkelerde de durum bizdeki gibimidir, yani oralarda da hemen her seçim sonunda “oylar çalındı” şeklinde bir güvensizlik varmıdır.?
İnanın bilmiyoruz.
Ancak hepimizin dürüst olduğu, doğruluğu kimseye bırakmadığımız, yemin üstüne yemin ettiğimiz bir noktada iş sandığa geldiğinde oyların çalınması yada başka bir partiye kaydırılmasının vicdanlarda yeri nasıldır..?
İnanın bunu da bilmiyoruz.
14 mayıs tarihinde yapılan seçimin üzerinden henüz üç gün geçmesine rağmen oyların yeniden sayılması sonrasında kazanıldığı söylenilen çok sayıda milletvekilliğinin iptal edilip başka bir partiye verildiği noktada hiç kimse maalesef “sandıklarda şaibe yoktur” diyemiyor, demesi de imkansız.
Nerede kaldı bizim insanlığımız..?
Bu direk bir insan hakları ihlali değilmidir.?
Bu direk bir emek hırsızlığı değilmidir.?
Hiç değilse sandık sayım işini elimize yüzümüze bulaştırmadan yapmak bu kadar mı zor, Allah aşkına…
Oy sayımına bile hile karıştırmak nasıl bir insanlık halidir.?
Ne zaman düzgün bir insan olacağız..?