Bazıları için çok önemli olmasa da, yurt dışında bulunmanın zor taraflarından biri, damak tadınıza ve mutfak kültürünüze uygun olmayan yiyeceklerle karnınızı doyurmak zorunda kalmanızdır.
Fakat, gittiğiniz ülke bir İslam ülkesi değilse, sorun daha da büyümektedir. Bu gibi ülkelerde, dini inancınıza göre yenilmesi haram olan domuz, yılan, böcek, köpek gibi hayvanların etlerinden yapılan yemekler, size balık ya da tavuk etinden yapılmış yemekleri tercih etmekten başka çare bırakmaz.
...
Gel gelelim, gavur memleketlerinde gösterdiğimiz bunca hassasiyete rağmen, kendi ülkemizdeki gavurlar yüzünden yıllardır yemediğimiz haram gıda kalmamış.
Neler yedirmemişler ki bu gavurlar bize; sığır eti diye at-eşek ve hatta domuz eti, kiremit tozu karıştırılmış kırmızı pul biber, öğütülmüş kuru bezelye karıştırılmış Antep fıstığı, pamuk ya da çiçek yağı karıştırılmış zeytin yağı, GDO’lu mısır şurubundan bal ve baklava, denizanası ile zenginleştirilmiş kaşar peyniri, içine hormon şırınga edilmiş kırmızı et, soya fasulyesinden et kavurması, nohut ezmesi karıştırılan margarin ve daha yüzlerce tehlikeli ve zararlı gıda. Hatta, plastikten yapılmış pirinç bile yedirmişler bize. Bütün bunlar yetmemiş gibi, alemcilerin içkisinin de sahtesini yaparak, harama da hile karıştırmışlar...
Ödediğimiz paranın boşa gitmesinden vazgeçtim, yıllardır sağlığımızla ve canımızla oynamış bu vicdansızlar.
Bütün bunların hepsi, üç beş kuruş daha fazla para kazanmak uğruna yapılmış. Kazanılan paralar helalmiş harammış kimin umurunda...
...
Yediğimiz gıdalarda taklit ve tağşiş yapanların işledikleri fiiller de bir nevi terördür. Adına "Gıda Terörü" diyebileceğimiz bu türün diğerlerinden tek farkı, silahsız olmasıdır. Yani, silahsız teröristler soframıza, sağlığımıza ve hatta canımıza kastetmiş vaziyetteler. Piyasa, maalesef gıda teröristleriyle dolu...
...
Benim kanaatim, her yıl liste yayınlamakla gıda terörünün önüne geçilemeyeceği yönündedir ki, zaten öyle olduğu da görülüyor. Bu silahsız, -ama en az silahlılar kadar tehlikeli- teröristlere karşı daha caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğini düşünüyorum.
Böylelerinin ticari faaliyetleri durdurularak, paravan şirketler kurmaları da önlenmelidir. Aksi taktirde, maalesef her gün yavaş yavaş ölmeye devam edeceğiz...
Bütün bu anlatılanlara bakarak, gıda teröründeki tek suçlunun gıdalar üzerinde tağşiş ve taklit yapanlar olduğu sanılmasın. Aslında, bunlara çanak tutanlar maalesef bizleriz.
Yani halk olarak bizler, malum suçun azmettiricileriyiz.
Üç kuruş daha ucuz diye, kalitesine ve menşeine bakmadan bu gıda ürünlerini alanlar bizler değil miyiz?
Üç kuruş daha ucuz diye, kalitesine ve menşeine bakmadan bu gıda ürünlerini alanlar bizler değil miyiz?
60 liralık ürün alana kasada verilen 12 liralık sucuğu biz almıyor muyuz?
Yahu hiç mi düşünmezsiniz, "12 liraya sucuk olur mu" diye. Sucuk diye aldığınızın zehir olduğunu nasıl anlamazsınız?
Kapitalist düzende, bu adamların size bedava hiçbir şey vermeyeceğine aklınız hiç ermez mi?
Bizler, üç kuruşu tamah ederek, kalitesiz ve bozuk gıda ürünlerini almaya devam ettiğimiz müddetçe, gıda teröristleri her zaman iş başında olacaklardır.
Unutmayın ki, ucuz diye alınan her kalitesiz mal, aslında pahalı maldır. Benim önerim, paranız yetmiyorsa az alın, ama kalitelisini alın...
Kendinize acımıyorsanız bile, lütfen çocuklarınıza bari acıyın.