31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan seçime çok kısa bir zaman kaldı, Türkiye’nin bundan sonrası için çok büyük önem taşıyan seçimde İl-İlçe-Belde belediye başkanları ile yerleşim merkezlerindeki meclis üyelerini ve muhtarları seçecek.
Bilindiği gibi Türk insanı yaşadığı coğrafyanın genel özelliği dolayısı ile siyaseti seviyor, gönül verdiği, taraftarı olduğu siyasi partinin seçimi kazanması kazandıktan sonra da çok uzun yıllar iktidarda kalması adına olağanüstü bir mücadele veriyor, partisi için varını yoğunu ortaya koymaktan asla çekinmiyor.
Türkiye’de iktidara gelmeye çalışan çok sayıda parti var, çok sayıda partinin olması beraberinde bu partilerin çok sayıda üye ve taraftarının olmasını da gerektiriyor, kendisine yakın bulduğu siyasi partinin fikirleri için bulunduğu her platformda mücadele etmekte bir noktadan sonra kaçınılmaz oluyor.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak seçim için aylardır sahada bulunan liderler gece gündüz demeden seçilebilmek için olağanüstü bir tempo ile koşturup duracaklar, seçimi kazanmak adına artık nerede ise bütün argümanların kullandığı bu süreçte ortaya hiçte hoş olmayan görüntüler çıkacak.
Bizde 31 Mart tarihinde yapılacak seçim sürecinde birkaç aile büyüğümüzü ziyaret ettik, Böylesi zamanlarda aile büyüklerini ziyaret geleneği çok şükür halen daha devam ettiğinden o ziyaretler sırasında uzun zamandır görmediğiniz akrabalar ve dostlarınız ile de görüşme imkanı çıkıyor.
Biz oldum olası akrabalarımız ve dostlarımız ile siyaset konuşmayı sevmeyiz, zira birkaç kez daha belirttiğimiz gibi siyaseti tartışmanın, insanı aldığı bir karardan vazgeçirmenin nerede ise imkansız olduğunu öğrendiğimiz günden itibaren tartışmaya son verdik, tartışmanın gereksizliğinin farkına vardık.
Bildik sıkıntılar dolayısı ile tartışmalardan kaçınmamıza rağmen bu ziyaretler sırasında ilk birkaç dakikalık “Nasılsın, iyi misin, sağlık sıhhat yerinde mi, çoluk çocuk iyi midir” muhabbetinden sonra yıldırım hızı ile siyaset geliyor ve o kalabalığın tam orta yerine oturuyor.
Çok acı bir şekilde farkına vardık ki 31 Mart tarihinde yapılacak olan seçim öncesi siyaset bizim memlekette adeta kan davasına dönmüş durumda, “Ben böyle düşünüyorum” diye başlayan ve nerede duracağı asla bilinmeyen propaganda sırasında ipe sapa gelmez içi boş konuşmalar dolayısı ile kırılan kalplerin haddi hesabı yok.
Toplumun siyasetçiler tarafından bu kadar fazla gerilmesi sonucu başlayan ayrışma ve kamplaşma bütün vatandaşların gözünü karartmış durumda, Karşı taraf bir kere söze başlayınca siz ne anlatırsanız anlatın, karşınızdakinin yalan yanlış anlattığı bilgileri düzeltmeye “Yahu bu söylediklerinin aslı astarı yok” demenize rağmen muhatabınız yayından fırlamış ok gibi hiç kimseyi dinlemeden konuşup duruyor.
İşin garip tarafı tartışmamak adına muhatabımızın tüm anlattıklarına “Vallahi çok doğru söylüyorsun, anlattıkların için sana hak veriyorum” dediğiniz anda muhatabınız “Sen nasıl bir gazetecisin, benim söylediklerimi çürütecek fikirlerin yok mu, neden bütün söylediklerimi onaylıyorsun” diye başlıyor saydırmaya.
Biz hiç kimseye fırsat vermeden makinalı tüfek gibi konuşan muhatabımıza “Bak kardeşim, biz dostuz, akrabayız, dolayısı ile seninle tartışmak istemiyoruz, sen zaten buraya kararlı bir şekilde kimi bulursan ona sarmak için şartlanmışsın, böyle bir günde bile
hiç gerek yokken tartışıyorsun, biz ne desek boş, bu yüzden senin her söylediğin haklı olsun, nasıl istiyorsan öyle karar ver” desek te muhatabımızı bir türlü memnun edemediğimizin farkına varıyoruz.
31 Mart tarihinde yapılacak olan seçim aday olanlar için ölüm kalım meselesi olabilir, onlar için bir varlık yokluk gerekçesi de olabilir ancak en azından bizim için bu seçim bir ölüm kalım meselesi değil, 31 Mart tarihinden sonra da Türkiye’de yeni seçimler yapılacak, Çok partili hayata geçtiğimiz 1950 yılından itibaren çok sayıda partinin iktidara geldiği gibi bu tarihten sonrada partiler iktidara gelecek, partilerin başındaki siyasetçiler Cumhurbaşkanı olacak, Başbakan olacak.Adayların önemli bir kısmı belediye başkanı ve meclis üyesi seçilecek.
Kaynaklarımız bizi yanıltmıyorsa Milattan önce dördüncü yüzyılda Aristoteles tarafından söylenmiş ve halen geçerli olan “Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız.
Zira; siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam ederken; Siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız.” sözü galiba tamda bu günler için geçerli.
Siyasi partileri ya da beğendikleri liderler adına en yakın akrabası ile kavga eden var, Durduk yerde hiç gereği yokken başlayan siyasi tartışmalar dolayısı ile çıkan kavgalarda hayatını kaybeden onlarca insana şahit oluyoruz, Güzel güzel tartışmak fikirlerini karşımızdakine anlatmak dururken meseleyi cinayete kadar taşımak bize has bir hadise olsa gerek.
Yukarıda belirttik, Demokrasi ile yönetilen ülkelerde seçim bitmez, seçimi kazanmak isteyenlerin arzuları da sona ermez, Dolayısı ile herhangi bir yere aday olan bir siyasetçi için en yakınımızdakiler ile tartışmak, kavga etmek, can almak, insan yaralamak akıl alır gibi değil.
İnsanımızın daha sakin olması lazım, seçim tartışmalarının başta kendisi olmak üzere hiç kimseye bir faydası olmadığını anlaması lazım, Seçimden sonrada akrabalara, dostlara, arkadaşlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek lazım.
Kısacası seçim tartışmalarından hem beden hem de ruh sağlığımız için olabildiğince uzak kalmak lazım, zira seçim biter ama dostluklar asla bitmez.